Flat tire translate Turkish
444 parallel translation
- I think we got a flat tire.
- Sanırım lastiğimiz patlamış.
- Flat tire?
- Patlamış mı?
I don't see any flat tire.
Patlak falan göremiyorum.
- Neither is a flat tire.
- Patlak bir lastik de değil.
He let these two boys change a flat tire for me.
Bu iki çocuğun lastiğimi değiştirmesine izin verdi.
- You got another flat tire, Tom? - What?
- Yine mi lastik patladı?
I don't want to hear about the accident on the way home... or the flat tire, or falling asleep in the movies!
Dönüş yolunda kaza geçirdiğinizi lastiğinizin patladığını ya da sinemada uyuyakaldığınızı duymak istemiyorum!
- Flat tire!
- Lastik patladı!
I'll flat tire you, you flat tire!
Lastiğini dümdüz edeceğim patlak lastik!
- Yeah. - Had a flat tire. Fixed it myself.
Bir lastiğim patladı ama kendim onardım.
I had some trouble with my car. Flat tire.
Arabamın lastiği patladı.
You got a flat tire there, mate!
Hey ahbap, lastiğin patlamış!
It's a flat tire.
Patlak bir lastiğimiz var.
You get a honeymoon once in your life, and I have to get a flat tire.
Yaşamında bir kez balayı olur, ve benim lastiğim patlar.
Pardon me, but may I point out that you have a flat tire?
Gördünüz mü, lastik patlamış.
We got a flat tire or something?
Trenle ilgili bir sorun mu var?
I got a flat tire.
Lastik patladı.
- I have a flat tire.
- Lastiğim patlak.
I'm just kind of sorry we didn't have a flat tire or something, sir.
Lastiğimiz patlamadığı için biraz üzüldüm aslında efendim.
Got a flat tire.
Lastiğim patladı.
Our jeep got a flat tire. We went into a ditch.
Teker patladı, hendeğe düştük.
Yeah, a flat tire.
Düz bir lastik.
I had a flat tire to begin with.
Patlak bir lastikle başlayacağım.
Oh, a flat tire!
Oh, lastiğim patlamış.
Nicky, supposing you had a flat tire.
Nicky, farzet ki patlak bir tekerin vardı.
You see, Miss Davis did have a flat tire.
Görüyorsunuz ya, Bayan Davis'in lastiği patlamıştı.
Flat tire.
Patlak lastik.
Anyway, when they went outside, her car had this flat tire.
Her neyse, dışarı çıktıklarında, arabasının tekeri patlaktı.
Let's get this flat tire carefully checked now.
Haydi şimdi şu patlak lastiği dikkatle inceletelim.
There's a hundred people in there that might have wanted to kill him, only, uh... it's really this flat tire that I wanted to tell you about.
Orada onu öldürmek isteyebilecek yüz kişi var, ancak, ah... aslında sözünü etmek istediğim şu patlak lastik.
Said he had a flat tire, but the way he carried on I imagine this is false.
Lastiğinin patladığını söylemişti, ama görünüşe bakılırsa sanırım bu yalan.
Well, not entirely, ma'am. You see, Miss Davis did have a flat tire.
Şey, tamamen değil, Miss Davis'in lastiği patlamış.
Flat tire.
- Lastiği patlak.
Anyway, when they went outside, her car had this flat tire.
Dışarı çıktıklarında, patlak lastiği görmüşler.
All right, boys. Let's get this flat tire carefully checked now.
Tamam çocuklar Bu patlak lastiği dikkatlice inceleyelim.
There's a hundred people in there that might have wanted to kill him, only, uh... it's really this flat tire that I wanted to tell you about.
Orada, onu öldürmek isteyecek en az yüz kişi vardır... - Bu patlak lastikte bir şey var.
They've got a flat tire again.
- Arabanın lastiğini patlatmışlar gene.
They've got a flat tire again.
Gene lastik patlatmışlar.
I was driving on the road, got a flat tire, and I found I didn't have a spare.
Yolculuk ediyordum, lastiğim patladı, görünen o ki stepnem de yokmuş.
Flat tire, Alberto?
Lastiğin mi patladı Alberto?
I had a... I had a flat tire.
Lastiğim patlamıştı.
I was so totally frustrated because of our... Our failure with the research. And then there was the rain, the storm, the flat tire.
Yürüttüğümüz araştırmanın başarısızlığı yüzünden tamamen hayal kırıklığı içindeydim o arada yağmur yağıyordu, fırtına, lastik patlamıştı.
The tire wasn't flat after all.
Lastik patlak değilmiş.
But the tire wasn't flat after all, Alma.
Lastik patlak değilmiş, Alma.
It's very simple, the tire is flat, the truck tips to the left.
O yüzden kamyonun ağırlığı bu tarafa kaymış. Tam greyfrutları tartarken de ibre bu tarafa doğru eğilmiş tabii.
If the spare's flat, don't fix it. Give me a new tire.
Yedek lastik yoksa yeni bir tane verin, tamam mı?
You've got a flat tire.
Tekerleğin patlamış.
'Cause see, the trouble is, that tire just won't go flat.
Çünkü, görüyorsunuz, sorun lastiğin patlamaması.
There's just so many pieces that didn't add up... tire that wouldn't go flat, why you refused to sell the cottage... that bothered me.
Anlaşılmayan daha bir çok parça var... patlak olamayacak lastik, kulübeyi satmayı niçin reddettiniz... bu beni rahatsız etmişti.
'Cause see, the trouble is, that tire just won't go flat. I mean, not for us.
Çünkü, sorun, lastiğin nasıl patladığını anlayamadık.
There's just so many pieces that didn't add up... tire that wouldn't go flat, why you refused to sell the cottage... that bothered me.
Eklemem gereken çok parça vardı... Lastik nasıl patladı, neden yazlığı satmayı reddettin... Bunlar beni rahatsız etti.