But in a way translate Turkish
2,665 parallel translation
But in a way, I'm also glad it happened.
Ama bir bakıma da böyle olmasından memnunum.
But I can get these people in front of a judge to tell their story, and there is no way that Vivien Tanaka can spin this to save Karinski's ass.
Ama bu insanları hikayelerini anlatmaları için hakimin karşısına çıkarabilirim ve Vivien Tanaka'da Karinski'nin kıçını kurtaracak bir yol bulamaz.
That was a curve in that road which was essentially a right, but now I've gone to a left, so I must still be going the right way.
Yolda esasen sağa doğru bir eğim var. Ama ben sola döndüm. Bu yüzden hala sağa doğru gidiyor olmalıyım.
There's no way you'd let some strange guy- - sorry, but a guy everyone in this town talks about- - pull up and take over.
Yabancı bir adamın, üzgünüm ama tüm kasabadaki herkesin konuştuğu birinin yanaşmasına ve işi devralmasına izin vermen mümkün değil.
- But in a good way.
- Ama iyi yönde.
But it's not even 9 : 00 a.m., and I don't think meeting new patients with a sugar high is the best way to follow in Harley's footsteps.
Ama saat sabahın 9'u bile değil ve şekerim yükselmişken hasta kabul etmenin Harley'in izinden gitmek olduğunu sanmıyorum.
I know we met in a way that makes you uncomfortable, but...
Tanışma şeklimiz yüzünden rahat hissetmediğini biliyorum.
I know we met in a way that makes you uncomfortable, but I really like you.
Biliyorum pek doğru şartlar altında tanışmadık ama, senden hoşlanıyorum.
800 miles away, all the way here to Jerusalem, but for other people the Night Journey is actually symbolic, it's a spiritual journey, in which the Prophet's soul enters a new realm of divine revelation.
1300 kilometreyi bir göz kırpması süresinde aştı, kimilerine göre ise bu yolculuk sembolik ve Peygamber'in ruhu ilahi başka bir aleme geçti.
You know, I thought if I just pretended like I knew what I was doing I could lie my way through it, but in five minutes that curtain is going to go up and everybody is going to know that I'm a fraud.
Eğer her şeyi biliyormuş gibi davranırsam bu yalanla başa çıkabileceğimi düşünmüştüm. Ama beş dakika içinde o perde açılacak ve herkes benim bir sahtekar olduğumu anlayacak.
But directing you ys, the way you trusted me, the way you looked at me and listened to me, it was the first time in my life that I ever... felt like a grown man.
Ancak sizlerin yönetmeni olmak bana güvenmeniz, bana bakmanız, ve beni dinlemeniz hayatımda ilk defa kendimi yetişkin bir birey gibi hissetmemi sağladı.
But he said he was too close to a breakthrough. And he wasn't gonna let a bunch of bureaucratic scientists get in his way.
Ama o, büyük bir gelişmeye çok yaklaştığını ve birkaç bürokratik bilim adamının onu engelleyemeyeceğini söyleyip gitti.
By 627AD Muhammad had become a powerful ruler in Medina, but by all accounts, in his personal habits and way of life, he remained modest.
M.S. 627'de, Hz. Muhammed Medine'de güçlü bir yönetici haline gelmiş ve tüm kaynaklara göre alışkanlıkları ve hayatı açısından mütevazılığı elden bırakmamıştır.
But does it in a way that won't alert the others.
- Ama bunu diğerlerini uyarmayacak şekilde yapmış.
Can't say this is how I thought it would go, but I'm kind of loving it in a Gilmore Girls kind of way.
Bunun umduğum gibi gittiğini söyleyemem ama Gilmore Girls * vari oluşunu sevdim.
Your henna tattoo will wash off in a few weeks, But if you get a real tattoo and you don't want it anymore, There is only one way to get rid of it.
Geçici dövmen birkaç haftada çıkar ama gerçek dövme yaptırırsan, ki artık istemiyorsun ondan kurtulmanın tek yolu var.
I was living my biggest nightmare - - gorgeous, winding roads ahead of me but stuck for miles in a "no passing" zone behind the Crown Vic and Rutledge's little toy, both going way under the speed limit.
Önümde harika dümdüz yollar ama Crown Vic ve Rutledge'nin küçük oyuncağının arkasında kilometreler boyunca "geçmek yasaktır" tabelasına takılıp kaldım. İkisi de hız limitinin altında ilerliyordu.
