Done for translate Turkish
12,519 parallel translation
But it's been done for a long time.
Biteli çok uzun zaman oldu.
- We're done for!
- İşimiz bitti!
Well, I can take them home with me and I'll have them done for you first thing tomorrow.
Eve götürüp yarın sabaha hazır hâlde getirebilirim.
I understand that you've made gains towards a rapport with the captain in recent days, but if he wants to sacrifice himself so that we might go free, I mean, that might be the first selfless thing he's done for our benefit since we've known him.
Son günlerde kaptanla yakınlığından ötürü kazancın olduğunu anlıyorum, ama eğer biz gidelim diye kendini feda etmek istiyorsa... demek istediğim bu onu tanıdğımızdan beri yapacağı ilk bencilce olmayan hareket olur.
- After what I've done for you.
- Senin için yaptıklarımdan sonra.
He turned his back on you, after all you'd done for him.
Onun için yaptığın onca şeyden sonra sana sırt çevirmiş.
I'm grateful for what you've done for him.
- Onun için yaptıklarına minnettarım.
And I still appreciate everything he's done for me.
Benim için yaptıklarına hâlâ minnettarım.
Everything that I did was done for the sole purpose of saving her life... which is, as you know, the first duty of a police officer.
Yaptığım her şey, sadece onun hayatını kurtarmak içindi. Bu da bildiğiniz üzere bir polis memurunun ilk görevidir.
There's nothing to be done for those people,
Bu insanlar için yapabileceğimiz bir şey yok.
Nothing to be done for anyone.
Kimse için bir şey yapılamaz.
Look, you know that I really appreciate what you both have done for me, right?
İkinizin de benim için yaptıklarınıza çok minnettarım. Biliyorsunuz değil mi?
I mean, it's... That's what I've just done for the last nine months.
Yani, bu benim son dokuz aydır yaptığım şeydi.
Okay, I'm almost done for the day.
Tamam, işim neredeyse bitti.
All done for the day.
- Bugünlük işim bitti.
I just did what I knew the partners and friends I'd lost would've done for my family.
Yitirdiğim ortak ve dostlarımın aynısını ailem için yapacaklarını bildiğim şeyleri yaptım sadece.
Or you let it be done for you.
Ya da senin adına yapılmasına izin verdiğini.
Then my part is done for now.
O zaman bana ayrılan süre burada sona eriyor.
After all I've done for you.
Senin için tüm yaptıklarımdan sonra.
Look, I really appreciate all you've done for me, but it's time to move on.
Bak benim için yaptıklarına minnettarım ama artık ilerleme zamanı. İyi şanslar çocuklar.
It will serve you well in life, look what it's done for me and daddy.
Size hayatta iyi hizmet edecek, Baba ve babam için ne yaptığına bir bak.
I'm being told by staff that they've already done the research for 1216 Rosella Drive.
Şu an memurlarımız bana 1216 Rosella Drive'daki araştırmayı tamamladıklarını belirtiyor.
I'm so grateful for all you've done, Claire.
Tüm yaptıkların için çok minnettarım Claire.
If I ever thought of you, then I might hold a grudge for all the things that you've done to me.
Seni düşünmüş olsaydım bana yaptığın her şey için o zaman kin tutabilirdim.
Even as a young lad you had the kindest of hearts, Sir. But I fear the time for talk is done.
Genç bir adam olarak son derece nazik bir kalbiniz var Efendim ama korkarım korkarım konuşma zamanı bitti.
We haven't done enough for you?
Sizin için yeterince şey yapmadık mı?
I'm prepared to step into Captain Flint's shoes, unify those men, prosecute a defense of the harbor, and repel the Navy from here definitively if once I've done it, you agree to join me in sailing away from here for good.
Kaptan Flint'in yerine geçmeye adamları bütün hâline getirmeye, limanın savunma hattını devam ettirmeye ve Donanmayı buradan temelli olarak püskürtmeye hazırım. Eğer üstesinden gelirsem buradan yelken açarken temelli olarak bana katılmaya razı olacaksın.
