English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Incomprehensible

Incomprehensible translate Turkish

244 parallel translation
When primitive man is confronted with something incomprehensible, the explanation is always sorcery and evil spirits.
İlkel insan kavrayamadığı bir şeyle karşılaştığında açıklaması hep büyücülük ve kötü ruhlar olmuştur.
It's so incomprehensible It doesn't seem quite sensible
AkıI almaz Makul görünmüyor
A poison pen acts on much more mysterious motives that are incomprehensible to the average man, and even more so to the average policeman.
Bir imzasız mektup gizemli olaylarda daha fazla olur. ortalama bir adam için akıl almazdır ortalama polislere göre bile akıl almazdır.
Brandon, till this very moment, this world and the people in it have always been dark and incomprehensible to me.
Brandon, bu ana kadar bu dünya ve içindeki insanlar bana anlaşılamaz ve karanlık gelmişti.
You exercise an influence over your fellows that seems incomprehensible but is nevertheless undesirable
Kanımca, sınıf arkadaşlarınıza olan etkiniz pek de tekin değil. Oldukça sağlıksız - ama bu da olabilir.
Caught up in some incomprehensible hierarchy, dressed in a blue-striped uniform, sometimes classified under the decree known as "Nacht und Nebel",
İstemeyerek de olsa anlaşılmaz bir sıra düzeni içinde, mavi çizgili üniformalarını giymiş, bazen "Nacht und Nebel" olarak bilinen deyimle tasnif edilmiş,
Some dark, terrible, incomprehensible force.
Karanlık, korkunç, anlaşılmaz bir güç.
" But that you'd waste your life on someone so humble as me is simply incomprehensible.
" Ama benim gibi birisi için hayatını harcaman tamamen saçmalık.
Incomprehensible.
Anlaşılır değil.
This incomprehensible interrogation is hurtful to both parties.
Bu anlaşılmaz sorgular iki taraf için de çok incitici.
The behaviour of your colleague is really incomprehensible.
Meslektaşınızın davranışı gerçekten akıl alır gibi değil.
Professor, you may be the only person in the world capable of not trying to understand, and capable, too, of comprehending the incomprehensible.
Profesör, siz dünya üzerinde, anlamaya çalışmayacak,... ve aynı zamanda, anlaşılamazı anlayabilecek kapasiteye sahip yegane insansınız.
It is a completely typical drunken monologue, with its incomprehensible allusions... and tiresome delivery. With its vain phrases... that do not await response... and its overbearing explanations.
Tamamiyle tipik bir sarhoş monoloğudur, anlaşılmaz kinayeleriyle... ve bıktırıcı üslubuyla, karşılık beklemeyen... muğlak ifadeleriyle... ve buyurgan açıklamalarıyla.
Paris rebuilt, ten thousand incomprehensible avenues.
Paris, binlerce muhteşem sokağıyla baştan inşa edilmişti.
Suffering is incomprehensible, so it needs no explanation.
Istırap akıl almaz bir şey, izaha gerek duymuyor.
Because they write incomprehensible things
Çünkü anlaşılması zor şeyler yazıyorlar.
What seems so horrific, so incomprehensible from afar, simply happens.
Çok korkunç ve uzaktan bakınca çok anlaşılmaz görünen şeyler bile gerçekten oluyor.
"All the anxiety we bear with us, all our thwarted dreams" "the incomprehensible cruelty, our fear of extinction" "the painful insight into our earthly condition" "have slowly eroded our hope of an other-wordly salvation."
"İçimizde taşıdığımız,..." "... bu kaygılar, umutsuz düşlerimiz,... " "... açıklanamaz zulüm, yok olma korkumuz,... "
Incomprehensible. A total mystery.
Tam bir muamma, anlamak çok zor.
But you also intimidate me — this is even more incomprehensible — because I love you. See?
Bu daha akıl almaz bir durum, utanıyorum çünkü seni seviyorum.
To be uninitiated it may seem incomprehensible... that Stalin plea to the first exile me... and then should attemt to kill me, abroad.
Durumdan bihaberseniz,... Stalin'in önce sürgün edip sonra da beni yurtdışındayken öldürmesi gerektiğini anlayamayabilirsiniz.
It may seem incomprehensible... that Stalin plea to the first exile me... and then should attemt to kill me, abroad.
Durumdan bihaberseniz,... Stalin'in önce sürgün edip sonra da beni yurtdışındayken öldürmesi gerektiğini anlayamayabilirsiniz.
