Zahmete Çeviri Portekizce
708 parallel translation
Bu kadar zahmete girmeniz beni mahcup etti bayan ama ben bu şekilde giymeye alışığım.
É uma pena que te tenha dado tanto trabalho, mas estou habituado a tê-lo assim.
Ama anladım ki ; tek bir karakteri alsaydım, onu Eskimoların temsili olarak sunsaydım. onları çok uzun zamandır ve iyice tanımışken, sonuçlar, o kadar zahmete değecekti.
Mas percebi que se o filme se concentrasse em um único personagem, e o fizesse tipificar os esquimós, tão bem como os conheci, os resultados valeriam a pena.
Onun için epey zahmete katlandım.
Sofri muito por causa dele.
Zararsız bir dadıyı kaçırmak için neden bunca zahmete girsinler ki?
Mas para quê dar-se a tantos trabalhos para raptar uma inofensiva governanta?
Çok zahmete girdi.
Esforçou-se muito.
Çok daha zahmete değer.
Vale mais a pena.
Hiçbir erkek için kendinizi zahmete sokmaz mısınız? Kamar hariç belki?
Não faria nada por um homem... exceto, talvez, Kamar.
Bayağı zahmete girdin.
Teve tanto trabalho.
Bu kadar zahmete girdiğin için üzgünüm, ama ben zaten hepsini aramıştım.
Não, McPherson? Lamento ter-se dado a esse trabalho. Eu já os tinha chamado.
Hepimizin geçimi için yeteri kadar zahmete giriyor zaten.
Já basta deixá-lo trabalhar para nos sustentar a todos.
Onca zahmete girildi, o kadar para harcandı, ama... Bannister ne kadar insansa, bu da o kadar piknikti işte.
Deu muito trabalho e custou muito dinheiro, mas... foi um piquenique tão verdadeiro quanto o Bannister era um homem.
Madem bu kadar zahmete girdin... Bay Craster, planlarıma engel olacak kadar akılsızca davranıyordu. Ve bu da hiç tasvip etmeyeceğim bir şey.
No entanto, já que se deu a tanto trabalho... o Sr. Craster foi insensato... para interferir nos meus planos... e isso é algo que não permito.
Şu anda zahmete değmez ama miktar 300 onsa vardığında bunları düşünmeye başlarsın.
Agora, não vale a pena, mas, quando o monte tiver 8 quilos, vais pensar nisso.
- Bu kadar zahmete girmesine üzüldüm.
- Lamento que tenha tido tanto trabalho.
Zahmete değer, yeter ki liman gerçeğini ortaya çıkaralım. İnsanların bunu öğrenmeye hakkı var.
Vale a pena, se pudermos contar a história do cais... da forma que as pessoas têm o direito de ouvir.
Johnny, bu kadar zahmete gerek var mı? Bu bir sürü iş.
Johnny, para quê incomodar-nos?
Altın için zahmete biz katlandık ama Skagway'de onu kazanan siz oldunuz.
Não se importa do trabalho árduo que temos para procurar ouro.
Yani, bu kadar zahmete giriyorum, onlara kefil oluyorum ama onlar alışkanlıklarına geri dönüyorlar.
Dou-me ao trabalho de os ajudar, respondo por eles e voltam a recair.
Hemen imzalasanız da bizi zahmete sokmasanız?
Não prefere assiná-la já, e poupar trabalho?
Askerler, muhteşem başarılara imza atarken tehlikeleri göze alırlar ve zahmete katlanırlar.
São os que labutam e desafiam o perigo que alcançam glória.
Hayır, kendinizi benim için zahmete sokmayın.
Não, não se preocupe comigo.
Tabi, o bayanlar senin için her bir göz kırpmanla her zahmete girmeğe hazırdılar.
Aquelas senhoras estariam dispostas a tudo, por ti, e apenas por um olhar dos teus.
Beni bulmak için bir hayli zahmete girmişsin.
