Yağ Çeviri Portekizce
7,818 parallel translation
Yağ ateşe vurunca çıkan sesi duymak, kokusunu almak istiyorum.
Quero ouvir a gordura a cair no fogo, sentir o cheiro.
Onlar yağ haline getirilip, Xiangyang'ın üstüne yağdırılmak için yapılan silahların içine konacaklar.
Eles serão usados como uma arma para atirar fogo sobre Xiangyang.
Ölüm üzerimize yağıyordu.
A morte caiu sobre nós.
Yağ, ateş, oklar.
Óleo, fogo, flechas...
Kar yağıyor.
- Está a nevar.
Argan yağı kullanıyorum.
Tenho usado óleo de argão.
O yağ tulumunun ne düşündüğünü nereden biliyorsunuz?
Quem sabe o que o anormal pensa?
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
Está a chover a cântaros.
Yağımızdan beslenirler ve yapıları sümüklü böcek gibidir.
Eles alimentam-se da oleosidade da nossa pele e parecem pequenas lesmas.
Motorsiklet yağını değiştirmek gibiydi.
Foi fácil. Foi como trocar o óleo à minha moto.
Gökten ateş yağmuru yağıyordu.
Estava a chover fogo.
Çelikten parmakların ve bedeninde hiç yağın olmaması gerekiyordu fakat onun da ötesinde, zihinsel boyut önem taşırdı.
Tinham de ter dedos de aço, nenhuma gordura corporal. Mais importante que isso era o aspeto mental. Avisa quando te soltares.
Bir dilim ekmek üzerine on paket yağ.
Dez pacotes de manteiga num pão.
- Çin tarçını yağı, güzel değil mi?
É um bocado de óleo de cássia. - É bom, não é?
Onlardan değil, Çin tarçını yağından olsun.
Mas nada de óleo de cássia.
Nadiren yağmur yağıyor, biriktirebildiğimiz kadar içme suyu biriktirelim.
- A chuva durará pouco! Vamos recolher a maior quantidade de água que for possível!
Kan yağıyor.
Está a chover sangue.
Hatırladığım kadarıyla yağmur yağıyordu.
# Desde que me lembro # # A chuva # # cai #
E vitamini yağı yara izine iyi gelir.
Óleo de vitamina E Ajuda a cicatrizar.
- Kakao yağını denedin mi hiç?
Já tentaste manteiga de cacau?
Bu kutsal yağ!
É óleo sagrado!
Dünyanın her çatlağına yağmur gibi yağıyorlar.
Caindo como chuva nas falhas da Terra.
Yağmur yağınca bulutlara ne oluyorsa aynısı.
O que acontece a qualquer nuvem quando começa a chover
Nasıl oluyor da bir tek mezarlığa yağmur yağıyor?
Como é que só chove DENTRO do cemitério?
- Omega-3 yağ asidi.
- É o Omega-3.
Bana yağ yakınca seninle konuşacağımı düşünmen çok sevimli.
É fofo achares que, por me engraxares, vou querer falar contigo. Fofo?
Biraz yağ sür.
Põe um bocado de bronzeador.
Yağ bıçağı mı?
Facas de manteiga?
Ve muhtemelen yağıyor ama görüyorum ki, yağmurluk giymiyorsun.
E está, provavelmente, a chover, mas, vejo que não estás com uma capa para a chuva.
Daha yağ değişimine bile gerek duymadı.
Ainda nem sequer precisou de mudar o óleo.
Yenidoğan yağ yapıcı iltihaplarının sarımsılık olarak teşhis edilmesi az rastlanan bir durum değildir. Bebeğin kafa derisinde kabuklu lekeler.
Dermatite seborreica neonatal é uma condição comum que se apresenta como cascas amareladas no couro cabeludo da criança.
Yine Roosevelt'e yağ çekmeye Washington'a mı?
Vai para a Washington confortar o Roosevelt outra vez?
Biliyor musun? Alt kattaki aletlerimin olduğu klozette bir tane yağ tenekesi vardı.
Há um lata de óleo no armário onde encontrei as ferramentas.
Yağ çekmeye çalıştım ama elinin tersiyle itti beni.
Tentei bajulá-la, mas ela desprezou-me.
Onlara kulak verip ekmeklerine yağ sürüyorsun.
Isso é porque eles ouviram acerca de como tu lhes fazes favores.
Bana yağ çekmek için söylemiyorsun değil mi? Bunun peşini bırakayım diye?
Então não estás a dizer isso só para me dar graxa para que eu esqueça isto?
Her yerde tuz ve yağ dolu yani?
Queres dizer, cheio de gordura e sal?
- Hiç değilse biraz yağ sürün.
- Pelo menos, lubrifica isso.
Hepsi yaşam tarzına bağlı hastalıklardan öldü yani aşırı yağ, şeker ve buğday ürünü tüketmekten.
Morreram todos de doenças relacionadas com o estilo de vida, caraterizadas por um consumo excessivo de gordura, açúcares e derivados de trigo.
Küflü peynir ve kuyruk yağı.
Queijo mofado e gordura de boi.
Etrafa yağ damlatman pek de iyi olmaz tabii.
Não tenho poção mágica em lado nenhum.
Kar yağıyor!
Está a nevar!
Yakışıklı yağıyor.
Estão a chover maravilhas.
Hint yağı.
Óleo de rícino.
Yağın kokusu.
É do óleo.
- Yer yer zombi yağışlı.
Nublado, com possibilidade de "zombies".
Sanırım, yüzünü kaplayan bu yağ kadar hiç bir muhteşemlik bedelini ödediğin ve bulunmasını beklediğin kalp kadar seni özetleyemez.
Suponho que não admira que consigas justificar encher-te desta carne gordurenta, já que já pagaste para substituir essa coisa podre a que chamas coração.
Yağ çekmek ortak çıkarlar bulmak uğruna gereken buysa şayet.
- Aguentar. Se for o necessário para achar áreas de interesse em comum.
Kar mı yağıyor?
- A nevar?
İnsanlar sürekli yağ asidinden bahsederler ama gelebicindeki vitamin sıra dışıdır.
Estou certo?
Karter patladı ( yağ tankı ).
O cárter explodiu.
yağmur 95
yagyu 46
yağıyor 16
yağlı 24
yağmur yağıyor 154
yağmur mu yağıyor 23
yağmurda 16
yağmur geliyor 16
yağmur yağıyordu 31
yağmur başladı 20
yagyu 46
yağıyor 16
yağlı 24
yağmur yağıyor 154
yağmur mu yağıyor 23
yağmurda 16
yağmur geliyor 16
yağmur yağıyordu 31
yağmur başladı 20