Destructive translate Turkish
1,142 parallel translation
Son, I will send your weapon back to your world, with a shipment of our mineral, which will increase your weapon's destructive power a hundredfold.
Silahınızı birazdan dünyanıza geri göndereceğim. Üstelik, bombanın etkisini yüz misli çoğaltacak kadar mineral miktarını da yükleyeceğim.
I think it's destructive and dangerous.
Bence bu tehlikeli ve zararlı.
You're looking for a self-destructive situation.
- Doğru! Sen şahsi çıkarların için, yok edici bir durum arıyorsun.
- Talk about self-destructive!
- Şahsi çıkarlarınla alakalı konuş!
The president is convinced we've gone crazy and turned destructive.
Başkan bizim delirdiğimizi ve döndüğümüzü söyledi.
Had you said codependent or self-destructive....
İlişki bağımlısı veya kendine zarar veren deseydin...
At no time in history... has the power of one destructive individual been so amplified.
Tarihin hiç bir zamanında... birinin çok güçlü yıkıcı bir güce sahip olması
And I was appalled to learn of the destructive influence you've had over her life lo these many years.
Bende onun üzerinde uzun yıllardır kurduğun yıkıcı etkiyi öğrenme fırsatı buldum.
The probe overwhelmed all of the safeguards I have built to control the surging powers of my mind, including the dark side, the destructive urges that live within us all.
Çip, zihnimin kontrol edemediğim kısmı,... yani hepimizin bir parçası olan kötü tarafım için aldığım bütün önlemleri yok etti.
Mr. Burns nurtures my destructive side.
Bay Burns benim yaramaz yönümü örselemişti.
You're a very bad, destructive man, Walker.
- Niye böyle işler çeviriyorsun?
This defendant possesses a superior intelligence, which he uses to a destructive and antisocial end.
Sanik antisosyal ve yıkıcı sonular doğuran olağanüstu bir zekaya sahiptir
Be romantically self-destructive with me.
Benimle romantikçe kendine zarar ver.
So let's throw away... every negative... destructive thought we might have... and look around ourselves with love.
O zaman tüm negatif... ve yıkıcı düşünceleri... bir tarafa bırakalım... ve dönüp kendimize sevgi ile bakalım.
Because if I really believe that life is... that devastating, that destructive... I'm afraid that my immune system will believe it too.
Çünkü, eğer hayatın bu kadar yorucu... ve yıpratıcı olduğuna inansaydım... bağışıklık sistemim de buna inanacaktı.
Well, we're explorers from another galaxy, but we had no idea that our technology would be so destructive to their atmosphere.
Peki ala, biz başka bir galaksiden gelen kaşifleriz. ama teknolojimizin, atmosferleri üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğu hakkında, en ufak bir fikrimiz bile yoktu.
Right now, poised at the edge of the galaxy, Emperor Zurg has been secretly building a weapon with the destructive capacity to annihilate an entire planet!
Şu anda, İmparator Zurg galaksinin bilinmeyen bir bölgesinde gizlice tüm evreni yok edecek bir silah inşa ediyor!
If you do the right thing for the wrong reasons... the work becomes corrupted, impure, and ultimately self-destructive.
Doğru olan şeyi yanlış sebepler yüzünden yaparsan o iş kirlenir, saflığını yitirir ve sonunda kendi kendini yok eder.
He's wild, destructive and has little or no respect for authority.
Vahşi ve yıkıcı oldu ve hiç bir söylediğimizi yapmıyor.
She may appear sweet, but, who knows what destructive powers she may possess?
Şirin görünebilir, ama ne kadar yıkıcı güçlere sahip olduğunu kim bilebilir?
What incredibly destructive power.
Ne inanılmaz yıkım gücü.
This is a destructive relationship.
Bu çok zararlı bir ilişki.
For example, the car crash is a fertilizing... rather than a destructive event... a liberation of sexual energy... mediating the sexuality of those who have died... with an intensity that's impossible in any other form.
Örneğin araba kazası verimli bir olaydır... yıkıcı değil... seksüel enerjiyi açığa çıkartır... Cinselliği başka hiç bir türlü mümkün olmayacak şekilde... diğer duygularla bir araya getirebiliyor.
Why do you insist on being so self-destructive?
Niye kendine köstek oluyorsun?
I'm not being self-destructive!
Kendime köstek olmuyorum!
There has been a destructive force unleashed on this town... such as I have never seen.
Bu şehirde hiç görmediğim kadar güçlü yok edici bir güç var.
Well, very simply, they represent a stage in the process of the eradication of destructive elements found in the human psyche.
Çok basit. Bu insan ruhunda bulunan yıkıcı unsurların yok edilmesinde bir aşamayı temsil ediyor. Ve ben neredeyse mükemmeli elde ettim.
The destructive dynamite punch!
Yıkıcı dinamit yumruk!
