Cry translate Turkish
16,963 parallel translation
- He can't see me cry!
- Beni ağlarken görmemeli!
I didn't cry.
Ağlamadım.
Max, I've never seen you cry.
Max, seni ilk defa ağlarken görüyorum.
No, I don't want you to see me cry.
Olmaz, ağladığımı görmeni istemiyorum.
"If you don't work hard, Baby Jesus will cry."
-... "sıkı çalışmazsan İsa bebek ağlar."
I promise this is the last time I'll cry today.
Sana söz, bu son ağlayışım.
- Please don't cry. - Oh, I'm not gonna cry.
Arkadaşımsın.
Don't cry.
Ağlama.
Well, I, um... I cry all the time now.
Şimdi sürekli ağlıyorum.
This guy's gonna go home tonight and listen to his son maybe cry about how everybody at school made fun of him'cause his dad's a bad cop.
Bu adam bu akşam evine gidecek ve belki de oğlundan, okulda diğer çocukların onunla dalga geçerek babasının kötü bir polis olduğunu söylediklerini dinleyecek.
I sell plastic that I cry into!
İçine ağladığım plastik satıyorum!
Her cry is unique and the father responds with a call of his own.
Sesi diğerlerinden farklı ve baba da kendi çağrısıyla karşılık veriyor.
Hey, Astrid, do you need a shoulder to cry on?
Astrid, ağlamak için bir omuza ihtiyacın var mı?
This is so spicy, it's making me cry!
Cidden... gözlerimi yaşartıyor.
- Cry for help?
Yardım istemek için mi?
I'm not gonna beg and cry or try and talk you out of it, if that's what you're waiting for.
Eğer bunu bekliyorsan vaz geçmen için sana yalvarıp, ağlayacak değilim.
We Custers don't cry.
Custerlar ağlamaz.
It's enough to make me cry.
Beni ağlatacaksınız ama!
Hey, you're really cute when you cry.
Hey, ağlarkende çok hoş oluyorsun.
I'm sorry, I saw your eyes, they got all glassy, like you were about to cry.
Üzgünüm, gözlerini gördüm. Ağlamak üzereymiş gibi dolu dolu oldu.
- Come on, don't cry.
- Hadi, ağlama.
Are you afraid I'm about to cry again?
Tekrar ağlamaya başlarım diye korkuyor musunuz?
Let your ears be attentive to my cry for mercy.
Merhametin göz yaşlarına kulak verin.
Don't cry, Mr. Dinkles.
Ağlama, Bay Dinkles.
Just have a good cry.
Güzelce ağla.
A destiny that leads the English to the Dutch is strange enough... but one that leads from Epsom into Pennsylvania... and thence into the hills that shut in Altamont... over the proud coral cry of the cock... and the soft stone smile of an angel... is touched by that dark miracle of chance.
Yeterince garip bir kader ki İngiliz'den Hollandalı'ya kadar rehberlik eder Ayrıca Epsom'dan Pensilvanya'ya kadar da ve oradan tepelere doğru Altamont'ta durana kadar Görkemli biçimdedir Horuzun sert çığlığı
" over the proud coral cry of the cock...
Görkemli biçimdedir Horuzun sert çığlığı
I cry, that's all.
Ağladım, hepsi bu.
If you don't go and be a whiny little bitch and cry to clarelle about the party, maybe I'll introduce you to Vinnie tonight.
Eğer gitmezsen, sersem bir kaltak olursan Ve parti hakkında clarelle için ağla, Belki seni bu akşam Vinnie ile tanıştırayım.
I- - I want to know why you cry.
Neden ağladığını bilmek istiyorum.
Because people don't cry when they...
Çünkü insanlar ağlarken...
Don't cry, Miss Peregrine will find you another lovely house... somewhere else.
Ağlama, Bayan Peregrine sana başka bir yerde güzel bir ev bulur.
I laugh, I cry, I love, I hate.
Ben gülmek, ben ağlıyorum Ben nefret seviyorum.
You're gonna make me cry.
Beni ağlatacaksın.
If there is a Mighty Eagle, well, how come we don't ever hear his battle cry?
Bir Güçlü Eagle ise, de, nasıl biz değiliz gelip Hiç onun savaş çığlığı duyuyor?
What would a Mighty Eagle battle cry sound like?
Ne olur bir Mighty Eagle savaş narası sesi gibi?
Oh, my battle cry?
Ah, benim savaş ağlamaya?
It would cry and whisper things to him while he tried to sleep.
Uyumaya çalışırken ağlar ve bir şeyler fısıldarmış.
Let me see your Indian war cry son.
- Savaş çığlığını duyayım.
In my experience, people who are about to die, usually cry, or prays or beg a little.
Tecrübelerime göre, ölmek üzere olan insanlar, genellikle ağlarlar, veya dua ederler ya da biraz yalvarırlar.
You cry when we fuck, you pasty little bitch!
Ne zaman sikişsek ağlıyorsun, seni gidi kaltak!
You make me laugh and cry at the same time.
Beni aynı anda güldürüyorsun ve ağlatıyorsun.
And Albert would cry.
Albert de, ağlamaya başlıyordu.
Oh no. Don't cry, Mommy.
Hayır, ağlama annecik.
Sink the Bismarck was the battle cry that shook the seven seas.
Bismarck, yedi deniz sallayan savaş çığlığıydı.
I do not know why I cry.
Neden ağladığımı bilmiyorum.
♪ If you cry for me boo-hoo-hoo-hoo-hoo!
♪ eğer ağlarsan bana boo-hoo-hoo-hoo-hoo!
♪ I'll cry for you boo-hoo-hoo-hoo-hoo!
♪ Senin için ağlarım boo-hoo-hoo-hoo-hoo!
The dear ones, whose names are written in the Lamb's Book of Life, cry "Come, come!"
Kuzu'nun Yaşam Kitabı'nda isimleri yazan sevgili ruhlar ağlıyorlar "Gelin, gelin!" diye.
They have caught up the sound, and cry "Come, come!"
Seslere katılıp ağlıyorlar "Gelin, gelin!" diye.
I didn't even cry at his funeral.
Cenazesinde ağlamadım bile.