English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / And don

And don translate Turkish

134,445 parallel translation
It's not special treatment, and don't call her that.
Özel muamele değil. Ayrıca ona şef karım demeyin.
And don't tell me that you don't miss the O.R.
Ameliyat yapmayı özlemediğini söyleme.
And don't tell Karev.
Karev'e söyleme.
You saved me, and I don't mean just by opening the door.
Beni kurtardın. Kapıyı açmana bakmıyorum.
Don't drop it. You and Emori load the generator.
Düşürmeyin, sen ve Emori jeneratörü yükleyin.
Remember, we'll have an hour each. Don't turn them on till I tell you, and after that, breathe easy.
Unutmayın birer saatimiz olacak, onları ben söylemeden açmayın, sonrasında rahat nefes alırız.
If we don't, she died in vain, and I'm not gonna let that happen.
Başaramazsak, boşuna öldü, bunun olmasına izin vermeyeceğim.
I know, and it is, but, I don't know, maybe now that I'm a dad,
Biliyorum, ve öyle de,
And right now, I don't care.
Ve şu anda, umrumda değil.
You wanna see your mama and Jonas, don't you?
Jonas ve anneni görmek istemiyor musun?
And it's something you don't understand.
Ve bu senin anlayamayacağın bir şey.
And if ultimately you don't want to do this, that's fine.
Sonuç olarak bunu yapmak istemezsen önemli değil.
You don't get wasted in bars and bail on your patients...
Vaktini barda geçirip hastalarını yüzüstü bırakmazsın.
And worse yet, don't lie to Caroline and her parents.
Daha da kötüsü, Caroline'la ailesine yalan söyleme.
And I don't know you. Jackson...
Seni tanımıyorum.
And I don't break my promises.
Ben sözlerimi tutarım.
I don't care if it's a clerical error, she's out, and you take the fall.
Ve eğer Nas en ufak bir hata yaparsa bahane kabul etmem, işi biter. Suçu üzerine alırsın.
I don't think Scott would notice if a nice piece of pizza came right up and bit him.
Scott'ın farkedeğini sanmıyorum eğer güzel bir dilim pizza gelip onu ısırırsa.
You're the Chief's husband, and you don't know anything?
Şefin kocasısın ama hiçbir şey bilmiyor musun?
He looks miserable and he's scared to death for you, and I don't want to lie to your husband anymore, so can I just tell him something, please?
Perişan bir halde. Sizi kaybetmekten ölesiye korkuyor. Kocanıza daha fazla yalan söylemek istemiyorum.
What's between you and Dr. Webber is none of my business... you don't owe me an apology.
Dr. Webber'la aranızda olanlar beni ilgilendirmez. - Benden özür dilemen gerekmez.
And then you made dinner plans with Richard, and then you blow them off like they don't mean anything.
Sonra Richard'la yemek planı yapıp önemsiz biriymiş gibi iptal ediyorsun.
now we're losing April... and we don't have the residents.
Asistanlar da yanımızda değil.
And I don't care how it looks... Jackson, she knows.
- Nasıl görünürse görünsün- - - Biliyor zaten Jackson.
why don't we give you a few minutes of peace and quiet?
Seni dinlenmen için bir süre yalnız bıraksak iyi olacak.
You don't remember that you and I started this for Webber?
Webber'a arka çıkma meselesini beraber başlattığımızı unuttun mu?
And I don't know how.
Nasıl yapacağımı bilmiyorum.
If you don't have anymore questions, then Dr. Edwards and I will see you in surgery.
Başka sorunuz yoksa Dr. Edwards'la ikimiz sizi ameliyathanede bekleyeceğiz.
Yeah, but it isn't, and if we don't put it in someone soon, it's gonna die an no one gets it, so who's it going to?
Evet ama takılmadı. Eğer bir an önce birine takmazsak ölecek ve kimse alamayacak. Kime veriyoruz?
You don't get how she will feel to wake up and find out that he controlled this, that he made a decision while she was asleep.
