Imports translate Turkish
213 parallel translation
Eddie imports all of his wines.
Eddie bütün şaraplarını ithal ediyor.
My job's inspecting and checking on freights and imports.
Benim işim nakliye ve ithalatı denetmek ve kontrol etmek.
It says, "Imports are not admissible unless properly manifested"
"Gümrük bildiriminde belirtilmemişse ithalat kabul edilmez."
And, England, if my love thou hold'st at aught, thou may'st not coldly treat our sovereign order, which imports at full the present death of Hamlet.
Sen de İngiltere, dostluğuma değer veriyorsan, gevşek davranamazsın yüce buyruğumuza uymakta. Buyruğumuz ise Hamlet'in hemen öldürülmesi gerektiği.
The latest statistics show that our imports exceed our exports by several billion francs.
Gelecek yıl da 60 milyarı aşması beklenmektedir. Geçen yüzyılda hayat sigortası yani ölümle birlikte toplu para ödenen sigorta türü başı çekmekteyken günümüzde sigorta uygulamalarında bu ancak yüzde 66,7 oranındadır.
He exports perfume, and he imports bananas.
O parfüm ihraç ediyor, muz ithal ediyor.
Exports perfume and imports bananas.
Parfüm ihraç edip, muz ithal ediyor.
We've got all kinds of new imports, Italian, French...
Yeni mallar var, İtalyan, Fransız...
The guy with his head in his hands imports Zeiss cameras from the East.
Kafasını tutan adam Doğu'dan Zeiss kameraları ithal eder.
Tax exemptions for imports with the SCUF.
SCUF'ün ithalat vergilerinin kalkması için dilekçe.
This follows a statement by the Treasury to the effect that the balance-of-imports situation had not changed dramatically over the same period.
Bu durum, Hazine'nin ithalat-ihracat dengesinin aynı dönemde değişmediği açıklamasının ardından geldi.
We can thank our friends in the Cuban government, which has put up half the cash with the Teamsters, on a dollar for dollar basis, and has relaxed restrictions on imports.
Küba hükümetindeki dostlara teşekkür etmeliyiz. Hükümet, Teamsters için yarı yarıya para koydu, her dolara bir dolar, ve ithalat yasaklarını hafifletti.
These are the wigs that Central Trader imports from Hong Kong.
Bu peruklar Hong Kong'dan Merkez Ticaret tarafından ithal ediliyor.
Splurge Imports Incorporated. Dock 17.
Splurge İthalat Şirketi, 17.
Pier 1 imports.
Pier 1 ithalat.
It will not necessarily be progress for India if she simply imports the unhappiness of the West.
Batının mutsuzluğunu ithal etmesi... Hindistan için bir ilerleme olmayacaktır.
It's for a guy back in the States. He imports it for his jewellery business.
Amerika'daki bir adam mücevher işi için kullanacakmış.
- Japanese imports?
- Japon ithalleri mi?
His firm imports coffee.
Kahve ithal eden bir şirketi var
Just imports?
Sırf ithalat mı?
And, England, if my love thou holdest at aught... thou mayest not stop our process... which imports by letters that these worthy men must bear... the present death of Hamlet.
Ey İngiltere sakın bizi hafife alıp... talimatlarımıza uymamazlık etme... Hamletin derhal öldürülmesi için... gerekli her şey mektuplarımızda yazılı Yap bu işi İngiltere.
What imports in him to you?
Bundan size ne?
It's all those damn Japanese imports.
Baş belası ithal Japon arabaları.
How he imports drugs and launders money through his car dealership and it's all written in them notebooks.
Nasıl uyuşturucu sattığını, eski araba işiyle paraları akladığını, hepsini. Bütün bunlar o defterlerde var.
Belike this show imports the argument of the play.
Oyunun konusunu veriyor herhalde bu pandomima.
- thou mayst not coldly set our sovereign process which imports at full, by letters congruing to that effect the present death of Hamlet!
Mektuplarımızda açıkça anlatılıyor Hamlet'in öldürülmesi gerektiği!
Alas, sweet lady, what imports this song?
Elindeki değnekten. Ah güzel Ophelia, bu şarkı da ne böyle?
What imports the nomination of this gentleman?
Daha kolay olur. Bu soylu beyi daha başka hangi kelimelerle anlatabilirsiniz, acaba?
- Just imports?
- Sadece ithalat.
Anchor Imports.'81 El Dorado, black.
Anchor İthalat Şirketi. '81 El Dorado, siyah.
Show him the imports, Jeebs.
Ona ithalleri göster, Jeebs.
- Show him the imports.
- İthal malları göster.
He imports computer chips from China.
Çin'den bilgisayar çipleri ithal ediyor.
No, at Buena Vista Imports.
Hayır, Buena Vista İthalat firmasında.
Forensics has been all over Buena Vista Imports.
Adli tıp Buena Vista firmasına gitti.
The imports fever came back.
İthalat yangını geri döndü.
- Imports and exports.
- İthalat ve ihracat.
I run Pier 9 Imports.
Pier 9 ithalatını yönetiyorum.
- Not my imports.
- Yabancılarım olmaz.
Domestic, imports, bootlegs, works.
Yerli, yabancı, kaçak, el yapımı.
He imports pit bull terriers for dog fights.
Yurtdışından gizlice pit bull getirtip, kaçak dövüşlerde kullanıyor.
Both are illegal imports
İkisi de yasa dışı ithal ürünleri.
Freakin'imports!
Gereksiz dağınıklık!
He agreed to sign a contract with a man in London in exchange for exclusive oil imports to Germany.
Londra'da bir adamla bir anlaşma yaptı. Almanya'ya petrol ithali için.
You wouldn't find him in one of those imports.
Onu yabancı malları kullanan biri olarak göremezdin.
One of them imports.
Yeni gelenlerden. Tekerlekli sandalyemi aldı.
It's, uh, Rosalina Imports in Tijuana.
Rosalina İthalat, Tijuana'da.
Rosalina Imports.
Rosalina İthalat.
The weapons they use... are European imports which indicates... it's not cheap stuff.
PC oyunlarıyla alakaları var... silahları, bombaları... hepsi Avrupa'dan getirilmiş. Ucuz Silahlar değiller. Hepsi zengin olmalılar.
that liberalized imports and was based on a lie :
İthalatı özgürleştirirken, bir yalanı temel alıyordu :
- The exports versus the imports.
Bravo, yoldaş.