But she wasn't translate Turkish
1,345 parallel translation
What she hired me to film wasn't murder, but incest.
Beni cinayeti değil, ensest ilişkiyi kaydetmem için işe almış.
She wasn't perfect, but she was your mother.
Mükemmel değildi fakat senin annendi.
And I liked her, but she wasn't us and it didn't work.
Ve sevmiştim o kızı ama bizim gibi değildi.
But most of the time she wasn't fun at all.
Ama çoğu zaman hiç de eğlenceli olmaz.
But she wasn't... She wasn't a Monican.
Ama o Monikalı değildi.
But wasn't Emily still experiencing psychotic symptoms even after she started taking the medication?
Fakat ilaç tedavisi uygulanırken de Emily psikoz belirtileri göstermiyor muydu?
I fell asleep, but when I woke up, she wasn't beside me.
Uyuyakalmışım. Uyandığımda yanımda değildi.
But it didn't. Because Father Richard Moore convinced Emily that she wasn't ill, that she didn't need medicine.
Çünkü Peder Richard Moore, Emily'yi hasta olmadığına, ilaca ihtiyacı olmadığına ikna etti.
But she wasn't, but maybe she was.
Ama belki oradaydı.
But she was soon to realize... it wasn't Fairy Liquid he'd been playing with down there.
Ama çok geçmeden Pederin orada oynadığı şeyin peri suyu olmadığını anlayacaktı.
But she wasn't just in my karate class anymore.
Fakat, artık o sadece karate kursumda değildi.
- Lucy had the 24th chromosome... but she wasn't a monster.
- Lucy'de 24. kromozom vardı... ama canavar değildi.
I wasn't as torn as she was in the first place... but, you know, I started thinking, " Are we doing the right thing?
Aslında onun gibi kararsız da değilimdir, ama bilirsiniz, "Doğru şeyi mi yapıyoruz?" diye düşünmeye başladım.
But wasn't all that covered in the police report that she filed?
Ama... Tüm bunlar polise verdiği o raporda yazmıyor muydu?
She hadn't realised the significance of what she had seen but there you were coming through a door that wasn't known to open.
Herkes saate bakarken, sen menekşe vazosundan su döküp sigortayı attırdın.
I've called but she wasn't there.
Aradım ama açmadı.
I started to piece it together, but it wasn't until she revealed herself as the Emperor's Hand...
Parçaları bir araya getirmeye başladım. Ama kendisini İmparatorluğun Eli olarak tanıtana kadar anlayamadım.
- She was doubtful about us rushing to Corfu, but after their winter, she thinks it wasn't stupid.
- Biz apar topar Korfu'ya gelince şüphelenmiş. Ama bu kışı gördükten sonra iyi yaptığımızı düşünmüş.
I thought I'd talked her out of it, but she wasn't listening half the time.
Konuşarak vazgeçirmeye çalıştıysam da beni dinlemedi.
But she wasn't sorry for what she did.
Ama yaptıkları için pişman değildi.
But she wasn't smart.
Ama akıllı değildi.
But, a year into our marriage, she told me that she wasn't into sex anymore.
Ama, evlendikten bir yıl sonra, artık seks yapmak istemediğini söyledi.
As far as I know, she wasn't seeing anybody but it wouldn't surprise me if she was.
Bildiğim kadarıyla, hayır. ama öyleyseyse bu beni şaşırtmaz.
You know, Clara wasn't really that smart about her diet either, but she hated those things.
Clara beslenmesine dikkat eden biri değildi, ama o tür şeylerden de nefret ederdi.
Yeah, but the autopsy report said she wasn't shot.
Evet, otopsi raporuna göre kız vurulmamış.
I don't know if she was buried alive, but... she wasn't buried alone.
Kadının canlı gömülüp gömülmediğini bilmiyorum, fakat... yalnız gömülmemiş. İki çift el.
I don't know what the hell they were doing, but when she left, he wasn't moving.
Onların ne yaptıklarını bir türlü anlayadım, ama sarışın ayrıldığında, Erkek hareketsizdi.
My mom lives with me, but she wasn't home.
Annem benimle yaşıyor, ama o evde değildi.
I did what she said, but he wasn't there.
Dediği gibi yaptım. Ama kocası evde değildi.
