But we haven't translate Turkish
1,691 parallel translation
We haven't confided in one another yet. But he's always in my heart and on my mind.
Birbirimize hiç açılmadık daha ama o hep yüreğimde, hep kafamda.
But we haven't yet found a time when there were no galaxies at all.
Ama şimdiye kadar hiçbir galakside bulamadık.
Whatever the number, we'll deal with it, but at least there haven't been any reports of deaths outside the hospital.
Kaç tane olursa olsun, üstesinden geliriz, ama en azından hastanenin dışından hiç ölüm haberi gelmedi.
We haven't met... but I knew your brother.
Seninle tanışmadık ama ağabeyini tanırdım.
We were friends but we haven't seen each other for a long time.
O benim arkadaşım, ama uzun zamandır görüşemedik.
We haven't seen him in the last few weeks but... he was there last summer and at the beginning of autumn.
Nanna olayından önce birkaç hafta onu görmemiştik ama ilkbahardan yazın sonuna kadar bizim için çalıştı.
But we haven't done it for a long time.
Ama uzun zamandır yapmadık.
i know we haven't seen each other for a while, but if there was any chance... oh, boy.
Birbirimizi uzun süredir görmediğimizi biliyorum. Ama eğer şunun bir imkânı varsa... Amanın!
But, so far, we haven't found anything.
Ama henüz hiçbir şey bulabilmiş değiliz.
We haven't seen his skills at work yet, but we'll be able to see how he does with this one.
Onu daha hiç iş başında görmedik. Bu bizim için de iyi bir tatbikat olur.
We haven't traced it yet, but it seems he moved some money around recently, and, uh, put his affairs in order.
Henüz izini bulamadık ama bu yakında bir yerlere para aktarmış. İşlerine çekidüzen vermiş.
- But we haven't got my ticket yet.
- Ama daha benim biletimi almadık.
But we haven't injected it yet.
Ama ilacı enjekte etmedik henüz.
We talked about the most private things, But we haven't yet touched upon the things closest to my heart.
Özel şeyleri konuştuk, ama henüz yüreğimden geçenlere değinmedik.
" I haven't seen this since it came out, but we should make out instead.
"Bunu bir türlü sinemada seyredemedim. Şunu seyredelim." demiştin. Ama sonra " Dur, hayır.
We haven't found his wallet, but if it was stolen we'd see a lot more charges on it, like computers, stereos, what have you.
Cüzdanını henüz bulamadık, ama eğer çalınmış olsaydı kredi kartı kullanılırdı, bilgisayar, teyp, aklına ne gelirse.
- But we haven't even brushed our teeth. - Get in there.
- Dişlerimizi bile fırçalamadık.
- But we haven't done anything!
- Ama biz hiçbir şey yapmadık!
Christ, you think we've committed some kind of unnatural act, but we haven't.
Allah'ım, zannediyorsun ki biz çok yanlış bir şey yaptık ama öyle değil.
We've been hiking for three hours, but we haven't seen or heard any animals or birds.
Üç saattir dolaşıyoruz ama ne bir hayvan ne de bir kuş sesi duyduk.
But now we haven't got a roadie.
Ama şimdi de rodimiz yok.
And say that I know we haven't been much of a family and all that, but... but he's all I've got, too.
Pek sıkı bir aile olamadığımızı bildiğimi ama onun da hayatta sahip olduğum tek varlık olduğunu söyle.
Oh! But we haven't done anything fun together.
Ama birlikte hiç eğlenceli bir şey yapmadık.
I haven't played the game in a while, Physical Phil, but my gut tells me we don't lead with that.
Physical Phil'den beri bu işlerle uğraşmadım ama bu bana pek doğu gelmiyor.
- But we haven't even got started yet.
- Ama daha başlamadık bile.
No, I haven't, no, but we have a gentleman's agreement.
Hayır, imzalamadık ama prensipte anlaştık sayabiliriz.
But we've already met, haven't we?
Daha önce tanışmıştık değil mi?
We bought it, but haven't read it yet.
- Aldık, ama okuyamadık henüz.
I HAVEN'FED MY DOG IN WEEKS, AND, UH, HE'S GOT A THING FOR COOL DUDES IN TRUCKS, BUT DON'T WE ALL?
Köpeğimi haftalardır beslemedim ve köpeğimin kamyonetteki havalı... heriflere karşı kötü bir huyu var, hepimiz gibi.
