English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / A drug dealer

A drug dealer translate Turkish

1,219 parallel translation
There's a drug dealer they wanna make a case against.
Bir uyuşturucu satıcısı var, karşı bir dava açmak istiyorlar.
You're a drug dealer.
Sen bir uyuşturucu satıcısısın.
The first guy I ever loved just dropped off the face of the earth, probably because of something I said, and the last guy I dated turned out to be a drug dealer, and I just made out with my dead best friend's boyfriend,
Sevdiğim ilk çocuk, muhtemelen söylediğim bir şey yüzünden ortadan yok oldu. son çocukta bir uyuşturucu satıcısına dönüştü. ve en son olarak ölen arkadaşımın sevgilisiyle işi pişirdim.
You think a cop gonna let a drug dealer go just on a warning?
Polis hiç uyuşturucu satıcısını bırakır mı?
- He's a drug dealer.
- Okuldaki bir uyuşturucu satıcısı.
Okay, was it a drug dealer, loan shark?
- Onun satıcısı yok ki. Uyuşturucu satıcısı ya da tefeci miydi?
And I am a drug dealer because she wants to leave me.
Uyuşturucu satıcısıyım çünkü beni terk ediyor.
Your son was a drug dealer?
Oğlunuz bir uyuşturucu satıcısıydı.
A drug dealer? No.
Uyuşturucu satıcısı mı?
Just so your good friend Roy could nail a drug dealer.
Sırf iyi arkadaşın Roy bir uyuşturucu satıcısını mıhlayabilsin diye.
He's a drug dealer.
Uyuşturucu satıcısı.
A drug dealer.
Uyuşturucu kaçakçısı.
My brother wasn't a drug dealer or a gang member.
Kardeşim uyuşturucu satıcısı ya da çete elemanı değildi.
Yeah. Doesn't look like a drug dealer.
Evet.Bir uyuşturucu satıcısı gibi görünmüyor
"Hey Lieutenant, there's a drug dealer somewhere in this room. I'll tell you who it is for $ 20"?
" Hey teğmen bu odada bir uyuşturucu satıcısı var, 20 dolara sana kim olduğunu söylerim mi?
Terry was killed by a drug dealer.
Terry'yi bir uyuşturucu satıcısı öldürdü.
One of my guys, killed by a drug dealer years ago.
Yıllar önce uyuşturucu tacirlerince öldürülen adamlarımdan.
He was a drug dealer, her friend.
Uyuşturucu satıcıydı. Arkadaşımız.
I know he's a drug dealer.
Uyuşturucu satıcısı olduğunu biliyorum.
It's Terry Crowley, one of my guys killed by a drug dealer years ago.
Terry Crowley, adamlarımdan biri, onu bir uyuşturucu satıcısı öldürdü.
He's a drug dealer,
O bir uyuşturucu satıcısıydı.
Abby, he was a drug dealer.
- Abby, adam uyuşturucu satıcısıydı.
You are a drug dealer.
Sen bir uyuşturucu satıcısısın.
If I'm his wife, he can't be forced to testify against me, and he married a drug dealer, so it's kind of mutually-assured destruction.
Karısıyım, aleyhimde tanıklık yapmaya zorlanamaz. O da bir torbacıyla evlendi. İkimizin de mahvımız garanti.
I know you're a drug dealer.
Uyuşuturucu satıcısı olduğunu biliyorum.
I know you're a drug dealer.
Uyuşturucu sattığını biliyorum.
I know you're a drug dealer.
Torbacı olduğunu biliyorum.
He's no more a drug dealer than I am.
Ben bile ondan daha fazla "torbacı" sayılırım!
You are a drug dealer.
Sen uyuşturucu satıcısısın.
He isn't a drug dealer or whatnot.
Uyuşturucu satıcısı ya da onun gibi birşey değil.
You were both working undercover to bust a drug dealer, correct?
Bir satıcıyı yakalamak için kimliğinizi gizlemiştiniz.
The jury will disregard any characterization of the defendant as a drug dealer.
Kabul edildi. Davalıyı uyuşturucu satıcısı gibi gösteren tasvirler dikkate alınmasın.
She's a drug dealer.
- O bir torbacı.
So we have a drug dealer and a former drug user, both of which would have motive to steal Penny's drugs.
Yani bir ilaç satıcımız ve eski bir ilaç bağımlımız var. İkisinin de Penny'nin ilaçlarını çalmak için nedeni vardı.
Oh, our major drug dealer is looking a little minor.
Oh, bizim büyük uyuşturucu satıcımız, biraz küçük takılıyor.
- You said he was a major drug dealer.
- Onun, büyük bir uyuşturucu satıcısı olduğunu söylemiştin.
Lem may have a lead on Cyril's drug dealer.
Lem Cyril'in uyuşturucu satıcısını bulmuş olabilir.
Him being a known drug dealer, that statement means we can get a warrant.
Onun bilinen bir uyuşturucu satıcısı olmaması bu ifadeyi bir emir almak anlamına sokar.
Probably a payoff to some drug dealer or something.
Muhtemelen uyuşturucu satıcısına ödeme parası.
She's dumping me because I am a cheap drug dealer.
Beni terk ediyor çünkü ben uyuşturucu satıcısının tekiyim.
I'm not a fucking drug dealer.
- Tabii ki yaparsın. Ben senin gibi değilim, uyuşturucu satamam.
Stuck between a rasta man with a pirate radio station upstairs, and a Yardle drug dealer downstairs.
Üst katta korsan radyo istasyonu olan saçları rasta bir adamla, alt kattaki uçmuş bir uyuşturucu satıcısının arasında sıkışıp kalmış durumdayım.
A major drug dealer, under your care, brutally murders his girlfriend.
Gözetiminizdeki büyük bir uyuşturucu satıcısı kız arkadaşını öldürüyor.
And then those drug dealer friends of mine told everyone I am some kind of spy or something! They think you're a terrorist.
- Terörist olduğunu düşünüyorlar.
It was a guy namedtodd forrest- - this lowlife drug dealer.
Todd Forrest adında bir adam. Uyuşturucu satıcısı.
The victim was a small-time drug dealer -
Kurban sıradan bir uyuşturucu kuryesi
Pedro Hernandez. The drug dealer your wife saw kill a Marine.
Pedro Hernandez ; karının bir denizciyi öldürdüğünü gördüğü adam.
She identified the killer as Pedro Hernandez, a Mexican drug dealer working Camp Pendleton.
Katili, Pedro Hernandez olarak teşhis etmiş. Pendleton Kampı'nda çalışan Meksikalı bir uyuşturucu satıcısı.
- He's a scumbag drug dealer.
Bir hiç.
I'm a drug dealer.
- Ben de.
Drug dealer is not a career.
- Torbacılık kariyer sayılmaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]