Importer translate Turkish
106 parallel translation
An importer of his standing has no reason to breach the customs laws.
Onun durumunda bir ithalatçının gümrük kanununu ihlal etmesinin hiçbir gerekçesi yoktur.
You could say he's a sort of importer-exporter.
Bir tür ithalatçı-ihracatçı olduğu söylenebilir.
- The largest tea importer in America.
- Amerika'nın en büyük çay ithalatçısı.
- Marcato. He told me his father was an importer.
- Dediğine göre babası ithalatçıydı.
- Look, Beluga, the tobacco importer.
- Bakın, tütün ihracatçısı Beluga.
- It wasn't Beluga, the tobacco importer.
- Tütün ihracatçısı Beluga değildi.
He's been running around, shaking down these mountain villages... making them grow his marijuana, then selling it to an American importer... taking his cut and dropping the cash in your lap.
Etrafta dolanıp bu dağ köylerini haraca bağlıyor onlara marihuanasını yetiştirtip ürünü Amerikalı ithalatçılara satıyor kendi payını alıp kalan parayı senin kucağına bırakıyor.
D.E.A. say how long this guy's been a boss importer?
D.E.A. bu herifin ne kadar zamandır ithalatçı patron olduğunu söyledi mi?
I am exclusive importer for a large Japanese EDP company.
Büyük bir Japon bilgisayar firmasının ana bayisiyim.
He's an importer.
İthalatçı.
He's an importer-exporter, okay?
İthalatçı-ihracatçı, oldu mu?
- I don't know. He's an importer.
- Bilmiyorum, ithalatçı.
- Importer.
- İthalatçı.
He's an importer-exporter.
İthalatçı-ihracatçı.
Importer.
İthalatçı.
But he's an importer.
Ama baban ithalatçı.
- He's an importer. Just tell me.
- İthalatçı olduğunu söyle.
- He's an importer.
- İthalatçı.
An extremely powerful importer.
Son derece güçlü bir ithalatçı.
My father is an importer, not a metalworker.
Babam ithalatçı ama metal işçisi değil ki!
Millionaire importer and reputed mob boss Jerry the Pope denied allegations that moneys from local prostitution operations were being funneled through his corporation.
Mafya babası olarak anılan zengin iş adamı Jerry the Pope şirketi üzerinden fuhuş paralarını akladığı ile alakalı suçlamaları reddetti.
That's funny... -... the importer told me he had two.
Satıcı bana 2 tane olduğunu söylemişti.
Actually, the importer is right in Chinatown.
Aslında, ithalatçı şu anda Çin Mahallesinde.
He's an importer-exporter.
İthalat ve ihracatçı.
- He's an importer-exporter.
- İthalat ve ihracat işi.
- You know he's an importer-exporter?
- Biliyorsundur, kendisi ithalat ve ihracatçı?
- I work for an importer. And you?
- Bir ithalat şirketinde çalışıyorum.
Anyway, this old buddy of mine happens to be an importer.
Benim eski bir ithalatçı arkadaşım var.
Ken was 37, a wine importer... unhappily married to a woman who designed modular office furniture.
Ken 37 yaşında, şarap ithalatçısıydı modüler ofiş eşyaları tasarlayan bir kadınla mutsuz bir evliliği vardı.
Don Seglar was a very successful importer of Mexican handbags.
Don Sigler Meksika çantaları ithal eden çok başarılı bir adamdı.
- Well I'm sort of a distributor like. For a big importer.
Büyük bir itHâlâtçının dağıtımcılığını yapıyorum.
I'm an importer of silk!
İpek ithalatçısıyım!
An importer would know immediately that there's something wrong with his fishes, but they keep on importing from the same exporter in the Philippines or in other countries.
Bir ithalatçı, balıklarında bir terslik olduğunu hemen anlar ama Filipinler'de ya da diğer ülkelerde bulunan aynı ihracatçıdan ithal etmeyi sürdürür.
Importer / exporter from Minneapolis.
Hugh Potocki. Minneapolis'li bir ithalat-ihracatçı.
He's an exporter, not an importer.
O bir ihracatçı. İthalatçı değil.
He's a successful Coumbian importer
Kolombiyalı başarılı bir ithalatçı.
You know, I'm about to be the biggest importer... and distributor of ecstasy in North America.
Kuzey Amerika'nın en büyük ecstasy ithalatçısı ve dağıtıcısı olmak üzereyim.
The importer works out in my club.
İthalatçı, kulübüme sık sık uğrar.
He was the original U.S. importer of swiss army knives. Made some serious coin.
İsviçre çakısını ABD'ye ilk getiren ithalatçıydı.
I represented an importer years ago.
Yıllar önce bir ithalatçı müvekkilimdi.
The importer's some big shot herpetologist.
İthal eden kişi çok ünlü bir sürüngen bilimci.
Look, I know you've been looking for a new tar importer ever since you lost that cul-de-sac, the El Salvadorans.
Bak, yeni bir katran ithalatçısı aradığını biliyorum o zamandan beri "Cul-de-sac"'ı kaybettin, iş El Salvadorluların oldu.
- The importer?
- İthalatçı?
He's a major importer of booze.
İçki ithalatçılarının başında gelirdi.
The British government now admits that it becomes a net importer next year, I think. And that it's gone in 2020. This is a huge change.
İngiliz Hükümeti, gelecek yıl dış ticaret açığı vereceğini ve 2020 yılında petrolün tamamen biteceğini şimdiden kabul etmektedir.
Last year China increased their importation of oil by 25 %, they're now the number 2 importer in the world.
Çin geçen yıl petrol ithalatını % 25 arttırarak, Dünya'nın 2. büyük ithalatçısı konumuna yükselmiştir.
Not sure it qualifies as a date when you're bugged with CIA microphones and infiltrating an arms importer, but, hey, I'm new at this.
İçinde CIA mikrofonlarının, beynelmilel silah kaçakçılarının olduğu şeye ne kadar ilişki denir bilmiyorum ama bu işte yeniyim daha...
TO COMMUNIST PARTY OFFICIALS IN BEIJING, AND MR. CONROY JUST HAPPENS TO BE A MAJOR IMPORTER
Buradan Pekin'deki Komünist Parti yetkililerine nakit akışı yapan biri varmış.
Also I need the name and location of a certain heroin importer.
Ayrıca, bir eroin kaçakçısının İsim ve adresine ihtiyacım var.
He's the son of a rich importer.
Zengin bi ithalatçının oğlu.
- Because he's an importer.
Ve ben bunu yapmalıyım çünkü...