English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yürümek

Yürümek Çeviri Portekizce

1,686 parallel translation
Yuvarlak kabukları alçak dallara takılmadan yürümek için ideal ; ama diğer alçak adalarda neredeyse hiç yağmur yok.
Aqui, as armaduras são perfeitas para penetrar os arbustos sem se machucar. Mas em outras ilhas aplainadas, quase não há chuva, e aqui as tartarugas são bem diferentes.
Syracuse'da mülteci olarak yerleşmeden önce Sudan'da ve Batı Afrika'daki komşu ülkeleri boyunca yıllar boyu kilometrelerce yürümek zorunda kaldı.
Percorreu centenas de milhas através do Sudão e dos países vizinhos do Este africano, durante vários anos, antes de se fixar como refugiado em Syracuse.
Büyük Ruh, şafağın bu güzel evinde bu güzellik içinde yürümek istiyoruz.
Grande Espírito, abençoa-nos faz favor, e abençoa esta formosa casa.
O kadar heyecanlanmış ve mutlu olmuştu ki 27 durak erken inip, yolun geri kalanını yürümek durumunda kalmıştı.
Tão eufórico que saiu do autocarro do Trânsito Metropolitano a uns bons 27 quarteirões de casa, tendo agora de andar o resto a pé.
Muhtemelen bizim gibi sıkışmışlardır sonra da eve yürümek zorunda kalmışlardır.
Eles devem ter ficado encalhados, como nós. E tiveram de ir a pé até casa.
Ondan bir ısırık almak, tekrar yerine yerleştirmek ve yürümek zorundaydı.
Ele teve de dar uma trinca, reinseri-lo e voltar a andar.
Yürümek hakkında bir şey dediğimi hatırlamıyorum.
Eu não disse nada sobre andar.
Şey, tek yaptığımız yürümek.
Bem, só estou é a andar.
Tek yaptım yürümek.
Tudo o que vou fazer agora é andar.
Fasulye tatlısı yiyor olacaktım, camiye gitmek arkasına geçip 5 adım gerisinden yürümek, çarşaf giymek.
Ia comer tarte de feijão, ia à mesquita, tinha que andar sempre cinco passos atrás dele e usava uma burca.
- Yürümek imkansızlaşır.
É impossível andar sobre ela.
Yüzündeki duvağı kaldırıp seninle yan yana yürümek isterdim.
é hora de deixar cair o véu da modéstia. E cometermos um pecado.
Yüzündeki duvağı kaldırıp seninle beraber yan yana yürümek isterdim.
é hora de deixar cair o véu da modéstia. E cometermos um pecado.
Yüzündeki duvağı kaldırıp seninle beraber yürümek isterdim.
é hora de deixar cair o véu da modéstia. E cometermos um pecado.
Demem o ki, her gününü onunla geçirmek, onunla yürümek, onu gerçekten sevmek, değerini bilmek zorundasın.
Tem de viver com ela e passar por ela todos os dias. Tem mesmo que a adorar. Tem mesmo que lhe dar valor.
- Oh evet, köpeklerle yürümek.
- Sim, adoro-os.
- Yürümek mi?
- Andar? - Sim, tu e eu.
- Efendim? Yürümek mi?
- O quê? "Atravessamos"?
Pek yürümek denmez.
- De andar não, não exageremos.
Bir hırdavatçı bulmam lazım. Yürümek ister misin?
Tenho um amigo em Calle Harbor, Queres dar um passeio?
Yürümek umrumda değil.
Não quero saber sobre andar.
En azından yürümek zorunda kalmıyorsun.
Pelo menos não tiveste de andar.
Artık sokaklarda yalnız yürümek çok tehlikeli.
Está difícil andar na rua a qualquer hora.
Ben yürümek istiyorum.
Ah... eu gosto de andar.
Ama bir kez yürüteç verildiği zaman ona bağlı olmaya başlıyorlar ve sonra, fazla yürümek istemiyorlar sadece gitmeleri gereken yere gidiyorlar.
Quando começam com o andador, começam a depender dele, e não querem voltar a andar. Só vão até onde precisam de ir.
Yürümek sağlığa iyi gelir.
Andar faz bem à saúde.
İnan bana, bu yolları benimle yürümek istemezsin.
Acredite em mim. Você não quer seguir esta via comigo.
Bulutlatın üstünde, yerde yürümek
Cabeça nas nuvens, pés no chão
kasıla kasıla yürümek bu.
é um andar emproado.
Bu ayakkabılarla yürümek imkansız.
É impossível andar com estes sapatos.
Yürümek.
A caminhar.
Çok fazla yürümek zorunda kalırsın.
Seria uma grande caminhada.
... alev saçan ayakkabılarınla üstüme yürümek yerine ona git.
Se estás chateado com ela, resolve e não descarregues a fúria em cima de mim.
Uzak değil, ama gece tek başıma yürümek istemiyorum.
Não é longe, mas não gosto de andar sozinha à noite.
Hayatım boyunca yolu şimdiki gibi yürümek için bir fırsat bekledim.
Passei toda a vida à espera da oportunidade para seguir o caminho como agora.
Onunla koridorda gerçek bir çift gibi yürümek istiyordum.
Queria poder andar pelo corredor com ela, como um verdadeiro casal.
Parkta yürümek gibi olacak... çok korkunç bir park... beni öldürmeye çalışan canavarlarla dolu.
Obrigado, vai ser como dar uma volta ao parque. Um parque muito assustador, cheio de monstros que querem me matar...
Yürümek sana iyi gelir.
- Faz-te bem ir a pé.
Yürümek istediğini söyledi.
Disse que queria dar uma volta.
- Gönderilen yürümek her zaman.
- Every time you walk past.
Gönderilen yürümek her zaman.
Every time you walk past.
Adamlarım, dağı aşmak için, dinlenmeden yürümek zorundaydılar.
Para conseguir, o meu exército tinha que marchar sem descanso.
Ön taraftan arka tarafa doğru yürümek zorunda olduğumu biliyorsun.
Sabes que é preciso passar pela frente para chegar lá atrás.
Ondan bir ısırık almak, tekrar yerine yerleştirmek ve yürümek zorundaydı.
Então teve que comer um pedaço, reinseri-lo, e andar de novo.
Yürümek istiyorum.
- Quero ir a pé.
Yürümek aklını başından alıyor.
- Andar distrai-o da dor.
Yürümek zorunda olduğun ince çizgiyi anlıyorum, sadece kendini göstermek için bile aldığın risklerin farkındayım, ama üzgünüm, daha fazlasını istiyorum ve bunu dostlarına da iletebilirsin, evet, dinlediğinizi biliyorum, çünkü gizli ipuçları ve şifreli mesajlardan bıktım.
Quero dizer, compreendo a linha fina em que te podes mover, e sei os riscos que estás a correr só em apareceres. Mas desculpa, quero mais. E podes dizer isso aos teus amigos também.
Diğerlerinin araya girip bize yardım etmeni engelleyeceğinden korkuyorsun, ama belki belki de birisinin o hayali çizgide yürümek yerine onu aşmasına ihtiyaçları vardır.
Tens medo que os outros intervenham e te impeçam de nos ajudar, mas talvez... Talvez eles apenas precisam que alguém atravesse essa linha imaginária em vez de apenas passarem por ela.
Yürümek ister misin? Koşmak yerine mi?
- Queres andar?
Yürümek ister misin?
Podemos ir dar uma volta?
Hayır ben... yürümek istiyorum.
- Não.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]