Kendine geldiğinde adamın kontrolü ele alıp onun adına karar verdiğini öğrenince ne hissedeceğini bilmiyorsunuz.
Sometimes people don't like the way the meds feel, so they go off and end up back where they were.
Bazıları ilaçların hissettirdiği duyguları sevmezler. Bırakıp eski hallerine geri dönerler.
I don't like pretending not to like you, and I don't like listening to the awful things that people have to say about you...
- Senden hoşlanmıyor gibi davranamam. İnsanların senin hakkında söyledikleri korkunç şeyleri dinlemekten hoşlanmıyorum.
I don't know what to do... except give up and give in.
Vazgeçip kabullenmek dışında ne yapacağımı bilmiyorum.
My baby is dying, and I don't know how to help him.
Bebeğim ölüyor ve ona nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum.
And when they decide on a transplant, I don't want to have missed out on a heart because we waited. Just put him on the list.
Nakil kararı verdiklerinde beklediğimiz için uygun bir kalbi kaçırmak istemiyorum.
It's just, I'm on a case with two attendings who want different treatments and have given me competing instructions, and I don't know what to do.
İki farklı tedavi isteyen iki uzmanla aynı vakada çalışıyorum. İkisi de farklı talimatlar verdiler. Ne yapacağımı bilmiyorum.
And please don't speak to him like he's an idiot.
Ayrıca lütfen aptalmış gibi konuşma.
- Because I'm right, and I don't have to keep justifying...
- Çünkü haklıyım ve kendimi haklı çıkarmak zorunda değilim.
And you don't know my mother.
Sen de annemi tanımıyorsun.
And if they don't?
Peki ya önermezlerse?
I don't trust him, and it looked like you were onto something.
Ona güvenmiyorum ve az önce sen de bir şey bulmuş gibiydin.
And they say that's $ 70,000, but that's retail, and they don't pay retail.
70.000 dolar tutarında olduğunu söylüyorlar ama bu perakende fiyatı değil. Normal fiyattan hesaplıyorlar.
Excuse me, sir, we don't want to... you know, um, and we need to collect some hydrogen sulfide for a friend.
Bakar mısınız beyefendi biz kampa girmek istemiyoruz bilirsiniz işte, bir arkadaş için biraz hidrojen sülfür toplamamız lazım.
If we don't get what we need and get back to our team soon, then a man could die.
Eğer ihtiyacımız olanı alıp yakın zamanda ekibimize ulaştıramazsak... -... bir adam ölebilir.
Why don't I just start the truck and re-freeze him, then?
Neden kamyonu çalıştırıp tekrar dondurmuyoruz o zaman?
Not if Walt and Paige don't get here.
- Walt'la Paige gelirse tabii.
No windows, no vents, and a door we don't have a card for.
Pencere yok, havalandırma yok, bir kapı var ; onun için de kartımız yok.
Hold on, chief, you can't come in here and just start runnin'through my joint, especially when I don't see no badge.
- Dur bakalım şef öyle buraya gelip elini kolu sallayarak mekânımda dolanamazsın özellikle ben bir rozet görmezken.
Why don't you go wash up for dinner and I'll be right there.
Tabii! Sen git yemek için temizlen ben burada seni bekleyeceğim.
I never liked helping you with one of your schemes, not when I was nine and certainly not now, but I... don't want my friends in danger, and I really don't want Ralph in danger, so I will help you get the money, but this time, I'm in charge.
Projelerinden birine yardım etmeyi hiçbir zaman sevmedim dokuz yaşındayken de öyleydi, şimdi de kesinlikle öyle ama arkadaşlarımın tehlikede olmasını istemem ve şüphesiz Ralph'ın da yani paranı almana yardım edeceğim ama bu sefer patron benim.
Even still, I don't think he was involved in David and Robbie's abduction.
Yine de David ve Robbie'nin kaçırılmasında payı olmadığını düşünüyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]