Cutting into the body seemed dangerous and destructive.
Vücudu parçalayıp içine girmek tehlikeli ve yıkıcı gözüktü.
You are no longer allowed to read this destructive literature.
Artık bu Acıklı şeyleri okumak yok.
And, this destructive power comes from the left-handed single Hirazuki the Gatotsu, his favorite.
Ve, bu yıkıcı güç sol elle kullanılan Hirazuki tekniğinden geliyor favorisi Gatotsu.
Okay, onya, I was wondering if you could explain to me this human obsession with youth and why the cosmetics industry perpetuates this self-destructive behavior?
Adım Anya. Tamam Anya, bana insanların gençliğe olan takıntısını ve kozmetik dünyasının, insanları yok etmeye iten davranışlarının sebebini açıklayabilir misin?
- Apparently so. Out-of-control, mind-Numbing, self-destructive fun.
Kontrol dışılık ve uyuşmuşluk, Akıllara zarar bir eğlence...
The drug enhances the latent telepathic gene in most humans... and gives it a destructive power for several hours.
İlaç, insanlardaki uyuyan telepatik geni uyararak birkaç saatliğine yok edici bir güç sağlıyor.
Each of these devices carries terrible destructive force.
Bu cihazlardan her biri ölümcül bir ateş gücü taşımaktadır.
It is foolish, it is destructive, it is human.
Aptalca, yıpratıcı ve insani bir tepki.
Murray, you're dealing with your problem in a very self-destructive manner.
Murray, sorununla kendini mahvederek başa çıkmaya çalışıyorsun.
And if you think naming a destructive storm after a woman is sexist... you obviously have never seen the gals grabbing for items at a clearance sale.
Ve eğer yıkıcı bir fırtınanın isminin cinsiyetçi olduğunu düşünüyorsanız belli ki o kızı ithalat fiyatına alırken hiç görmediniz.
Now, I didn't tell you this, but one of his self-destructive stunts created a misunderstanding which ignited the 100-year war between the Romulans and the Vulcans.
Şu anda sana anlatamam, ama bencilce yıkımlarından dolayı bir yanlış anlaşılma yaratarak Romulanlar ve Vulkanlar arasında yüz yıl süren bir savaşı ateşledi.
You have the right to know, First Minister, that this missile is carrying a warhead with a significant destructive force, and...
O füzenin, çok yıkıcı bir savaş başlığı taşıdığını, bilmeye hakkınız var, sayın Başbakan...
We will protect ourselves and our ideals from their destructive influence by whatever means necessary.
Kendimizi ve ideallerimizi onların yıkıcı etkilerinden koruyacağız. ne gerekiyorsa yaparak!
Your theories are more destructive than you can imagine.
Teorilerin, senin hayal ettiğinden çok daha yıkıcı.
Wolverine, the Shadow King just reminded us that it is only through eternal vigilance that destructive powers such as his are kept at bay.
Wolverine, Shadow King bize, onunki gibi güçleri olanları bertaraf etmenin en iyi yolunun hep tetikte olmak olduğunu hatırlattı.
He's been a destructive force in the Lives of his stepchildren.
Üvey çocuklarının hayatında yıkıcı bir güç olmuş.
A black hole, the most destructive force in the universe.
Evrendeki en yıkıcı güç olan kara deliklerden mi yarattınız yani?
8 : 15 in the morning found a 400-pound bomb.. with the destructive force of 20,000 tons of TNT.. mushrooming up over the stunned enemy city.
Sabah 8 : 15'te 200-kiloluk bir bomba... 20,000 ton TNTnin tahrip gücüyle... afallamış düşman şehri üzerinde mantar gibi yükseldi.
It's so destructive.
Çok yıkan bir şey.
And are you suicidal or simply self-destructive... preferring to let us do the work for you?
Belki intihara meyillisin. Ya da kendine zarar vermek hoşuna gidiyor. Bizim yaptıklarımız bu yüzden işine geliyor.
I have never seen as devious, underhanded and self-destructive a maneuver as you pulled.
Bugün yaptığın gibi sinsi, hileli ve kendine zarar verici bir şey... ... yapıldığını görmemiştim daha önce.
For eight years now, I've held my tongue... and never told you howhurtfuI and destructive... "your behavior can sometimes be."
"Sekiz yıl oldu ve ben senin hareketlerinin... bazen ne kadar kırıcı ve yıkıcı olduğu konusunda... sana bir şey söylemedim ve hep dilimi tuttum."
Your destructive impulse.
Kontrol edilemez... yok edici tarafın.
destruction 111
destroy 130
destroyer 23
destroyed 125
destroy me 25
destroy it 102
destruct in 17
destroy them 47
destruct 155
destroy him 38
destroy 130
destroyer 23
destroyed 125
destroy me 25
destroy it 102
destruct in 17
destroy them 47
destruct 155
destroy him 38