But you're not alone translate Turkish
176 parallel translation
Oh, but you're not alone now.
İyi de siz yalnız değilsiniz ki.
But you're not to be in this room alone tonight.
Bu odada tek başına kalamazsın.
That's all very nicely said but I think you've got people, you're not alone.
Bu dediklerin güzel şeyler de yalnız değilsin, bir ailen var.
Maybe you can kill Cross alone, though I wouldn't bet on it, but you're not gonna find him alone, not out there.
Belki Cross'u tek başına öldürebilirsin, yine de buna izin vermezdim.. ... ama onu tek başına bulamazsın, mümkün değil.
I'M SORRY TO BRING YOU IN ON THIS, FRIEDA, BUT YOU'RE NOT BLOOD FAMILY AND I DON'T SEEM TO BE ABLE TO GET DAD ALONE.
Seni de bu konuya dahil ettiğim için üzgünüm, Frieda, ama seninle bir kan bağımız yok ve ben de babamı yalnız bırakamam.
I know you're scared... but you're not alone.
Korktuğunu biliyorum ama yalnız değilsin.
But it's better to think that you're not alone when, you know, you're drifting, even though you are. Instead of just knowing that you're alone all the time.
Ama sürüklenirken yalnız olmadığını düşünmek aslında yalnız olsan bile daima yalnız olduğunu bilmekten daha iyidir.
I like seeing you in the daytime when we're alone... but I'm not comfortable with your family.
Ama ailenle birlikteyken rahat edemiyorum.
But you're not alone.
Ama yalnız değilsiniz.
But not if you're alone.
Yalnız kalmamalısın.
Sorry, but I didn't realize you're not alone.
Üzgünüm ama yalnız olmayacağını bilmiyordum.
Yeah, but you're not alone.
Evet ama yalnız değilsin ki.
No, you're right, he's not alone... but he's lonely... even with me.
Haklısın, tek başına değil. Ama yalnız. Benimleyken bile.
But you're not alone.
Yalnız değilsin.
But you're not alone.
- Ve yalnız değilsin.
Look, I'm sorry for everything I said... and I'm sorry for being such a bitch... but I have to tell you, you're not alone.
Söylediklerimden ve kaltaklık yaptığımdan ötürü üzgünüm ama şunu söylemeliyim ki yalnız değilsin.
But you're not alone, not any more.
Ama yalnız değilsin, artık.
Maybe you can, but you're still not going alone. Doctor?
Gama Çeyreği'ne seninle bir göreve gitmemi mi istiyorsun?
I can't give you back to the Borg, but you're not alone.
Seni tekrar Borg yapamam ama yalnız değilsin.
But don't worry, you're not in this alone.
Fakat endişelenme, yalnız değilsin.
Voyager may be alone out here, but you're not.
Voyager da yalnız başına olsaydın olabilirdi, ama değilsin.
But you, you're not going to leave me alone?
Beni yalnız bırakmazsın, değil mi?
So you may have come up here to be alone, but you're not.
Yani, buraya yalnız kalmaya gelmiş olabilirsin, ama yalnız değilsin.
I realize I'm not going to talk you out of this, but I'll be damned if you're going in there alone.
Bu konu hakkında konuşmamam gerektiğinin farkındayım, ama oraya yalnız gidecek olursan, kendimi suçlayacağım.
But you're not alone, not alone in this profession.
Ama yalnız değilsin, bu işte yalnız değilsin.
Hey, Delko. / But maybe that's why they're alone in the bar in the first place. They're just not getting it, you know?
Zaten çalışsa tek başlarına bara gidip oturmazlardı.
But you're not going to be alone.
Ama yalnız olmayacaksın ki.
Now, we could use your help... but if you're not happy with me calling the shots... then we'll go it alone.
Şimdi, yardımından faydalanabiliriz... ama benimle olmak hoşuna gitmediyse, son sözünü söyle... sonra da tek başımıza gidelim.
But, Grandma, you're not alone alone.
... oradan da Richard'a gittim.
Go see her, but you're not going alone.
Git görüş onunla. Ama yalnız gitmiyorsun.
Look, I know it's not gonna be easy, but you're not gonna do it alone.