But if I find a way out, out of the cave... out of the mountain... I can get help! Call in the League.
Ama eğer mağaranın dışına, dağın dışına bir çıkış yolu bulabilirsem Birlik'i arayıp yardım getirebilirim.
Charles was a doctor to the stars, but he was also drug addict, and his wife Nora wasn't gonna let that get in the way of her lifestyle.
Charles yıldızların doktoruydu ama aynı zamanda bir bağımlıydı ve eşi Nora, bu olayın yaşam tarzına engel olmasına izin veremezdi..
Look, Ryan, you're a great guy and everything, but I don't like you in that way.
Bak, Ryan, sen harika ve "her şey" birisin, fakat seni böyle sevmiyorum.
I'm attracted to you in the way that a man is attracted to a woman, but I'm not gay.
Bir kadının bir erkeğin ilgisini çekmesi.. ... gibi ilgimi çektin fakat ben gay değilim.
It's, like, old-fashioned, but in a new and modern way that I never would have even considered.
Eski moda ama,... daha modern bir hali gibi. Ben bunu asla kabul edemezdim.
And we were trying to negotiate a deal, but clearly his ego got in the way, and I used to be able to talk to him.
- Ne? Bir anlaşmaya varmaya çalıştık,... ama açıkçası egosu araya girdi,... önceleri onunla konuşabiliyordum.
But there's no way the villagers would've held a festival in the forest.
köylülerin o ormanda festival yapması mümkün değil.
And, by the way, not to be a tiger mom, but Amy was the first kid in her class to reach out and SWAT a bubble.
Ve bu arada, kaplan anne olmak için değil de, Amy sınıfında SWAT balonuna dokunan ilk çocuktu.
But, kids, there was a time before that, way back in the dark ages.
Ama çocuklar, ta karanlık çağlarımızda başka türlü günlerimiz de olmuştu.
Now, this place isn't perfect, but it's a long way from what you described in that article.
Burasi mükemmel degil tamam ama senin o makalede tarif ettiginle uzaktan yakindan alakasi yok.
He just can't resist a pretty anklet. You look at Robert Mitchum in Out of the Past,... he can't... he wants to be with a decent girl, but he can't stay out of the way, it's usually a femme fatale...
Bir ayak bileğine tav olur. "Darağacımı Yükseğe Kur" da Robert Mitchum hanım hanımcık bir kız arar.
It was a little bit sloppy and reckless, but sometimes, especially after something like Book of Mormon, we just got to get back in that way, and hopefully the shows will get a little tighter as we go.
Biraz özensiz ve acele oldu,... ama bazen, özellikle Mormon Kitabı gibi bir şeyden sonra, bu yönteme geri dönmemiz gerekiyor, ve umarım bölümler gittikçe daha sıkı olacak.
Well, my mom would find a way to see the "happy" in all this, but to me, this guy just had a very bad day.
Annem tüm bunların içinde de bir mutluluk kaynağı bulurdu ama bana göre bu adam çok kötü bir gün geçirdi.
Look, don't take this the wrong way, but the death of Jane's family made him a better person.
Bak, bunu yanlış anlama ama Jane'in ailesinin ölümü onu daha iyi biri yapmış.
But that was in a romantic way.
Romantik anlamda birliktelikti o.
I could see it off in the distance, but there was no way I could get underneath it and get a clear look at what it was.
Uzaktan görebiliyordum ama ne olduğunu net görebilmenin onun altına gidebilmenin imkanı yoktu.
You know, everyone says, oh, it's changing the world, but not in a good way, you know.
Herkes dünyayı değiştirdiklerini söylüyor ama iyi yönde değil ki.
Listen. I know this didn't end the way we wanted, but right now, considering the list of suspects he gave us, there is a chance that Peter Goldman will be in danger the moment he leaves this building.
Bunun istediğimiz son olmadığını biliyorum, ama şu anda bize verdiği listeyi de düşünecek olursak, Peter Goldman'ın binayı terk ettiği anda tehlike de olma ihtimali var.
No, but I do feel responsible in a strikingly indirect way.
Hayır ama yine de dolaylı da olsa sorumlu hissediyorum.
This is a whole new way of discovering objects- - Objects too faint to be seen through a normal optical telescope, but bright enough to be detected in the infrared.