She came by with the baby a couple times to visit, but the help wasn't allowed anywhere near the master bedroom.
Bebekle bir kaç kez ziyarete gelmişti, ama ana yatakodasına hiç bir şekilde girilmesine izin yoktur.
She should have been scared, but she wasn't.
Korkması gerekiyordu, ama korkmadı.
But Lisa wasn't murdered, was she? Well... i mean, i don't know.
- Ama Lisa öldürülmemişti değil mi?
One day she stopped me after the service, when the man wasn't there, told me she was pregnant, but was afraid to have the baby.
Bir gün ayin sonrası beni durdurdu. Yanında o adam yokken. Hamile olduğunu ama bebeği doğurmaktan korktuğunu söyledi.
My boss, she's kind of a hard-ass, but hey, if it wasn't for you I wouldn't even be there.
Patronum, budalanın tekidir, ama, desteğin olmasaydı, orada olmazdım bile.
I want you to know that I'm really sorry I talked to Julie, but she did promise me that she wasn't going to say anything to her mom.
Julie ile konuştuğum için çok üzgünüm, ama bana annesine birşey söylemeyeceğine dair söz verdi. Tamam.
Now, as you know, Aunt Robin is a big fan of Halloween- - always dressing up in crazy costumes- - but she wasn't always that way.
Bildiğiniz gibi teyzeniz tam bir Cadılar Bayramı hayranıdır. ... sürekli çılgın kıyafetler giyip durur. Ama eskiden tam olarak böyle değildi.
But, she wasn't completely without reason.
Ama, tamamen haksız değildi.
Damon told me that he brought her home to party, but she wasn't into it.
Damon, eğlenmek için kızı eve getirdim ama kız istemedi, dedi.
Joy knew she couldn't compete with knife throwing, but she wasn't going down without a fight.
Joy bıçak fırlatmayla başa çıkamayacağını biliyordu, ama savaşmadan pes etmeyeceklerdi.
I wasn't going to get involved, but now she got me delivering poison- - it just don't seem right.
Bu işe karışmayacaktım ama o zehiri ulastırmamı istedi- - Sadece adil gözükmüyor.
Oh, it was revealing, but it wasn't nude, so she got a slap on the wrist.
Açık saçıktı ama çıplak değildi. Sadece uyarı aldı.
But if it wasn't for me you never would have gotten her back and the hospital never would have known where she hide the money.
Ama ben olmasam Jessica hastaneye tekrar yatmayacaktı. Parayı nereye sakladığını öğrenemeyecektin.
Yes, she was, but that wasn't what killed her.
Bıçaklandı ama bu yüzden ölmedi.
I mean, that wasn't the nose she was born with which won't help our case at all but at least it'll help me sleep better at night knowing she wasn't perfect
Burnunun gerçek olma ihtimali yok gerçi bunun davaya bir katkısı yok ama onun mükemmel olmadığını bilmek benim geceleri daha rahat uyumamı sağlıyor.
She had many gifts, but a voice wasn't one of them.
pek çok yeteneği var ama güzel bir ses bunlardan biri değil.
She promised her fiancé she wasn't seeing him anymore, but... she and the ex were still friends.
Nişanlısına onu bir daha görmeyeceğini söylemiş fakat eski erkek arkadaşıyla arkadaşlıkları devam ediyormuş.
Yeah, but I got the feeling she wasn't willing to admit the marriage was over.
Evet, ama bana, sanki evliliğinin bittiğini kabul etmek istemiyormuş gibi geldi.
She said that she'd been away at college but she wasn't.
Üniversiteden uzakta olduğunu söylemiş ama öyle değilmiş.
There are a few other odds and ends she wanted me to give you, but I wasn't able to bring them today.
Size vermemi istediği birkaç şey daha vardı. Ama hepsini getiremedim.
But she wasn't the one who did the breaking up.
Ama ayrılan o değildi.
No witnesses, no one saw or heard anything, but she wasn't killed there.
Tanık yok, ne gören ne de bir şey duyan var ama orada öldürülmemiş.
but she's gone 43
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she hasn't 17
but she 181
but she didn't 123
but she does 37
but she said no 16
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she hasn't 17
but she 181
but she didn't 123
but she does 37
but she said no 16