English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Broken nose

Broken nose translate Turkish

287 parallel translation
You shall get a penny for every mark on your face, sixpence for a bloody nose... a shilling for a black eye, two shillings for a broken nose.
Güzel. Bugünden itibaren yüzündeki her iz için 1 peni alacaksın. Kanayan burun için 6 peni.
He had big ears, a scar over one eye, a broken nose, and a wart on his chin.
Koca kulakları, bir gözünün üstünde yara izi, kırık bir burunu, çenesinde de bir siğil vardı.
I believe it was a broken nose.
Sanırım burnu kırılmış.
Where'd you get the broken nose?
O burnu nerede kırdırttın?
It's funny how much better a man looks with a broken nose.
Bir erkeğin, kırık bir burunla daha hoş görünmesi oldukça garip.
That's a broken nose. FX, ST, CL... Sternal clavicle, and LAC, SDH on her head.
PK ST, CL-köprücük kemiği kırlmış, ve kafasında kesik ve yaralanmalar, beyninde ve omuriliğinde kanamalar var.
He has a broken nose, ribs, leg and four teeth knocked out.
Burnu, kaburgaları, bacağı ve dört dişi kırılmış.
How about a broken nose?
Peki ya kırık bir burun?
A broken nose and teeth was the damage.
Birkaç burun ve diş kırılmış.
A broken nose ain't gonna kill ya.
Kırık burundan ölmezsin ya.
A broken nose ain't gonna kill ya, Nelson.
Kırık burundan ölmezsin ya, Nelson.
Broken nose, two broken ribs. Concussion.
Burnu kırık, iki kaburgası kırık.
( SINGING ) Oh, whiskey made me pawn me clothes And whiskey gave me a broken nose Whiskey-o, Johnny-o
* * oh, viski benden kıyafetlerimi aldı * * * * ve viski bana kırık bir burun verdi * * * * viski-o, Johnny-o * * * * yukarı aşağı * * * * viski, viski, viski-o * *
Either you lie down and get wet, or you're knocked down and get a broken nose.
Ya oraya uzanır ve ıslanırsın, ya da ben seni oraya sererim ve sonra kırık bir burnun olur.
All I got is a broken nose and a bunch of recollections.
Sadece kırık bir burnum ve bir yığın anım var.
A broken nose. She'll be fine.
- Sadece burnu kırık, iyileşecek.
One had a broken nose and he was wearing...
Birinin burnu kırıktı ve...
My broken nose, you stupid bitch.
Seni aptal sürtük! Seni öldüreceğim!
She has a broken nose, vaginal tears.
Burnu kırık. Vajinası yırtılmış.
The bill for helping the Indian girl... included kicked-in ribs, a broken nose... one eye mashed up pretty good... but all I needed was a gun and some time to heal.
Kıza yardımımın bedeli olarak... kaburga kemiklerim parçalandı... burnum kırıldı ve bir gözüm zarar gördü... Ama tek ihtiyacım bir silah ve iyileşmek için biraz zamandı.
You almost got a broken nose for your trouble.
Bu yüzden, neredeyse kırık bir burnun olacaktı.
I wanna beat you when you can't blame it on the broken nose or the buzzer or the fact that you might have mono.
Kırık burnunu, hakemin düdüğünü ya da mono olduğunu suçlamadan seni bir kez yenmek istiyorum.
You should have a black eye or a swollen lip, a broken nose.
Mor gözlerin veya şişmiş bir dudak bir de kırık bir burnun olmalıydı.
I suppose Forrest would have one of those on the back of his head where Broken Nose Jack McCall shot Wild Bill Hickok.
Sanırım Forrest'in kafasının arkasında da bunlardan biri var tam Broken Nose Jack McCall'ın Wild Bill Hickok'vurduğu yerde.
Me friend Greg, broken nose.
Benim arkadaş var Greg, burnunu kırdı.
No septal hematoma and no broken nose.
Septal hematom ve burunda kırık yok.
The perp picked up a rock. We've got that at the lab. Broken nose.
Ve adam bir taş bulup laboratuarda, üstünde kan olan taş.
Alleges nose broken by running into a door. "
Burnunun kapıya çarparak kırıldığını ileri sürdü. "
- I mind your nose and head broken. - Broken?
Burnunun ve kafanın kırılmasını boş veremem.
There might come a time when we'll remember this... as the day I started out with a broken leg... and thanks to you ended up strapped in a nose cone.
Bugünü hiç unutmayacağım. Kırık bir bacakla güne başladım. Sayende bir roketin burnuna bağlanmış halde günü bitireceğim.
- You've broken my nose.
- Burnumu kırdın.
Do you want your nose broken again?
Burnun bir daha kırılsın istiyorsun galiba?
My nose is broken, Gerry.
Burnum kırıldı, Gerry.
When I went to the hospital, her nose was broken, her jaw was shattered, held together by wire.
Hastaneye gittiğimde, onu burnu ve çenesi kırılmış buldum. Çenesini bir arada tutabilmek için telle bağlamışlardı.
That nose ain't never been broken.
Bu burun 64 dövüştür hiç kırılmadı.
Broken nose here and here plus concussion.
Burası, burası kırıldı.
It'd been worse if you had broken your nose.
Burnunu kırmış olsaydı onun için daha kötü olurdu.
His nose is broken in all the right places.
Burnu bütün yerlerinden kırılmış.
His nose broken.
Burnu kırılmış.
The officer has taken 18 stitches in his face, his nose is broken and his jaw is wired up.
Memurun yüzüne 18 dikiş atıldı, burnu kırılmış ve çenesine askı takıldı.
His goddamn nose is broken!
Kahretsin, burnu kırılmış!
- No, no, I might've broken my nose.
- Hayır. Belki burnum kırılmıştır.
- His nose is broken.
Sanırım burnu kırılmış.
Your nose is broken in three places.
Burnunuz üç yerinden kırılmış
You should have broken more than his nose.
Burun kırmaktan fazlasını yapmalısın.
- Oh, my gosh, I'm sorry. - I may have broken my nose.
Olamaz, özür dilerim burnum kırılabilirdi.
I'm checking my broken nose.
Kırık burnumu kontrol ettireceğim.
I'm talking about real ass-kicking ; broken arms, smashed nose shattered jaw, that's what I think.
- Gerçek bir kavga düşünüyorum. - Kırık kollar, dağılmış çeneler.
I'm listening. The corpse's nose is slightly broken.
Bay Desmot'nun cesedinde burnu hafifçe kırılmış.
I'd rather you'd broken my nose.
Burnumu kırmış olmanı yeğlerdim.
Look, I know my nose is broken. Why are you fiddling with my face for?
Yüzümle ne oyalanıyorsunuz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]