English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He was my brother

He was my brother translate Turkish

644 parallel translation
He was my brother.
O benim kardeşimdi.
He was my brother-in-law.
O benim kayınbiraderimdi.
He was MY brother, not yours.
O benim kardeşimdi, Sizin değil.
You could see that, he... but I made him come with me cause he was my brother.
Bunu görmeliydin, o... fakat onu yanımda gelmeye zorladım çünkü kardeşimdi.
He was my brother.
Benim ağabeyimdi.
I know he was bad, sir, but he was ill, really... and he was my brother.
Kötü olduğunu biliyorum efendim ama o hasta biriydi ve benim kardeşimdi.
But he was my brother.
Ama o benim ağabeyimdi.
I didn't dare tell him he was my brother.
Abim olduğunu söyleyemedim.
Part of me hoped that it was just a bad dream, that he wouldn't be there, and then I saw him and realised what I'd done to my own brother.
Hep içimden bunun kötü bir rüya olduğunu, onun orada olmadığını umuyordum ama sonra onu gördüm ve öz kardeşime ne yapmış olduğumu fark ettim.
But there was a guy on the next plantation, even though he wasn't my brother.
Her ne kadar kardeşim olmasa da komşu çiftlikte bir adam vardı.
He brought to mind that you was married to my brother. And a score still isn't settled for his death.
Bana bir zamanlar kardeşimle evli olduğunu ve intikamımızın da halen alınmamış olduğunu hatırlattı.
My brother was supposed to too, but he didn't register.
Ağabeyimin de çalışması gerekiyordu ama kayıt olmadı.
I have a statement here signed by a fisherman by the name of Jefreemy Bates, a statement that says my brother was in this house on the day he died.
Jefreemy Bates adında bir balıkçıya ait... bir ifade var elimde. İfadede, kardeşimin öldüğü gün bu evde olduğu yazıyor.
He was like my younger brother.
o benim küçük kardeşim gibiydi.
They said my brother owed them money when he was alive
Dediler ki ağabeyim hayattayken, onlardan borç para almış.
You told my brother he was expected?
Ağabeyime beklendiğini söylemediniz mi?
Yes. My brother, he was killed.
Evet, ağabeyim öldürüldü...
Miss Wilkinson's brother was called down from London, you see, and he has just told my assistant that the body at the mortuary positively is not hers.
Bayan Wilkinson'un kardeşi Lonra'dan çağırıldı, görüyorsun, ve biraz önce asistanıma morgdaki cesedin kesinlikle ona ait olmadığını söyledi.
My brother was supposed to accompany me, but he started drinking for the festival last night and got drunk.
Erkek kardeşimin bana eşlik etmesi gerekiyordu. Ama dün gece festival için içip zil zurna sarhoş oldu.
Yes, that's my brother, when he was still boxing.
Evet o ağabeyim boks yaptığı zaman çekilmişti. Aferin sana.
The army thinks he was killed in action by the Germans... but I think they did it - Tex, Gideon, Scobie and your husband - because my brother wouldn't go along with their scheme to steal the gold.
Ordu onun Alman saldırısında öldürüldüğünü sanıyor. Bana göre onlar öldürdü. Tex, Gideon, Scobie ve kocanız- -
He's my late brother's son... and I've been responsible for him ever since he was ten years old.
Küçük kardeşimin oğlu. On yaşına geldiğinden beri, ondan sorumluyum.
Brother... The man who had this bag... is my brother He was trying to deliver food to us
kardeşim... bu çantanın sahibi kardeşimdi bize yemek getirecekti bak, ismi çantada yazıyor ablam işlemişti!
How could I leave my brother to die, when he was already dead when I left him?
Ben nasıl ağabeyimi ölüme terk edermişim? Onu bıraktığımda çoktan ölmüştü!
My brother says he was sent by God.
Eski güzel günlerdi onlar.
He's only a cousin. I tell you, I would do the same thing even if he was my own brother.
Ayrıca şunu söyleyeyim, öz kardeşim de olsa yine aynı şeyi yapardım.
That's my little brother ; he was keeping me company.
Bu küçük kardeşim ; bana arkadaşlık ediyor.
He was made my brother.
