Crossroads translate Turkish
623 parallel translation
The devil's music. Comin'down the crossroads.
Şeytanın müziği. "Kavşaklardan iniyoruz"
Drop me at San Quentin crossroads.
San Quentin kavşağında indir.
We'll meet at the crossroads, and no double-crossing!
Kavşakta buluşalım, aldatmaca yok!
There's dirty work at the crossroads.
Birileri gizli işler çeviriyor.
There's a guard there, Carrefour. He keeps the crossroads.
Orada Carrefour adında, dörtyolu koruyan bir bekçi vardır.
This is Dead Cow Crossroads, sir.
Burası ölü inek kavşağı, efendim.
I'll take you to the crossroads.
Seni kavşağa kadar götüreyim.
At the crossroads, you're told, take that route
Bir kavşağa rastlayınca, seçmen gereken yol sana söylenir.
But I realized I'd hit a dangerous crossroads, deliberately chose another way, and got myself this job.
Ama bunu düşünürken tehlikeli bir noktadaydım ve bu işi seçtim.
Dan, Dan, I stand at the crossroads of destiny.
Dan. Kaderin kavşağındayım.
He made us spilt up when they caught up to us at the crossroads.
Yol ayrımına geldiğimizde yakalanmamak için ayrılmamızı istemişti.
We're 12 miles north of the crossroads.
Kavşağın 20 kilometre kuzeyindeyiz.
At the Bem-Wolska crossroads.
Bem-Wolska yol ayrımında.
Maggie, a fellow would be plumb loco... to travel the Crossroads in this storm.
Maggie, birisinin bu çölde seyahat etmesi için... aklını kaçırmış olması gerekir.
Here you are, stuck out at the Crossroads all alone, fixing food for saddle tramps.
Burada avare yolcular için yemek yapan bir tek sen varsın.
When we reach the crossroads, we'll split up.
Kavşağa vardığımızda ikiye ayrılacağız.
Once they've got the crossroads, we're all up the creek!
Anayolu geçtikten sonra bütün taburu göle kadar sürebilirler!
We'll set up at the two houses at the crossroads.
Karargahı ilerideki iki eve kurmamız gerek.
I'll wait at the crossroads.
Kavşakta bekleyeceğim.
This is the crossroads for me.
Benim işim buraya kadar.
Your Excellency, your country stands at the crossroads of the world.
Ekselans ülkeniz dünya ticaret yollarının kavşağında duruyor.
This was found at the crossroads near that place.
Bu, şatonun yakınındaki dört yolda bulundu.
This does not concern us alone. Just as my companions stand between life and death, so do you now stand at an important crossroads.
Tıpkı arkadaşlarımın ölmenin eşiğinde durdukları gibi sen de önemli bir dönüm noktasında duruyorsun.
How much further is it to the crossroads of Mirgorod?
Hey arabacı! Mirgorod kavşağı ne kadar uzakta?
Turn left at the crossroads.
Kavşağa varınca sola dön.
This is the crossroads where we have found ourselves, and lost our way.
İşte bu, kendimizi ortasında bulduğumuz kavşaktır... ve yolumuzu kaybettiğimiz.
Crossroads!
Kavşak!
You have now arrived at the crossroads that every woman eventually arrives at, you can either be an honest old maid or a happy liar.
Her kadının eninde sonunda ulaşacağı yol ayrımına geldin şimdi ya dürüst ve yaşlı bir bakire kız olacaksın ya da mutlu bir yalancı.
- Your Spaniard is at the crossroads!
- Senin İspanyol kavşakta duruyor!
If these merrymakers decide to go for it they'll go to the crossroads and turn south.
Gitmeye karar verdiklerine göre kavşağa ulaştıklarında güneye dönecekler.
We've named a crossroads after it.
Daha sonra adını bir kavşağa verdik.
At the grocery stores, at the crossroads.
Dört yoldaki marketten.
Left at the crossroads.
Kavşaktan sola...
A lantern at each crossroads. Our capital, the City of Light!
her yol kavşağında bir fener başkentimiz, ışıkların şehridir.
I don't think they're horses at all, but St Bernards in disguise rescuing travelers who are stranded at the crossroads.
Bence bunlar at falan değil, yolda kaybolan yolcuları kurtarmaya gelen St. Bernard köpekleri.
If you'd listened to me back at the crossroads we wouldn't be in this state now.
Eğer beni orada dinlemiş olsaydınız şu an bu durumda olmayacaktık.
It's one hell of a crossroads.
Tam bir yol ayrımı.
Pull up at the next crossroads, will you?
Yol ayrımında durur musun?
Call in company orders and hit them when they reach crossroads.
Kavşağa geldiklerinde vurun onları.
Donald Duck's down at the crossroads with a machine gun.
Donald Duck makinalıyla yol ağzında.
But he was killed by a gang of bandits at a crossroads.
Gel gör ki, bir yol sapağında karşılaştığı bir haydut çetesi tarafından öldürüldü!
Laius was killed at a crossroads.
Laios bir yol sapağında öldürüldü.
L met a man at a crossroads. He was on a cart with four guards and a servant.
Bir yol sapağında, bir adam at arabasının üzerinde duruyordu, yanında 4 muhafızla bir hizmetçi vardı.
At the crossroads, you saw me leave the bar.
Bardan çıktığımı gördün.
Crossroads.
Kavşak.
The American misfits and the proud Canadians lay dead in a hundred fields and crossroads.
Uyumsuz Amerikalılar ve gururlu Kanadalılar bir çok yerde öldüler.
It sounds like it's up at the crossroads.
Sanki dörtyol ağzının ortasındaymışız gibi.
They lit the crossroads.
Ara yolları aydınlattılar.
It stands on the most important crossroads in the Ardennes.
Ardennes'deki en önemli ara yolun üzerinde duruyor.
Keep walking, Miss Betsy... and you'll come to the crossroads.
Sonra bir dörtyola geleceksiniz.
You can't... 5 will get you 10 they turn south at the crossroads. - You got yourself a bet.
Kavşağa gidip...
cross 587
crossing 34
crossed 31
cross my heart and hope to die 25
cross your heart 18
cross your legs 16
cross me 33
crossed lovers 23
crosser 18
cross my heart 78
crossing 34
crossed 31
cross my heart and hope to die 25
cross your heart 18
cross your legs 16
cross me 33
crossed lovers 23
crosser 18
cross my heart 78