English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ R ] / Rın

Rın Çeviri Portekizce

241,385 parallel translation
Ama gıda kaynaklarını dünyadaki her yerde daha ucuz ve güvenilir yapacaktır.
Mas isso irá tornar a abastecimento de alimentos mais barato e fiável em todos os lados do mundo...
"Bütün kaygılarınızı ona yükleyin, o sizi kayırır."
" Descarrega as tuas preocupações no Senhor e Ele te irá sustentar.
Hazır olduğunuzda Merkez'e gerekli şeyleri ayarlamalarını söylerim.
Quando estiverem prontos, terei a Central a começar a colocar as coisas em ordem.
Merkez, yıllardır aradıkları bir kadını bulduklarını düşünüyor adı Anna Mikhaylovna Prokopchuk.
A Central pensa que possa ter encontrado uma mulher chamada Anna Mikhaylovna Prokopchuk, de quem eles andavam à procura há quatro anos.
Bunu üretmek üç dört yıllanırını alır.
- A construção demorará três ou quatro anos.
Sanki ilk okuldaymışız gibi köşelerde fısıldaşmalarınızdan ve benden sır saklamanızdan bıktım usandım artık.
Estou farto de vê-la a sussurrar por aí e a guardar segredos de mim, como se estivéssemos na Primária!
- Tamam. Ellerinizi yukarı kaldırın.
Mãos no ar, bem à vista!
Baban kimlik numaramı kullansa onur duyarım. Hayatımın belli noktalarında, kredi notumu arttırırdı.
Seria uma honra, o teu pai usar o meu número da Segurança Social e, em certos momentos da minha vida, até me melhorava o crédito.
Ve... büyük televizyonda kafes dövüşü programı açık olsun, sesi de sonuna kadar açın ve kumandayı kaldırın. "
E a televisão grande, vamos fazê-la exibir o campeonato de artes marciais mistas ao volume máximo, esconder o controlo remoto.
Bir tutam şekerle, tat alıcılarınız bir Fransız gibi teslim olacaktır hemen.
Uma pitada de açúcar e a sua boca render-se-á como França.
Köpekler ve tavukların aksine, kekik ve tavuk çok iyi anlaşır.
Tomilho e frango combinam muito bem, ao contrário de cachorro e frango.
Sana altın yumurtlayan tavuk verdim. Bunun yerine çükünün eğik kıllarını, - Bok dolu, taş dolu, mısır dolu yerlere...
Dei-te a capacidade de teres ouro e tu misturaste pelos púbicos com merda, gravilha e milho.
Hazır mısın?
Pronto?
Çünkü her ne kadar çıplak bir kadınla yatakta olsan da beyninin bir kısmının hâlâ şu süper buğday mıdır nedir onu düşünmekle meşgul olduğuna eminim.
Porque apesar de estares na cama com uma mulher nua, aposto contigo que há alguma parte do teu cérebro que só está a pensar no vosso super trigo, ou o que quer isso seja.
Hayır, Rock Creek Parkı'nın Aspen'la 16. Cadde'nin kesişimindeki girişi daha iyi olur.
Não, eu acho que mesmo à entrada do acesso para o Rock Creek Park e a Aspen Street com a 16ª seria melhor.
Ama adam olması için oğlanın annesine ihtiyacı vardır.
Mas um garoto precisa da sua mãe para se tornar num homem.
Ben de yarısını ünivesite için, diğer yarısını ev için ayırırım.
E eu posso poupar metade para a universidade, metade para uma casa.
- Hayır. Aç mısın?
Tens fome?
Arabası var ama silecekleri çalınır diye korkuyor.
Ela tem um carro, mas está preocupada com que lhe roubem o limpa pára-brisas.
Olay şu, karanlıkta yürürken cevabını bilmesen de nasıl ilerleyeceğine dair bir içgüdün vardır.
A questão é que quando vocês estão a caminhar no escuro, vocês não sabem a resposta, mas têm um instincto de como devem andar para a frente.
Tanrı'nın hizmetkârı Mikhail, Tanrı'nın hizmetkârı Nadezhda ile nişanlıdır. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına.
O servo de Deus, Mikhail, é prometido à criada de Deus, Nadezhda... em nome do Pai, e do Filho e do Espírito Santo.
Tanrı'nın hizmetkârı Nadezhda, Tanrı'nın hizmetkârı Mikhail ile nişanlıdır. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına. Amin.
A criada de Deus, Nadezhda, é prometida ao servo de Deus, Mikhail... em nome do Pai, e do Filho e do Espírito Santo.
Tanrı'nın hizmetkârı Mikhail, Tanrı'nın hizmetkârı Nadezhda'yla taçlandırılmıştır. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına.
O servo de Deus, Mikhail, é coroado com a criada de Deus, Nadezhda... em nome do Pai, e do Filho, e do Espírito Santo.