Clark, I know hunting down Zoners is your top priority. But if you haven't found anything in South America... we still have a situation back here in Kansas we need to deal with.
Clark, hayalet bölgeden kaçanları avlamak ilk önceliğin ama, ama şimdiye kadar, Güney Amerika'da bir şey bulamadıysan burada, Kansas'ta hala uğraşmamız gereken bir durumumuz var.
We haven't spoken in a long time, but...
Uzun zamandır konuşmadık, ancak...
But, Gordon, we haven't spoken since you went to Dubai.
Fakat Gordon, Dubai'ye gittiğinden beri seninle hiç konuşmadık.
Um... we haven't spoken in a long time, but... You might not remember me.
Beni hatırlamıyor olabilirsin.
We haven't found the American, but I locked down the perimeter.
Amerikalı'yı bulamadık, ama etrafı kuşattık.
We haven't been introduced, but I'm Jane Marple, an old friend of Gwenda Vaughan's down for the wedding.
Tanıştırılmadık ama ben Jane Marple, Gwenda Vaughan'ın eski bir arkadaşıyım, düğün için geldim.
I know we haven't even ordered yet, but could I ask you something personal?
Daha bir şeyler sipariş vermedik ama, size kişisel bir şey sorabilir miyim?
But we haven't heard from them for a few months.
Ama bir kaç aydır onlardan haber alamıyoruz.
But we haven't stopped the bleeding.
Ama kanamayı durduramadık.
Um, I know you haven't even unpacked yet, but we need you to approve this.
Daha yerleşemediğinizi biliyorum, Ama bunun için onayınız gerekiyor.
So the dead guy is a murderer, but we still haven't confirmed who killed Tess Gowan.
Ölen adam katilmiş. Ama Tess Gowan'ı kimin öldürdüğünü hâlâ bilmiyoruz.
I haven't thought about it, but after we catch Kira...
Bu konuda fazla düşünmedim.
I know a lot of you haven't logged a lot of hours in these things, but right now, it's the only viable option we have, or, um.
Bunlarda saatlerce çalışmadığınızı biliyorum, ama şu an için elimizdeki tek uygun seçenek bu... yoksa...
Abby's combing through the physical evidence, but we still haven't found the smoking gun.
Abby kanıtları bir araya getirmeye çalışıyor. Kesin kanıt bulamadık hala.
- But what? You haven't told us anything we don't already know.
Zaten bilmediğimiz bir şey söylemediniz.
We haven't had a condom break yet, thank God, but it's bound to happen.
Tanrı'ya şükür, prezervatif hiç patlamadı, ama her an patlayabilir.
She told her sister she was heading out of town, expected back on monday but we haven't heard anything, there's been no calls, no activity on the credit cards, so, she might be dead.
Kızkardeşine şehir dışına gideceğini söylemiş, pazartesi dönmesi bekleniyordu ama bir haber alamadık, telefon araması yok, kredi kartı kullanımı yok, yani, ölmüş olabilir.
We haven't instigated anything but... we must...
Henüz harekete geçmedik ama bizim...
Jesus, I know we haven't talked in a long time, and I know that every time you appear we end up killing you somehow, but... I don't know what to do.
İsa, uzun zamandır konuşmadığımızı ve ne zaman ortaya çıksan seni bir şekilde öldürdüğümüzü biliyorum, ama... ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
But that still doesn't change the fact that we haven't seen a car pass by since we stopped.
Ama bu yine de, burada duralı beri yanımızdan hiç bir arabanın geçmediği gerçeğini değiştirmiyor.
But since we haven't paid the gas bill, we sleep with the window closed.
Doğalgaz faturasını ödemediğimiz için. Pencere kapalı uyuyacağız.
I know we haven't always seen eye to eye, but your support for my vision of this film, for allowing me to make it the right way, has taught me that artists and capitalist pigs might be able to work together after all.
Biliyorum, seninle her zaman aynı fikirde olmadık Herşeyden önce, bu filmi doğru olarak yapmamdaki vizyonuma olan senin desteğin bana sanatçıların ve kapitalist domuzların birlikte çalışabileceğini gösterdi.
but we're friends 22
but we're okay 18
but we can't 95
but we do 80
but we will 86
but we're good 22
but we 242
but well 40
but we won't 29
but we did 52
but we're okay 18
but we can't 95
but we do 80
but we will 86
but we're good 22
but we 242
but well 40
but we won't 29
but we did 52