English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Enlighten

Enlighten translate Turkish

694 parallel translation
And, like a torch, enlighten a younger generation inspired to follow him.
Genç nesil, onun aydınlattığı yolda ilham alıp ilerlesin.
Can you enlighten us as to why Mrs. de Winter... should have wanted to end her own life?
Bizi aydınlatabilir misiniz, acaba, Bayan de Winter neden kendi hayatına son vermek istemiş olabilir?
Perhaps Mrs. Aysgarth could enlighten us about this corporation.
Belki bayan Aysgarth bu ortaklık hakkında bizi aydınlatabilir.
Maybe some of you are working too hard to enlighten the civilian population and maybe some of you PX millionaires have found out you can parlay a pack of cigarettes into something more than 20 smokes.
Sivil nüfusu bilgilendirmek için kimileriniz haddinden fazla çalışıyor olabilir kimileriniz de bir paket sigarayı 20 adet sigaradan daha değerli bir şeye yatırarak savaş zengini olabileceğini keşfetmiş olabilir.
Perhaps this little blossom from Tubal's Garden can enlighten us.
Belki Tubal'ın bahçesinin bu küçük çiçeği bizi aydınlatabilir.
Okay, then. - Let me enlighten you on a point or two.
O zaman bir-iki konuda seni aydınlatayım!
A cultural exhibition that'll enlighten you, amaze you...
Kültürel bir sergi sizi bilgilendirecek, şaşırtacaktır...
Oh, I am sure Governor Pilate will prefer to enlighten you himself.
Eminim Vali Pilatus sizi bizzat aydınlatmayı yeğleyecektir.
Perhaps you could enlighten us.
Sanırım bu konuda bizi aydınlatırsınız.
Your solicitor and I feel you may be able to enlighten me on an important point.
Avukatın ve ben, çok önemli bir konuda bizi aydınlatabileceğini düşünüyoruz.
Maybe I can enlighten you.
Belki seni aydınlatabilirim.
Then, with your permission, I will enlighten you.
O halde izninizle, sizi aydınlatayım.
I'll use this occasion to enlighten you as the true nature of hysteria.
Bu fırsatı sizleri histerinin mahiyeti konusunda aydınlatmak için kullanacağım.
Again, when our colleague feels obliged. ... to instruct and enlighten his seniors about hypnotism he forgets in his enthusiasm that he is telling us nothing new.
Ayrıca, meslektaşımız kendinden kıdemlileri hipnotizma hakkında bilgilendirip aydınlatmak zorunda hissederken coşku içinde, bizlere yeni bir şey anlatmadığını unutuyor.
Allow me to enlighten you.
Bana emir mi veriyorsunuz? Bir konuyu açıklığa kavuşturalım.
- Ja. Best to enlighten them at the start, hmm?
En iyisi başlangıçta öğrenmeleri, değil mi?
Can you enlighten me on a small technical detail?
Beni ufak bir teknik konuda aydınlatabilir misiniz?
We thought you might enlighten us about him.
Belki bizi onun hakkında aydınlatırsınız diye düşündük.
Then you can enlighten me on the intricacies of KAR 120 C.
Geldiğimde beni KAR 120 C ile ilgili olarak aydınlatırsın.
Enlighten me now.
Aydınlatıver beni.
There's one thing I don't understand could you please enlighten me
Yan efendi! Anlamadığım bir şey var! Lütfen beni aydınlatın!
So you thought you'd enlighten me and the class with your idiotic information?
Bu aptalca bilgilerle beni ve sınıfı aydınlattığını sanıyorsun, öyle mi?
God refuses to enlighten the Reds!
Tanrı, Kızılları aydınlatmayı reddediyor!
Holmes, if I promised not to write a word about it, would you enlighten me? As your friend? As your valet?
Tek kelime yazmayacağıma söz versem beni arkadaşın olarak aydınlatır mısın?
then it is necessary to close their eyes and pray, pray desperately, until the grace again enlighten us. What else can we do?
Sonra gözlerimi kapatır ve içimizi.. içimiz aydınlat diye ona umutsuzca dua ederdim, Başka ne yapabiliriz ki?
Well, you enlighten me.
Şey, aydınlat beni.
Please enlighten me
Pardon! ne demek istediniz?
Enlighten me, then. Why with your leg broken and your life at stake did you choose the perils of the ancient road instead of the easy one that lay open?
Öyleyse..... niçin kırık bir bacakla hayatını hiçe sayıp, güvensiz bir yoldan gelmeyi istedin?
The world of science should enlighten our brains To accomplish this holy cause!
Bu yüce davayı sonuçlandırmak için bilim dünyası beyinlerimizi aydınlatmalı!
Then perhaps you'll be so kind as to enlighten us.
Öyleyse belki bizi aydınlatmayı düşünürsün.
to enlighten their souls.
Arınmaları için öbür tarafa üç seçilmiş ruh yollandı.
Many times, when I cannot sleep, I question myself and I ask the Holy Spirit to enlighten me.
Çoğu uyuyamadığım zamanlar, kendime ve Kutsal Ruh'a beni aydınlatsın diye dua ediyorum.
May God enlighten you.
Belki Tanrı seni aydınlatmıştır.
- Captain, enlighten the sheriff, please.
- Yüzbaşı, Şerifi bilgilendirin lütfen.
Then please enlighten me.
O zaman lütfen aydınlat beni.
To enlighten their souls.
Arınmaları için öbür tarafa üç seçilmiş ruh yollandı.
¤ So... enlighten me, Lord. ¤
¤ Bu yüzden... beni aydınlat, Tanrım. ¤
Enlighten yourself!
Ondan faydalan ve aydınlan biraz.
Madior, enlighten us.
Madior, aydınlat bizi.
Enlighten me, Mr. Jarek.
Nedir, Mr. Jarek.
Enlighten my mind Allah, how can I guess his plan?
Allah'ım zihnimi aydınlat, Onun planını nasıl tahmin edebilirim?
Well, why not bring your remarkable powers to bear and enlighten me as to what my future holds?
Peki, neden bu dikkate değer güçlerini bana bir bira vererek, geleceğim konusunda aydınlatmak için kullanmıyorsun?
A cue can enlighten the one concerned.
Bir ipucu dikkatli olanı aydınlatmaya yeter.
Miss Lee is about to enlighten us.
Bayan Lee bizi aydınlatmak üzere.
Well, then, why don't you enlighten me, Zorin?
O halde, neden beni aydınlatmıyorsun, Zorin?
- Oh? Please enlighten me.
Lütfen aydınlat beni.
But without your telling me anything definite you may do me a great service if you would enlighten me on one point.
Fakat bana kesin bir şey söylemeyerek, sadece bir konuda beni aydınlatırsanız bir bakıma büyük bir iyilik etmiş olabilirsiniz
Enlighten me.
Aydınlat beni.
Enlighten me.
Lütfen beni aydınlatır mısın?
Enlighten us.
Aydınlat bizi.
Perhaps I can enlighten you a bit.
Sizi biraz aydınlatayım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]