He was dead translate Turkish

One sip and he was dead in the bathtub!

Tek bir yudum ve o küvette ölmüştü!

Yeah, of course he did, when he found out she was dead.

Tabii, kızın öldüğünü anlayınca.

Or perhaps, he said it to you after he was dead.

Veya, O sana öldükten sonra bunu söylemiş olabilir.

I assumed he was dead.

Öldü zannediyordum.

He wanted the world to believe he was dead.

Dünyanın öldüğüne inanmasını istiyordu.

The next I heard, he was dead.

Ondan sonra öldüğünü duydum.

They must have thought he was dead.

Öldüğünü düşünmüş olmalılar. Kanama olmuş.

He was staggering around covered in blood, but we don't know he was dead.

Onu kanlar içinde yürürken gördük, bu öldü anlamına gelmez.

I swear, until an hour ago, I thought he was dead.

Yemin ederim, bir saat öncesine kadar ölü olduğunu sanıyordum.

I ask him, "What the hell?" And he tells me that the next day or the day after, someone will be coming by to say that he was dead and that...

"Ne yapıyorsun" diye sorduğumda ertesi günü ya da ondan sonraki gün öldüğümü haber vermek için birinin geleceğini söyledi ve...

He was dead when I fucking left him!

Koduğumun herifini bıraktığımda ölmüştü.

I called the evacuation helicopters, but... by the time they were there, he was dead.

Yardım helikopterini çağırdım, ama... Onlar yetişene kadar, çoktan ölmüştü.

In fact, sometimes I wish he was dead.

Aslında, bazen keşke ölmüş olsaydı diyorum.

I came in and went straight over to the master, and there he was dead on the floor, blood all around.

İçeri girdim ve doğru efendimin yanına gittim. Ölmüş yerde yatıyordu, her tarafta kan vardı.

The next thing, he was dead and there was no sign of that photograph anywhere among his possessions.

Daha sonrasında ise, kendisi öldü ve eşyaları arasında o fotoğrafın izine hiçbir yerde rastlanmadı.

Because he was dead!

Çünkü ölmüştü!

I thought you said he was dead?

Onun ölü olduğunu söylediğini sanmıştım?

Not because I believed in them, but... he was my friend and he was dead.

İnandığımdan değildi ama arkadaşımdı işte ve ölmüştü.

I thought he was dead, like the rest.

Ölü olduğunu sandım.

I thought he was dead.

Öldüğünü sanıyordum.

One minute he was dead posh and polite, then his eyes turned black...

Bir an çok nazikti, kibardı sonra birden gözleri siyah oldu...

He was dead, Shawn.

Ölmüştü, Shawn.

I thought he was dead.

Onun öldüğünü sanıyordum.

He was dead in 15 minutes.

15 dakikada ölmüştü.

I'm sorry to have to tell you, sir, but I'm afraid he was found dead this morning.

Bunu söylediğim için üzgünüm efendim fakat kendisi bu sabah ölü bulundu.

He was engaged to that dead Miss.

Ölen agashi ile nişanlıydılar.

That's right. I was already dead once before. But why did he save me?

Tamam, diyelim ki bir kere öldüm peki beni neden kurtardı?

- Then he was already dead... and he was purposely thrown down in front of you?

- O zaman ölmediyse bilerek mi önüne attı?

Yeah, he was. He's dead now.

Evet, oyleydi, oldu.

What we know is that the old man found him... after he was almost beaten to death and was left for dead.

Tek bildiğimiz, yaşlı adamı ölümüne dövüldükten sonra ölmesi için bırakılmışken bulduğu.

He was shot dead a few hours before you got here.

Buraya gelmeden önce öldürüldü. Öldürüldü mü?

He was gonna hurt you... and now he's dead!

Sana zarar verecekti ama artık öldü!

And during the english civil war he was casually shot dead by a parlamentarian.

İngiliz İç Savaşı sırasında bir parlamenter tarafından rastlantı sonucu vurularak öldürüldü.

At the time that he actually... when you... what you... pronounced dead, yes, there was lots of people.

Gerçekten öldüğü sırada öldüğünü söylediğiniz anda evet bir sürü insan vardı.

Hey, Vi, the the dead guy in your dream, what was he wearing?

Hey, rüyandaki adam ne giyiyordu?

But he's a clever guy, and he's used his time well while I was lying half-dead in hospital to win some points.

Ama o akilli bir adam, ve zamanini iyi degerlendirdi. Ben hastanede yari olu yatarken birkac puan kazandi.

And that poor dead bastard you met in Mexico, Zaror, he was my prototype.

Meksika'da karşılaştığın o zavallı Zaror yaptığım ilk örneğimdi.

I saw a dead person and he was walking around.

Ölü birini gördüm. ve ortalıkta dolaşıyordu.

He told me his family was dead.

Karısının öldüğünü söyledi.

Whoever the dead man was, he was trying to give me a clue to their identities.

Ölen kisi her kim idiyse, onların kimlikleri konusunda bana bir ipucu vermeğe çalışıyordu.

If he was to stop for just one day, I think his heart would cease up and he'd drop dead.

Bir tek gün bile duracak olsa, sanırım kalbi durur ve düşüp, ölürdü.

He was our enemy and I'm glad he's dead.

O bizim düşmanımızdı öldüğü için mutluyum.

And I'm totally fine with that. As long as he was gay, dead or a cartoon.

Bence sakıncası yok gay, ölü ya da çizgi roman karakteri olduğu sürece.

He was already dead when I got there.

Oraya gittiğimde çoktan ölmüştü.

He was already dead when the bomb went off.

Bomba patladığında çoktan ölüymüş.

He was declared dead on arrival.

Yolda ölmüş olduğunu söylediler.

He was crucified, but he rose from the dead!

O çarmıha gerildi, ve ölümden dirildi!

It was dead. He cut me early.

Beni erkenden gönderdi.

Now that he had double-crossed Umma--Umma- - along with everyone else, he was free to go live anywhere he wanted as a rich dead man.

Umma'ya ihanet ettiğine göre, Umma, diğerleriyle birlikte zengin ölü bir adam olarak istediği yere gidip yaşamakta özgürdü.

If he is not dead when he hits hill, he would wish he was..

Eğer ölmezsen o zaman yere çakılmayı dilersin...

I had no idea he was already dead.

Ölüp ölmediği hakkında hiçbir fikrim yoktu zaten.