English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hardly surprising

Hardly surprising translate Turkish

90 parallel translation
She was pretty hysterical last night, but that was hardly surprising.
Dün akşam oldukça huzursuzdu ama bu hiç de şaşırtıcı olmadı.
Then your accident, and all those weeks in hospital it's hardly surprising that your mind is a little confused, is it?
Sonra kaza, haftalarca hastanede kalman. Akllnln biraz karl § lk olmasl hic ; § a § lrtlcl degil.
Hardly surprising
Çok da şaşırtıcı...
When a man is a killer, arsonist, a cheat and a coward, it's hardly surprising if he turns out to be a liar as well.
Eğer bir adam katilse, kundakçıysa, Hileci ve korkaksa verdiği sözden her zaman dönebilir.
It's hardly surprising that he approaches with the greatest caution.
Büyük dikkatle yaklaşıyor olması şaşırtıcı değil.
He left his mark on you, you know. You got a way of talking that ain't exactly true blue American. It's hardly surprising since he was British.
Olsun, sende izi var, ilerde harbi bir saf kan Amerikalı olacaksın gerçi sen İngiliz sayılırsın şaşırmamak lazım
That's hardly surprising, everything considered.
Şaşırtıcı değil, herşey düşünüldü.
Hardly surprising in this God forsaken part of the world.
Dünyanın bu ucunda hiç de şaşırtıcı olmaz.
Hardly surprising in this weather.
Havalar da aman aman iyi değil zaten.
It's hardly surprising. I'll get you a pill.
Ülkenin bu bölgesinde, bu rüzgarda, pek de sürpriz sayılmaz.
But I mean, that's hardly surprising. I mean she obviously has "little Latin and less Greek," as they say.
Göründüğü kadarıyla o kadının Latin kültürü olmadığı gibi, Yunan kültürü konusunda da hiç bilgisi yoktu.
Hardly surprising for a man as busy as Sir Robert.
Sir Robert gibi meşgul bir adam için çok da sürpriz değil.
- Well, it's hardly surprising, mademoiselle.
- Bu pek şaşırtıcı değil, mademoiselle.
Hardly surprising when one travels in the summer.
Yazın yolculuk yapan biri için normal.
But if there's a shortage of prey... it's hardly surprising a wolf tries to take the meat... men were rearing for themselves.
Ama av hayvanları sayıca azsa, insanların kendilerine yetiştirdiği eti kurtların almaya çalışması pek de şaşırtıcı olmaz.
These symptoms are hardly surprising, Captain.
Bu bulgular hiç sürpriz değil Kaptan.
Hardly surprising, hardly looks spaceworthy, primitive alloys, no Hetch-drive, this thing belongs in a collection, not in space.
Hiç şaşırtıcı değil, uzayda dolaşmaya pek değmez, ilkel alaşımlar, hetch-sürücüsü yok bu şey bir müzeye layık, uzaya değil.
Hardly surprising... just take a look at your clams!
Hiç şaşırmamalı... Şu istiridyelerine bak!
Hardly surprising. Not after what we did to them. We?
Onlara yaptıklarımızdan sonra şaşırmadığımı söyleyebilirim.
He's obviously an unstable individual. inconsistent behavior is hardly surprising.
Ben... öldürdüğüm adamları aklımdan çıkaramıyorum.
it was hardly surprising, then, when, not far from the brine pool, they found tubeworms... extensive fields of tubeworms that stretch for hundreds of metres.
Bu yüzden tuzlu su havuzundan cok da uzakta olmayan bir yerde genis alanlarda yüzlerce metre uzanan kurtlari bulmalari pek sasirtici olmazdi.
It was hardly surprising then when not far from the brine pool they found tube worms extensive fields of tube worms that stretch for hundreds of metres.
Bu yüzden tuzlu su havuzundan çok da uzakta olmayan bir yerde geniş alanlarda yüzlerce metre uzanan kurtları bulmaları pek şaşırtıcı olmazdı.
This subject is stirring up very strong feelings indeed and that's hardly surprising. Because let be quite clear about this.
'Bu konu gerçekten çok güçlü duygular uyandırıyor... ve bu hiç de şaşırtıcı değil.'
Hardly surprising, after what happened between you and Mr. Winter, is it, dear?
Bay Winter'la yaşadıklarınızdan sonra, şaşılacak bir şey değil, hayatım.
It's hardly surprising the hysteria's rising.
Histeri çıkmasını görmek pek de sürpriz değil.