Tu deste-te a muita chatice para me encontrares. Por quê?
Şey, zahmete girmek istiyorsan, benim için sakıncası yok.
Bem, se quer ter esse trabalho, por mim está tudo bem.
Onu da kanun kaçağı yapmak için o kadar zahmete girdik ya.
Por isso fizemos este esforço para a fazer uma fugitiva da justiça.
Başkaları için zahmete girecek birine pek benzemiyorsunuz.
Você não parece ser uma pessoa solidária.
Benim için zahmete girmenize gerek yok.
Não quero que se incomode connosco.
O kuşları getirmek için bayağı zahmete katlanmışsınız.
Bem, teve o trabalho de trazer os pássaros.
Ichi, zahmete girdiğin için sağol.
Ichi, obrigado por isto.
" Her zahmete göğüs gere gere
" Continua a marchar contra todas as desigualdades
Bu kadar zahmete niye giriyoruz?
Porque nos damos ao trabalho de fazer isto?
Sayenizde zahmete değer hale geldi!
Agora fez com que valha o esforço.
Eğitimin için o kadar zahmete katlandı.
E o cavalo? Ela esforçou-se muito para te dar uma educação!
Siz yabancılar bir yere gitmek için bir sürü zahmete katlanıyor sonra da aceleyle oradan ayrılıyorsunuz.
Vocês gringos criam tantos problemas para irem a qualquer lado e além disso está com tanta pressa de partir.
Bütün bu zahmete kimin için katlanıyorsun?
Esforça-se tanto, para agradar a quem?
1300 kilometre yol teptik... onca zahmete girdik, hepi topu... 43 dolar geçti elimize, bu başarı mı sence?
Acha que viajar 1.500 km... e todo o resto por míseros 43 dólares... acha isso perfeito?
Geleceğimden emin olmadığın halde bir sürü zahmete girmişsin.
Deu-se a muito trabalho, embora não soubesse se eu vinha.
Neden bu zahmete girdiğimi merak ediyorum.
Queria saber porque me meto em todos estes problemas.
Hayır, bu taşlar için zahmete değmezdi... bekledikleri altındı.
Não, essas pedras não valiam a pena... era esperado ouro.
Eğer zamanında bana müsaade etseydi, şimdi bu zahmete katlanmak zorunda kalmazdık.
Se ele me desse permisão não precisávamos de nada disto.
Ayrıca, onca zahmete soktuğum için polislerden de özür dilerim.
Gostaria de pedir desculpa à Polícia por lhes ter dado tanto trabalho.
Onlara silah temin etmek için birlikte bunca zahmete katlandıktan sonra.
Depois de tudo o que passamos para conseguir aquelas espingardas?
Eğer o zaman zahmete değmediyse, şimdi de değmez.
Se não valia a pena fazê-lo então, tão pouco agora.
Beni görmek için çok zahmete girmişsiniz. Dün gece kız kardeşinizi tutukladılar.
Fui à Torre Eiffel, e depois a um fotógrafo que me deu o seu número.
- Gerçekten bu kadar zahmete değdi.
Bem, não me arrependo do incómodo. - Então, então?
Benim için bunca zahmete girmeseydiniz.
Não devia lhe dar a este trabalho por minha causa.
Şimdi sen onları kasaya tıktığına göre geri almak için neden onca zahmete katlanasın ki?
Você metia-o no cofre. Mas porque fazes tanta questão em recuperá-lo?
En başından sonunu görebildiğinde... tecrübe için zahmete girmeye değer mi?
Se podemos prever o que vai acontecer... a experiência valerá a pena?
Eğer zahmete girersek. Ve zahmete girersek.
Se quisermos incomodar-nos com isso.
Birini etkilemek için bu kadar zahmete giren birini görmemiştim.
Nunca vi ninguém incomodar-se tanto para deixar uma boa impressão.
Ah, biraz zahmete yol açtı ama...
Levou muito tempo e esforço.