Grow translate Turkish
17,341 parallel translation
I'd love to tell you I knew you'd grow up to become what you did, but to be honest, I had no idea.
Büyüyünce bu işleri başaracağını biliyordum zaten demek isterdim ama doğruya doğru, aklımdan bile geçmezdi.
I will start to look like the other women here... who grow old before their time?
Olduğundan daha yaşlı görünen diğer kadınlar gibi görünmeliyim.
♪ And when she starts to grow She finds a sound of her own ♪
Ve büyümeye başladığında Kendi sesini bulur
You need to grow up.
Artık büyümen lazım.
Look at you. You're starting to grow on me, farm girl.
Benden hoşlanmaya başlıyorsun çiftlik kızı.
You're gonna grow to love me, I promise.
Söz veriyorum beni seveceksin.
He missed all those years, never saw you grow.
Seni büyürken hiç görmediği o yılları özlüyor.
Grow some balls!
Biraz dik dur!
And if you don't learn how to work hard now, then you're just gonna grow up to be like another entitled white dude who thinks he's awesome for no reason.
Ve artık nasıl çok çalışılacağını öğrenmezsen o zaman büyüyünce sebebsiz yere kendisinin harika olduğunu düşünen diğer züppe beyaz adamlar gibi olacaksın.
And then you'll start a ska band, and it'll be awful, and you'll be mean to girls, and you'll grow this ironic mustache to look interesting, but you won't actually be interesting, and I'm not okay with that.
Sonra ska müziği yapmaya başlayacaksın ve bu kötü olacak, kızlara kötü davranacaksın. ilginç görünmesi için alaycı bıyıklardan bırakacaksın ama ilginç olmakla ilgilenmeyeceksın ve benim bunlarla ilgili bir sorunum yok.
And whenever I think I'm actually starting to figure my kids out, they grow up and I'm back to square one.
Ne zaman çocuklarımı anlamaya başladığımı düşünmeye başlasam onlar büyüyorlar ve yine en başa dönüyorum.
Gwendolyn's starting to grow on me, guys.
Gwendolyn gittikçe hoşuma gitmeye başladı.
I have to collect four different woods.. From 4 different trees that grow in four different parts of the country.
Ülkenin 4 farklı kesimindeki 4 farklı ormanda yetişen, 4 farklı ağaçtan toplamak gerekiyor.
Not even a grow man.
Hatta yetişkin bile değilsin.
Come back and fight, they'll let you grow a mustache.
Dönüp tekrar savaşırsan, bıyık bırakmana izin verirler.
I mean, it seemed almost inevitable that she'd grow up one day and run off with Gary.
Kesin bir gün büyüyüp Gary'le kaçacaktır.
And fear is the one tool that little girls who grow up handcuffed to their beds learn.
Yataklarına kelepçeli küçük kızlara öğretmeyi sağlayan şey de korku.
Am I supposed to be like that when I grow up?
Büyünce benim de mi öyle olmam gerekiyor?
When are you gonna grow up?
Ne zaman büyüyeceksin?
"When are you gonna grow up?" Are you kidding me?
"Ne zaman büyüyeceksin?" diyerek dalga mı geçiyorsun?
They really grow up pretty quick these days
Bu zamanda çok hızlı büyüyorlar.
Krupa Naik is an impressive chemist who chose to waste her brilliant scientific innovation on delivering food to starving Africans who insist on living where they can't actually grow any food themselves.
Krupa Naik, açlıktan ölen ama yiyecek yetiştiremedikleri topraklarda yaşamakta ısrarcı Afrikalılara yiyecek ulaştırmakla ilgili muazzam bir bilimsel icadı harcamayı tercih eden harika bir kimyager.
Grow an herb garden or something?
Bahçeye yeşillik ek falan mı diyeceksin?
Just relax and then grow your arm.
Sakin ol ve kolunu uzat.
If you grow it, all you need to know will be inside you.
Onu büyütürsen bilmen gereken her şey içinde olur.
Because I hear you whispering to your plants at night to make them grow without the sun.
Çünkü senin her gece güneşsiz büyüsünler diye bitkilerine fısıldadığını duyuyorum.
We grow this, um... like, uh, a special...
Şey ekeriz özel bir şey gibi...
Then you grow older, and eventually you leave home and stand proudly upon your own two feet, taking any job you can, even if it's not your dream.
Sonra, büyürsün ve sonunda evden ayrılarak gururla kendi ayakların üzerinde durursun. Hayallerindeki iş olmasa bile bir iş bulursun.
And then you grow old, and you move to Florida.
Sonra, yaşlandığında Florida'ya taşınırsın.
- The children of Mere grow up fast.
- Mere çocukları hızlı büyüyor.
Grow a mustache, buy a gun, I do not know!
Bıyık bırak, bir silah al kendine. Bilmiyorum!
Where'd you grow up?
Nerede büyüdünüz?
Your children can grow up here.
Çocuklarını burada büyütebilrsin.
We could fight together so that our kids don't grow up in this.
Birlikte savaşabiliriz. Çocuklarımız bu düzende büyümek zorunda kalmasınlar.
... and green and really... it's just a wonderful place to grow up.
... yeşil ve gerçekten... gelişmek için harika bir yer.
It's time to grow up, okay?
Artık büyüme vaktin geldi.
So... Where'd you grow up?
Nerede büyüdün?
I can't grow any chest hair.
Hiç göğüs kılım çıkmıyor.
Grow again in a matter of weeks And they can do that as many times as they need
Birkaç hafta içinde tekrar büyümeye ve onlar gereken sıklıkta bunu yapabilir
I can not grow my fingers and surely I can not make money appear that I do not have
Bana sigorta parmakları büyüyemez ve paraya sahip görünür yapamaz
I only eat things I can grow myself.
Ben yalnızca kendim yetiştirebildiğim şeyleri yerim.
What did you grow?
- Ne yetiştirirdiniz?
I want to see him grow up.
Onun büyüdüğünü görmek istiyorum.
And the boy... well, boys grow into men.
Çocuğa gelince, çocuklar büyüyüp erkek olurlar.
I didn't grow up with my father.
Ben babamın yanında büyümedim.
They grow the fastest.
En hızlı büyüyen ekinlerle.
- I say he's barelyable to grow a beard.
- Sakal bile uzatamaz bence.
What made you grow up into such a loser?
- Ne oldu da böyle ezik oldun çıktın?
No, but you get to see them still, at the school and it's so cool to watch them grow up.
Ama yine de onları okulda görebiliyorsun ve büyümelerini izlemek muhteşem.
You're the chance to grow his own legend.
Kendi efsanesini yazma şansı sensin.
Grow up.
büyü artık.
grown 185
growing 50
growl 20
growth 24
growls 340
growling 361
grown up 17
grow a pair 52
grow up 420
growing up 188
growing 50
growl 20
growth 24
growls 340
growling 361
grown up 17
grow a pair 52
grow up 420
growing up 188