Surprising translate Turkish
2,585 parallel translation
I've come to the unfortunate, if not altogether surprising, conclusion that patent law is as boring as a big bowl of steaming dog...
32 senelik yoğun çalışmalarımdan sonra talihsiz ama şaşırtıcı olmayan bir sonuca vardım. Patent hukuku acayip sıkıcı bir şey.
Surprising, perhaps.
Belki, şaşırtıcı.
Surprising menu.
Şaşırtıcı bir liste.
And I was happy to feel you had a big dick and it was throbbing in your trousers, which was surprising because you were so drunk.
Koca bir aletin olduğuna sevinmiştim. Aşırı sertleştiğin için pantolonundan hissediliyordu. Bu beni şaşırtmıştı çünkü gereğinden fazla sarhoştun.
- I just want the wedding to be everything that the proposal wasn't, you know, unexpected and surprising.
- Beni delirtti bile. - Ben sadece düğünde teklif sırasında olmayan şaşırtıcı ve beklenmedik şeylerin olmasını istiyorum.
What's so surprising?
Şaşıracak ne var?
Not surprising.
Buna hiç şaşırmadım.
It's not surprising.
Hiç şaşırmadım.
Nothing surprising.
Şaşırtıcı hiçbir şey yok.
It's hardly surprising you agree with our patient's philosophy.
Hastamızın felsefesi ile aynı fikirde olman oldukça şaşırtıcı doğrusu.
Not surprising, since his bladder tests show that his pain problem is really a nerve problem.
Hiç şaşırmadım ; mesane testleri de ağrının sinirsel problemlerden kaynaklandığını gösterdi.
Addons you have demonstrated your competence in action, Addons but not surprising. Strength and the description is your point.
İşinde başarı gösterdin ama buna şaşmamalı çünkü hilebazlık senin gücün.
I've produced some surprising results.
Çok enteresan sonuçlar buldum.
Your sentiment is surprising.
Duyarlılığın beni şaşırttı.
For those who supported the $ 700 billion Wall Street bailout, it was a surprising and stunning failure when the House of Representatives voted to reject it.
700 Milyar dolarlık kurtarmayı destekleyenler, için şok edici bir başarısızlık Temsilciler meclisinden hayır çıktı.
It " s pretty... surprising.
Güzelmiş... şaşırtıcı.
And it's not surprising she went for Richard.
Ve Richard'ı seçmesi süpriz değil.
You do have a habit of surprising people.
İnsanları şaşırtma gibi bir huyun var.
That's, um... surprising.
Bu şaşırtıcı.
There seem to be more than enough trees to eat, but the moose still argue over the tastiest ones, generating a surprising degree of passion.
Yemek için gereğinden fazla sayıda ağaç var gibi duruyor. Ancak geyikler yine de aşırı bir tutkuyla en lezzetlilerin peşine düşüyor.
How far the mighty have fallen. You're surprising me here, Darren.
Beni şaşırtıyorsun, Darren.
Is that so surprising?
- O kadar şaşırtıcı mı?
The Arcadian is, well, an eyesore... Mr. Mosby's surprising testimony about the lion's head stonework left us no choice but to declare it... a landmark.
Aslında başından beri Arcadian'ın göz zevkini bozan bir yapı olduğunu düşünsek de Bay Mosby'nin aslan başının işçiliğiyle ilgili şaşırtan ifadesi bizleri bu yapının kent simgelerinden olduğunu ilan etmeye zorlamıştır.
- That's not surprising.
- Buna hiç şaşırmadım.
Members of the public have gathered outside the Montrose Hill State Penitentiary, but the planned protests against the death sentence have failed to appear, which isn't surprising given the nature of the offense.
Halkın üyeleri bir araya geldiler Montrose Hill Devlet Hapishanesi'nin dışında ama idam cezasına karşı planlanan protesto gerçekleşmedi, bu bir sürpriz değil suçunun doğası göz önüne alınırsa.
Not surprising that he thinks he's Napoleon or something.
- Napolyon ya da onun gibi bir şey olduğunu düşünmüyorum.
But here's the most surprising thing about the car... It's a hybrid.