It's hardly surprising given the rapid descent followed by the equally rapid deceleration.
İndiği ve düştüğü hızı düşünürsek normal.
The oceans that cover two-thirds of the planet are full of food, so it's hardly surprising that some mammals have gone there to try and find it.
Gezegen yüzeyinin üçte ikisini kaplayan okyanuslar yiyecek dolu o yüzden bazı memelilerin onları bulmak için içine girmesine şaşırmamak gerekir.
Still, these last few weeks have been so shit that is hardly surprising.
Üstelik, son bir kaç hafta öyle berbattı ki, pek şaşırmadım.
Well it's hardly surprising that new religious groups would arise in the wake of the Goa'uld's collapse.
Goa'uld'ların çöküşünden sonra dini grupların çıkması hiç de şaşırtıcı değil.
If preachers then tell the faithful that Paradise after martyrdom is better than existence here in the real world, it's hardly surprising that some crazed followers will actually swallow it, leading to a terrible cycle of vendetta, war and suffering.
Eğer dini görevliler inançlılara, kendilerini kurban ettikten sonra ulaşacakları cennettin... buradaki varoluştan daha iyi olduğunu söylerse, bazılarının bunu yutması şaşırtıcı olmaz, bu, korkunç bir intikam, savaş ve cefa döngüsü ortaya çıkartmaktadır.
It's hardly surprising. After all, her true identity is Medea.
Bu çok normal, çünkü onun gerçek kişiliği Medea.
- Hardly surprising, is it?
Şaşıracak bir şey yok.
- Well, that's hardly surprising.
- Bu pek şaşırtıcı değil.
Hardly surprising we don't have much sex.
Seks yapmamamız pek de şaşırtıcı olmasa gerek.
That's hardly surprising considering the roster of reprobates that are the banks deposit box customers.
Kiralık kasa sahibi, kötü ünlü insanların listesine bakarsan bu beni pek de şaşırtmadı.
Which is hardly surprising, given her home circumstances.
Evde yaşadığı koşulları dikkate alırsanız pek de sürpriz sayılmaz.
Hardly surprising.
Şaşırtıcı.
But then, you know, that's hardly surprising given... the type of operation that's been in place there.
Tabii buna da pek şaşırmamak gerekir çünkü orada ne dolaplar döndüğü ortada.
The water that fuels the geysers has to travel from up to five miles beneath the surface of the earth, so it's hardly surprising that sometimes eruptions are late, or never make it.
Gayzerleri besleyen sular yerin yaklaşık 8 kilometre dibinden geldiği için bazen püskürmelerin gecikmesi veya hiç olmaması şaşırtıcı değildir.
It's hardly surprising what ends up in one's lungs.
Birinin akciğerini ne hale getirebildiği gerçekten şaşırtıcı.
And given that he ruled over such a large territory, it's hardly surprising what it was - map-making.
Tabiatıyla böyle geniş topraklar üzerinde hüküm sürdüğü dikkate alındığında, bu pek de şaşırtıcı olmayan bir şeydi : harita yapımı.
Hardly surprising it's going nowhere!
Hiç ilerlememesine şaşmamalı!
In your presence, that is hardly surprising.
Varlığında, pek de şaşırtıcı değil.
You know, it's hardly surprising all of your tea tastes like paper, now, is it?
Bütün çaylarınızın kağıt tadında olmasına şaşmamak lazım.
It is hardly surprising when it has to support that enormous gut.
O koca işkembeyi taşımak zorunda olduğunu düşünürsek hiç de şaşılacak bir şey değil.
Hardly surprising, if you shut yourself away here.
Kendini buraya kapatırsan, bilmemen gayet normal tabii.
Hardly surprising in this confusion.
Bu karışıklıkta kaybolmasa şaşardım.
Surprising, yes, but hardly awful.
Şaşırtıcı, evet, ama pek korkunç değil.
Still, the life Bess Sedgwick leads, hardly surprising.
Ama, Bess Sedwick'in yaşantısını düşünürsen, şaşıracak bir şey yok.
If you're looking for Becky, she's not dead, because I saw her this morning, but if she did walk in front of a bus it'd hardly be surprising.
Eğer Beckyi arıyorsan söyleyeyim ölmedi. Bu sabah gördüm. ama bir otobüsün önüne atlasaydı da sürpriz olmazdı
And yet the surprising thing is, there was hardly any scientific theory behind it.
Şaşırtıcı olan şey bunun arkasında bilimsel bir teorinin olmamasıydı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]