Tanrı'nın hizmetkârı Nadezhda, Tanrı'nın hizmetkârı Mikhail'le taçlandırılmıştır. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına. Amin.
A criada de Deus, Nadezhda, é coroada com o servo de Deus, Mikhail... em nome do Pai, e do Filho, e do Espírito Santo.
Karanlıkta yürürken cevabını bilmesen de nasıl ilerleyeceğine dair bir içgüdün vardır.
Quando vocês caminham na escuridão, vocês não sabem a resposta, mas vocês têm um instincto de como andar em frente.
Hayır, yanlışınız var.
Não, vocês... vocês... estão enganados.
Hayır, n'olur yapmayın!
Não! Por favor!
- N'olur, hayır!
- Não! - Não podem fazer isto!
- Hayır, konuşmayacaksın.
- Não, não vai. - O quê?
Sanırım başka bir şeyle karıştırdınız.
Acho que está a fazer confusão.
Hayır, sanırım ondan uzak durmalısın.
- É melhor ficar longe dela.
- Hayır, sakın bana kaderden bahsetmeye kalkma.
- Não! Não te atrevas a dizer que é "destino"!
Hayır, bu sadece yanlış karar vermiş iki aptalın otel odasında sevişmesi ve karımın ölümüne sebep olmasından ibaret.
Não, são só duas pessoas que tomaram a decisão estúpida de se envolverem, e a minha mulher morre por causa disso!
Yakınlarda bir yerlerde dondurma satıyorlardır. Çünkü iyi bir arkadaşsınız.
Deve haver um CVS ou Rite Aid a vender gelados na vizinhança porque você é um bom amigo.
"Üzgünüm, sanırım sıkılmışsın... mucizenizden!"
Lamento que estejam aborrecidos com o vosso milagre!
Hep şöyle derler, " Bunu yapmaktan hoşlanır mısın?
Dizem sempre, gostas de o fazer?
Ve yani... Şey... Yakın zamanda bir bakarsın uzun zamandır bu iştesin ve'İşim bu.
E depois, sabes, num ápice já o fazes há muito e dizes a ti mesma :
Bir avcının belirtilerinden bazıları bunlardır.
São alguns traços de predador.
Planın tıkır tıkır işliyor! "
Resultou exatamente como planeaste!
" Bak, mesela sana gelip 'Sağ elini kaldırır mısın? 'desem
Se eu lhe pedisse para levantar a mão direita, dizia : vai-te foder, Howard.
" Ama seni yer altına gömsem, altı yıl yer altında bekletsem, ışık, ses veya başka insan olmadan dursan seni yukarı çıkardığımda 'Sağ elini kaldırır mısın şimdi?
Mas se eu a enterrasse e a pusesse num subterrâneo por seis meses sem luz, sem som, sem contacto humano e depois a libertasse e perguntasse :
'dersem sağ elini öyle bir kaldırırsın ki. "
agora levanta a mão direita? Levantava a mão direita.
Sizde nasıl bilemem ama bizim ailede, mesela hayatta aşırı boktan bir adım attıysan etrafına şöyle bir bakarsın, dersin ki, " Yeterince insan beni seviyor.
A nossa família, não sei se vos aconteceu, mas há aqueles momentos em que fodemos a nossa vida e olhamos em volta e pensamos : tenho gente suficiente que me ama.
Birisi sınırlar olduğunu söylediğinde niye bu kadar sinirlendiğimi merak ediyordum ve... sebebi, yaklaşık 15 yıl önce tüm hayallerim nispeten kolayca gerçekleştiği için kendimi çok suçlu hissetmem sanırım.
Perguntava-me por que me enraivecia quando alguém sugere que há limites e deve ser porque me sinto terrivelmente culpada por os meus sonhos se realizarem facilmente há cerca de 15 anos.
O dolar sayesinde belki de bir paket kraker alınır, o dolar olmasa alınamazdı.
O dólar pode ajudar a pagar um pacote de Graham Crackers que talvez não pudessem comprar.
Babam, odamın domuz ahırı gibi olduğunu söylemişti.
Mandaram-me limpar o meu quarto sujo.
Yatırım yapman için baskı kurmak istemem ama bunun geçici bir heves olmadığını bil.
Não precisas investir, mas quero que saibas o que planejei.
Weissman sınırı da o zamanlar farklıydı.
E o limite de Weissman era diferente.
- Beyler, bakın, patent elimde. Yatırımım da var.
Malta, tenho a patente e tenho o capital.
VayFi diye telaffuz edilir. Anlaşılan cinsel olarak hayal kırıklığı yarattığın insanın tehlike seviyesini anlamıyorsun.
É "Wifey" e não compreendes a ameaça que é quem estás a desapontar sexualmente.
Yatırım aldığın zaman işe alımı kolaylaştırmak için çalışma alanının kalitesini arttırırsın.
É para ajudar no recrutamento.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]