Ama arabanın en şaşırtıcı şeyi hibrit olması.
Here comes a wave! It's really surprising.
Gerizekalılığı bırak ve biraz taşaklı ol.
Murder, he wouldn't be surprising us, he'd be surprising Jodie.
Murder, bize süpriz yapıyor olmazdı Jodie'ye süpriz yapardı.
No, I'm kind of surprising her.
Ona sürpriz yapmak istedim.
Quite surprising it was the heart of a ten year-old.
Bunun 10 yaşında bir kalp olduğu gerçekten inanılmaz.
That's not surprising, because she didn't get the results in the classroom that I was hoping for.
Şaşırtıcı değildi, çünkü sınıfta yapılanlar sonucunda beklediğim sonuçları alıp almadığımla ilgilenen o değildi.
Not surprising.
Hiç şaşırmadım.
But in one part of the desert, a shrinking water supply leads to a surprising opportunity.
Ama çölün bir kısmında, çekilmiş su kaynağı, şaşırtıcı fırsatları bize gösteriyor.
And this attracts all sorts of surprising visitors.
... ve bir çok süpriz ziyaretçiyi cezbediyor.
And to survive they have had to adapt in the most surprising and ingenious ways.
ve hayatta kalmak için en şaşırtıcı ve yaratıcı şekilde uyum sağlamak zorundadırlar.
This isn't surprising as the fishermen in the Philippines belong to the lowest wage earners in the country, earning about 25 US dollars for a week's work.
Bu hiç şaşırtıcı değil. Çünkü Filipinler'deki balıkçılar ülkenin en az kazanan kişileri. Haftada yaklaşık 25 dolar kazanıyorlar.
Historically, chess has given rise to a surprising amount of violence.
Tarihte, satrancın sebep olduğu şaşırtıcı miktarda şiddet vardır.
It won't see surprising results over the horizon.
İlerideki sürpriz sonuçları göremez.
They're really surprising everyone here
Buradaki herkes gerçekten çok şaşkın.
Yeah, not surprising, considering the fact he's a loan-sharking pimp.
Hiç şaşırmadım, tefeci pezevengin teki olduğunu düşünürsek...
And what is so surprising if we find Claudia Jones?
Claudia Jones'ı bulursak ne değişecek ki?
What's so surprising?
Ne kadar şaşırtıcı, değil mi?
Which is kind of surprising for a homeless junkie living in a park.
Ki bu parkta yaşayan bir bağımlı için biraz garip.
Well, that is surprising to hear.
- Duyduğuma çok şaşırdım.
It's not surprising that anyone in the area would flee. I am aware of Taliban tactics, ma'am.
Taliban taktiklerini ben de bilirim efendim.
In fact, it's so reactive that when you drop it into water..... you get a violent, almost explosive, reaction, which is all the more surprising when you think that, when combined with chlorine, this forms sodium chloride...
Aslında, o kadar reaktif ki suyun içine düşürürseniz, çok şiddetli, neredeyse patlayıcı bir reaksiyon elde edersiniz ki bu da düşündüğünüz şeyden çok daha şaşırtıcıdır. Klorla birleştiğinde ortaya sodyum klorür çıkar :
That carbon chemistry is the beginning of the chemistry of life, and there is surprising evidence that this chemistry may have had a direct impact on the evolution of life on Earth.
Karbon kimyasının yaşamın kimyasının başlangıcı olduğu ve bu kimyanın şaşırtıcı kanıtlarının olduğu gerçeği Dünya'daki yaşamın evriminde doğrudan bir etkiye sahip olmuş olabilir.
But he noticed something surprising.
... çok şaşırtıcı bir şeyin farkına vardı.
It's not surprising. So how we doing with Richmond?
Richmond konusu ne oldu?
Well, that's not surprising.
Şaşırtıcı değil.
surprisingly 115
surprisingly well 19
surprise 1840
surprised 240
surprise me 142
surprises 19
surprised me 16
surprised to see you here 22
surprised to see me 43
surprisingly well 19
surprise 1840
surprised 240
surprise me 142
surprises 19
surprised me 16
surprised to see you here 22
surprised to see me 43