Everything we've received so far has been confusing or incomprehensible.
Gelen mesajlar ya kafa karıştırıcı ya da akıl erdirilmez oluyor.
Something incomprehensible is starting to take place in the Ocean.
Okyanusta anlaşılmaz bir şey oluşmaya başladı.
It was incomprehensible rubbish, and you know it.
Anlaşılamaz derecede saçmaydı ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun.
But you, with your overweening malice, give the award to a twitching, mumbling boy who can barely grunt his way through an incomprehensible performance.
Ama sen, kendini beğenmiş kibrinle, ödülü, mıy mıy konuşan bir yeniyetmeye verdin. Zar zor performans ortaya koyabilen bir salağa verdiniz.
It's incomprehensible and totally shocking...
Akıl almaz ve şok edici bir olay.
It's incomprehensible.
Bu akıl alır şey değil.
Ah, it really is incomprehensible.
Bu gerçekten akıl almaz bir şey
These wanton and incomprehensible bombings are designed to disrupt our society and spread total confusion.
Bu bombalamaların amacı toplumumuza zarar verip kafaları karıştırmaktır.
But if I commit suicide, I can't think I'm be condemned for not comprehending the incomprehensible.
Ama intihar edersem idrak edilemeyeni idrak edemediğim için kendimi lanetlenmiş olarak görmüyorum.
No I realized that... The search for a moral language had to yield to the incomprehensible.
Hayır, şunu fark ettim ki ahlaki dile ulaşma çabaları anlaşılmaz bir hal almak zorundaydı.
It begins in blood and flesh and ends in incomprehensible tangles of fear, dreams, love Will.
Et ve kan olarak başlar ve sonra korku, hayaller, aşk, istek gibi karmaşık şeylere dönüşür.
It's incomprehensible.
Akıl sır ermiyor.
I'm such a great driver, it's incomprehensible they took my license away.
İyi şoförüm. Ehliyetimi neden iptal ettiler ki?
I must say, I find your attitude fairly incomprehensible.
Davranışlarını çok anlamsız bulduğumu söylemeliyim.
Hindustani women are incomprehensible
Hintli kadınlara akıl-sır ermiyor.
He can make those totally incomprehensible.
Çünkü bunu tamamen anlaşılmaz hale sokabilir.
He was, at times, utterly incomprehensible.
O zamanlar anlaşılmaz birisiydi.
- But it's... incomprehensible.
Ve hiçbir yere ayrılmadı. - Ama bu anlaşılır gibi değil.
That great incomprehensible God whom you reached through fucking, or dope.
... anlaşılmaz büyük bir Tanrı.
Just incomprehensible, maybe. Especially these days.
Sadece anlaması güç, özellikle bu günlerde.
Displays whose frankness would make the stratagems of the television incomprehensible, if it did not at the same time say that a sex is visible only on condition of being severed from a body.
Vitrinlerin dürüstlügü,'cinsiyet bedenden kopmadan görünmez'diye vaaz etmeyecek olsalardi televizyonun alicengiz oyunlarini bile dumura ugratabilirdi.
It was incomprehensible!
Anlaşılmazdı!
Inexpressible feelings well up through the heart And an incomprehensible sorrow brings tears
Tarifi imkânsız duygular ve üzüntümüz gözlerimizi yaşartıyor.
and we realized, after talking with the Poles who worked at the station here, that something utterly incomprehensible had happened.
Burada çalışan Polonyalılarla konuştuktan sonra tek kelimeyle akıl almaz bir şeyin yaşandığını anlamışlar.
It's incomprehensible that I should have overlooked it in this manner.
Gözümden kaçmış olmalı, yaşadıklarım, inanılması güç bir olay.
Mr Barker shifted the onus of proof from the prosecution to the defence by shifting the emphasis from the almost incomprehensible forensic evidence, claiming it was a case of simple alternatives.
Bay Barker, nerdeyse anlaşılmaz adli deliller sunup....... bunun basit alternatifleri olan bir dava olduğunu iddia ederek ispat külfetini savunmaya bıraktı.
momentous and incomprehensible was happening at that time.
Çok önemli ve anlaşılmaz bir şeyin gerçekleştiğini bilmenin verdiği duygu.
It's incomprehensible to me.
Bu benim için anlaşılamaz bir şey.
It's almost incomprehensible.
Şaşkınlığımı atamadım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]