Bak, Bunun kolay olmayacagını biliyorum, ama bu kendin yapmayacaksın.
But that doesn't mean you're not totally fuckin'alone.
Ama bu yapayalnız olmadığın anlamına gelmiyor.
I know you're scared, but you're not alone.
Neler hissettiğini- -
You know, I'm not quite sure what you're all about but I trust you're gonna leave me alone now?
Ne yapmaya çalıştığından tam emin değilim ama artık beni yalnız bırakacağını düşünüyorum?
But at least, now you're not alone and you have someone who loves you coming to help
Ama hiç değilse artık yalnız değilsin. Seni seven biri sana yardım etmeye geliyor.
But according to the records, you're not one for travelling alone.
Ama kayıtlara göre, yalnız seyahat eden biri değilsiniz.
You think you're alone, but you're not.
Yalnız olduğunuzu düşünürsünüz, ama değilsinizdir.
"You may be alone, but you're not on your own."
Yalnız olabilirsiniz, ama tek başınıza değilsiniz.
But Carl, you're not alone.
Fakat Carl, sen yalnız değilsin.
But when you get home, more nights than not, you're alone... because the one place you don't feel comfortable and secure is in your own skin.
Ama eve gittiğinde, çoğu gece, yalnızsın... çünkü kendini rahat ve güvende hissetmediğin... tek yer, kendi vücudun.
It's not easy being lonely, believe me, but I don't think you should get back together with Pete just because you're afraid of being alone.
Yalnızlık kolay değil. İnan bana. Ama sırf yalnızlıktan korkuyorsun diye Pete'e geri dönmene de taraftar değilim.
But the important thing is, you're not alone, Kara, and we need you.
Ama önemli olan, yalnız değilsin Kara ve sana ihtiyacımız var.
I know this is a lot to process. But you're not alone.
Baş etmenin zor olduğunu biliyorum, ama yalnız değilsin.
I know things seem bad now, but the point is you're not alone.
Biliyorum işler şu anda kötü görünüyor ama şu var ki yalnız değilsin.
But you're not alone.
Ama yalnız değilsin.
I'll give you a shot at this, but you're not going alone.
Bu konuda size bir şans vereceğim fakat yalnız olarak gitmiyorsunuz.
You're alone'cause you're faster than the others. But not stronger.
Yalnizsin çünkü digerlerinden daha hizlisin ama daha güçlü degilsin.
I know you're feeling really alone right now, george, but... being alone, that's not what's scaring me here.
George şuan kendini yalnız hisettiğinin farkındayım, ama... burada yalnız olmak beni korkutmuyor.
But from today, I want you to know... you're not alone.
Ancak şu andan itibaren bilmeni isterim ki, yalnız değilsin.
But you need to know that you're not alone.
Yalnız olmadığını bilmen gerekiyor.
Yeah, I'm disappointed that you're early and not really looking forward to tonight in general, but the thought of being alone the rest of my life scares both my mother and me equally.
Evet, beni de hayal kırıklığına uğrattın. Bu geceyi pek de iple çekmiyordum ama hayatımın geri kalanını yalnız geçirme fikri beni ve annemi aynı derecede korkutuyor.
but you're married 17
but you're different 28
but you're wrong 130
but you're not 377
but you're not gonna like it 26
but you're right 257
but you're 165
but you're welcome 21
but you're okay 40
but you're here 55
but you're different 28
but you're wrong 130
but you're not 377
but you're not gonna like it 26
but you're right 257
but you're 165
but you're welcome 21
but you're okay 40
but you're here 55
but you're still here 21
but you're crazy 20
but you're dead 38
but you're fine 17
but you're not sure 24
but you're gonna be okay 19
but you're not going to 19
but you're here now 29
you're not alone 369
you're not alone in this 21
but you're crazy 20
but you're dead 38
but you're fine 17
but you're not sure 24
but you're gonna be okay 19
but you're not going to 19
but you're here now 29
you're not alone 369
you're not alone in this 21
you're not alone anymore 18
not alone 114
but you 1775
but you can't hide 39
but you didn't 486
but you know what 1239
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863
not alone 114
but you 1775
but you can't hide 39
but you didn't 486
but you know what 1239
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863