If you're not strong enough to do what needs to be done, then I'll do it for you.
Eğer yapılması gerekeni yapacak kadar kuvvetli değilsen ben senin yerine yaparım.
Please understand, I'm quite particular about my library, but people seem to have liked it fine, and it seems to have done wonders for you.
Anlamanızı isterim ki, kütüphanem konusunda oldukça seçiciyimdir, fakat insanlar sevmiş gibi, ve bu durum sizin de işinize yaramış gibi görünüyor.
The last memory I have of her, she was very angry with me, angry for something I'd done.
Ona dair hatırladığım son şey bana öfkeli olduğu yaptığım bir şey yüzünden.
It is possible that we could have established a more secure cordon in the forest, but everything that was done was for the sole aim of saving, if possible, the life of Rose Stagg.
Ormanda daha güvenlikli bir şerit oluşturabilirdik belki de. Ama yaptığımız her şey, Rose Stagg'ın hayatını kurtarabilmek içindi.
The last thing I want is for them to be vilified for something that... For something that may or may not have been done by one of their parents.
Onlara iftira atılmasına razı olamam ebeveynlerinden birinin yapmış olabileceği bir şey yüzünden.
It is not my place to judge him for what he may or may not have done, but I will try to get to the truth of the matter for the courts and for you.
Yaptığı veya yapmadığı şeyleri yargılamak bana düşmez ama hem mahkeme hem de sizin için gerçeğe ulaşmaya çalışacağım.
In your long and distinguished career, you've done precisely jack-shit for feminism.
Uzun ve seçkin kariyerinizde, Feminizm için tam bir kahretsin.
You've done enough for today.
Bugün yeterince şey yaptın.
Re-task Clementine for now. She's done the job before.
Şimdilik Clementine'ı daha önce yaptığı işte yeniden görevlendir.
I've done the math, and if we rent out every room for a month, we'll have enough money, we won't need Todd.
Hesapladım, eğer tüm odaları bir aylığına kiralarsak yeterli parayı toparlayacağız. Todd'a ihtiyacımız yok.
The decade of the'70s was kind of an interesting period for my dad, because he had done so much theater work.
70'ler babam için çok ilginç bir dönemdi çünkü tiyatroda çok fazla oynamıştı.
[Laughs] I haven't done that for a while.
Bir süredir kullanmadım.
We've noticed you've done a lot of nice things for Rosa lately.
Az önce Rosa'ya yaptıklarını fark ettik.
You've done very well for yourself.
- Kendin için bayağı güzel şeyler yaptın.
Everything I've done, no matter what, is for us.
Ne yaparsam yapayım, yaptığım her şeyi bizim için yapıyorum.
No one's ever done anything like this for me before.
Daha önce hiç kimse benim için böyle bir şey yapmamıştı.
You've done a wonderful job for me, brother.
Benim için harika bir iş çıkarmışsın, kardeşim.
It's for your poems for when your old book is done.
Eskisi bittiğinde, şiirlerin için.
"Dear Liza, thanks for your help. " Couldn't have done it without you. Soon enough, you'll be the one answering the questions. "
"Sevgili Liza, yardımların için teşekkürler sensiz yapamazdım yakında, soruları yanıtlayan sen olacaksın."
I'm very hungry, and my possible girlfriend and parents are waiting for us to order, and it feels like you've done over a million tests.
Çünkü çok açim ve muhtemel sevgilim ve ailem siparis vermek için bizi bekliyor. Ve sanirim zaten milyonlarca test yaptiniz.
Your work for the revolution is not quite done yet, my friend.
Devrim için vazifelerin henüz bitmedi dostum.
That man must pay for what he's done!
O adam yaptığının bedelini ödemeli!
I'm just so sorry... for what I've done.
Ben çok üzgünüm... yaptığım şey yüzünden.
- And, when you're done here, sir, there's a priority request for him from management.
- Bir de, buradaki işiniz bitince yönetimden onun için bir öncelik talebi var efendim.