Kızılötesinde farkedilebilecek kadar parlak, ama normal optik bir teleskop aracılığıyla görülemeyecek kadar soluk birşeyler bulmanın yepyeni bir yolu bu.
Nobody likes to see a magnificent animal like a polar bear lolling about unconscious on the ice, but it's only by darting them in this way and keeping check on them year after year, that we can be sure we know
Kimse kutup ayısı gibi büyüleyici bir hayvanı buz üstünde bilinçsiz şekilde yuvarlanırken görmek istemez. Fakat ancak onları bu şekilde okla vurarak ve her yıl kontrol ederek onlara ve tüm kutup ayılarına neler olduğunu bildiğimizden tam emin olabiliriz.
But in the background of this brilliant widescreen composition a train passes, as misty as the tree, beautiful in its way, but slicing through the horizon like a knife.
Ama muhteşem arka plan kompozisyonda, bir tren geçmeye başlar. Ağaçlar kadar dumansı, kendince güzeldir tren. Fakat bir bıçak gibi ufku ikiye bölmektedir.
Yeah, yeah. But just like in a casual way.
Fakat sadece normal düzeyde seviyor.
I'd like you to lift those and curl them, but don't do it in a normal way.
Şimdi senden, onları alıp ve çalışmanı istiyorum ama normal şekilde yapma.
But in a machine-readable way.
Ama makine ile okutma yöntemiyle.
But every time he sees her, he goes crazy, and not in a good way.
Ama onu her görüşünde çıldırıyor. Ve iyi bir şekilde değil.
This tension of tradition and revolt against the tradition are, in a way, contradictory but, as a matter of fact, it is a synthesis. You will always find the synthesis of tradition and revolt from the tradition together in any good art.
Her iyi sanat eserinde gelenek ve gelenek karşıtlığının bir tür sentezini bulursunuz.
But if they get in the way of a thing I want or I want to jack off or something, I fucking do that.
Eğer yapmak istediğim bir şeyin önüne geçerlerse asılmak veya herhangi bir şey umurumda olmazlar.
But see, this is a terrible realization because you should act in a way that if everybody acted that way things would work out.
Gördüğünüz gibi, bu kötü bir farkındalık. Çünkü herkes nasıl hareket ediyorsa siz de öyle yapmalısınız ki sorun çıkmasın.
You ever seen somebody in trouble, like they're at an intersection and they want to make a left, but they're in the right- - the all the way right lane because they messed up.
Hiç denk geldiniz mi bilmem bir kavşakta sola dönmek isteyen bir elemana. Ama eleman en sağ şeritte. Çünkü eleman mal.
Yeah, we sometimes see split votes veering one way or the other, but to have a complete turnaround leaning from not guilty to guilty in a matter of hours just seems odd.
Evet, bazen farklı oyların birinden diğerine döndüğünü görüyoruz, ama oyların tamamının saatler içinde "suçsuz" dan "suçlu" ya dönmesi biraz garip geldi.
They might be the protagonist but like your friends they might be somebody you love and care about, but they don't always act in a noble way.
Bir arkadaşınız ya da yakınınız dahi bu kahramanlardan biri olabilirdi. Ama sizin davranmalarını beklediğiniz gibi asil davranmazlardı.
You know, people in landscape, I don't mean that in a visual way, but just someone finding themselves somewhere in that moment of, you know, apprehension that you are here and this is where you are.
Manzaranın içinde insanlar olur. Bunu görsel anlamda söylemedim insanlar kendilerini o anın içinde keşfeder. İnsanın, burada olmanın endişesini hissettiği anı anlatmak kolay değildir.
But one of the people who showed up to audition for a part in Makhmalbaf's film was a policeman, who Makhmalbaf had stabbed way back in the'70s when Makhmalbaf was a teenager fighting the shah's regime.
Ama seçmelere gelenlerden biri Mahmelbaf'ın 1970'lerde gençken, Şah rejimine karşı savaştığı dönemde bıçakladığı bir polis memurudur. Mahmelbaf buna bayılır.
but in the end 317
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in a good way 48
but in the meantime 283
but in time 33
but in my experience 31
but in 118
but interesting 19
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in a good way 48
but in the meantime 283
but in time 33
but in my experience 31
but in 118
but interesting 19