Kardeşim olmuştu.
- He's my brother-in-law. - I was thinking of this, but I'd have to ask my wife.
Bunu almayı düşünüyorum ama karıma sormam lazım.
I don't like to say this about my own brother but he just never was what you'd call an outstanding citizen.
Kendi kardeşim hakkında bunu söylemekten hoşlanmıyorum ama hiç bir zaman iyi diyebileceğin vatandaşlardan olmadı.
Her father was my brother and he was murdered last Sunday.
Babası benim kardeşimdi... ve geçen pazar günü öldürüldü.
I'm in business with my brother Vance... for all these years, except for two or three when he was ahead of me.
Yıllardır kardeşim Vance ile çalışıyorum. Ancak o iki-üç yıl benden daha eski.
My brother writes that he was working on your ranch.
Kardeşim sizin çiftlikte çalıştığını yazıyor.
When my brother was Governor Breck's assistant, he told me about them.
Benim erkek kardeşim yönetici Brecki'nin asistanı olduğu zaman, onların yerin bana söylemişti.
My brother... made me realize I was a nigger,'cause he's high yellow.
Κardeşim... zenci οlduğumu fark etmemi sağladι, çünkü οnun teni daha açιk renk.
My father was sick and knew for a of the Red Cross telegram that my young brother-in-law he had been died in Germany.
Babam hastaydı. Kızılhaç bana eniştemin Almanya'da öldürüldüğünü söylemişti.
I turned and looked at my brother to see what he was going to say.
Başımı çevirip ağabeyime baktım. Ne diyecekti acaba?
He wasn't my brother, he was my father.
O bana ağabeylik yapmadı, babalık yaptı.
I think my brother was perhaps not himself when he wrote it.
Bence bunu yazdığında kardeşim pek kendinde değildi.
He was my father's old friend, my brother's corps commander, a soldier of iron loyalties.
Babamın eski dostuydu o kardeşimin kor generali, ölümüne sadakatin bir neferi.
My brother told me not to go into this business. Parking lots, he says. I told him he was crazy!
Kardeşim derdi ki, "Gelecek, otoparkcılıkta!" Ona aptal derdim.
In fact, he who had almost ended up under the wheels, was non-the-less than my abbey brother, who some time ago left Venice and his priest's cassock to lead a decadent life in Paris, together with a young red haired woman from Treviso,
Neredeyse ezeceğimiz kişi benim manastırdan din kardeşimdi. Bir süre önce Venedik'i ve papazlık cübbesini terk edip hovarda bir hayat yaşamak üzere Paris'e gitmişti iltifatlarına tav olan Treviso'lu kızıl saçlı genç bir kadınla.
I got word that my brother... he was killed at Guadalcanal.
Erkek kardeşimin Guadalcanal'da öldürüldüğünü duydum.
He looked at me, all he said was, "Richard, my father, mother, brother..."
Bana baktı ve şöyle söyledi :
He was about to shoot my brother in the back.
Kardeşimi sırtından vurmak üzereydi.
But, mine was way too big for me and my brother he couldn't ride his anyway.
Ama benimki boyuma göre çok büyüktü ve kardeşim de zaten sürmeyi bilmiyordu.
The pearls were evidently of great value, and my brother was averse to part with them, for, between friends, he was a little inclined to my father's fault.
İnciler besbelli çok değerli ve kardeşim onların arkadaşlar arasında bölünüp elden çıkmasının babamın suçu olduğunu düşünmeye meyilliydi.
As I sat at the table my back was to the window, and my brother George, he being my partner at cards, was facing it.
Masada oturduğum yerde pencereye arkam dönüktü ve oyunda kart ortağım olan kardeşim George ile karşı karşıyaydık.
I thought he was off on a walk with my brother, Porter.
Onun kardeşim Porter ile yürüyüşe gittiğini sanıyordum.
YOU KNOW, I TOLD MY BROTHER I WAS COMING HERE TONIGHT AND HE LAUGHED.
Biliyor musun?
See, you have to understand... that when we started out together that he was only my brother... in name.
Bakın, şunu anlamalısınız ki bu iş başladığında, o sadece kağıt üzerinde kardeşimdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]