Hick translate Turkish
365 parallel translation
I guess it doesn't really matter, just a hick town.
Bence çok önemli değil. Küçük bir taşra kasabası.
Where do you think you are, in a little hick town?
Kendini nerede sandın, ufak bir kasabada mı?
I took a doll-faced hick!
Güzel bir taşralıyı aldım!
- Because you're a doll-faced hick.
- Çünkü güzel bir taşralısın.
- Kind of hick, loose-tooth.
- Üçüncü sınıf, ucuz.
I love those hick shirts he wears with the boiled cuffs.
O zevksiz gömleklerini ve kaynattığı manşetlerini seviyorum.
I'm sorry, but I've already subscribed to Click, Pick, Hick, Tick Gaff, Staff, Laugh and Chaff. - Pardon me.
Üzgünüm ama ben zaten Klik, Pik, Hik, Tik Gaf, Staf, Laf ve Çaf'a üyeyim.
Well, you don't think this young hick She's got herself mixed up with is any catch, do you?
Genç bir hödükle bağlantısı olduğunu düşünmüyorsunuz, değil mi?
- Tired of hick town stuff.
- Taşra kasabasından sıkıldım.
No mystery about me. Just a hick lawyer the voters got stuck with.
Gizlim saklım yok, sadece halkın seçtiği basit bir avukatım.
If this rain keeps up, it'll be mud up to the axles on them hick roads.
Bu yağmur devam ederse yollar çamur içinde yüzecek.
If there is a solution to her problem it ought to be in the hands of someone other than a hick doctor.
Eğer Helen'in probleminin bir çözümü varsa o çözümün bir taşra doktorunun ellerinde olduğunu sanmıyorum.
Let me take a crack at that hick.
Şu hödüğe bir şey deneyeyim.
Well, listen, hick.
Dinle, taşralı.
You hick!
Seni taşralı!
- Yes, I love him. I love those Hick shirts he wears with the boiled collars.
Yakaları kolalı çirkin gömleklerini seviyorum.
THAT'S THE KIND OF PLACE- - QUIET, THEM HICK COPS.
Orada bir çeşit sakinlik var.
Now we're losing the hick vote.
Köylü oylarını kaybediyoruz.
It's about a hick.
Bir köylü hakkında.
A hick like you, if you please.
Sizin gibi bir köylü.
This hick knew what it was to be a hick.
Bu köylü, köylülüğü biliyordu.
Those fellows in the striped pants saw that hick and took him in.
Takım elbiseli o adamlar bu saf köylüyü kandırdılar.
You're a hick.
Siz köylüsünüz.
Nobody ever helped a hick but a hick himself.
Köylüye köylüden başkası yardım edemez.
Big hick.
Köylü seni.
He's a pretty dumb hick.
Aptalın teki.
He can handle that hick posse single-handed.
O hoedueklerin hakkindan tek basina gelebilir.
I'm just a hick from Kansas, and you're real class, Shara.
Ben sadece Kansaslı bir köylüyüm ; sense üst tabaka bir kızsın, Shara.
He's a hick, this guy. No style.
Ayının tekidir, hiç incelik yoktur.
If he'd just let her leave, this dirty hick.
Şu inşaat kazması ne diye kızı tutuyor bir bilsem.
You had to beat the backwoods of Maine to come up with a hick like me.
Benim gibi işe yaramazın birini bulmak için Maine'in arka sokaklarını gezmen yeterlidir.
My boy, the impatient blade is about to descend... on your red hick's neck.
- Evlat, sabırsız kılıcım o kızarmış hödük boynuna inmek üzere!
I didn't have a child to have him turn into a hick!
Gidip de köylü olsun diye çocuk doğurmadım ben!
As soon as the hick gets here, he starts acting big.
Bu kırolar da şehre gelir gelmez dayılık taslamaya başlıyorlar.
The hick.
Köylü.
And you sound like a Hick from the Sticks!
Siz buralı oldunuz da ne oldu sanki!
Those hick cops will never catch this baby.
Buranın köylü polisleri bu bebeğe yetişemezler.
They're nothing but shitty hick cowards!
Rezil korkak magangadan başka bir şey değiller!
But let me tell you, if you do a Billy Hicks on me- - if you take a British army into central Africa... and present me with any portion of a disaster... then don't come back.
Ama size şunu söyleyeyim... Bana Billy Hick'in yaptığını yaparsanız, Orta Afrika'da bir Britanya ordusunu alıp ve bir felaketin bir parçası olarak karşıma gelirseniz,
She, she's nothing but a dumb, stupid, back-country hick.
O alt tarafı beyinsiz, aptal, köylü karının teki.
You stupid hick!
Seni gidi köylü müsveddesi!
Go to hell, you lame-brained hick!
Geri zekalı! Bırak peşimi! Defol!
I'm just a dumb little girl from a hick town in a jerkwater part of the country.
Ben ülkenin salakların yaşadığı tarafında oturan basit, budala bir kızım.
And you needn't think you can come busting in here like some hick-town horse-dealer trying to ruin my show.
Sen de buraya at tüccarı gibi gelip şovumu rezil edemezsin.
What do you think, I'm some kind of a hick?
Beni hödük mü sanıyorsun sen?
We've been wasting too much time detouring around hick towns.
Taşra kasabalarında dolaşarak çok vakit kaybettik.
It's better than your spaghetti with clams and cholera, you Southern hick!
Senin midyeli, koleralı spagettinden iyidir Kuzeyli hödük!
If I'm a hick, what are you?
Ben hödüğüm, sen nesin?
Why, you hick!
Nedenmiş, seni andavallı!
He's got the taste of a hick.
Bir kasabın zevkine sahip, ama Roma imparatoru oldu.
Look, my darling sister he's your hick....
Bak, benim tatlı kardeşim, o senin koca ayın.