English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Instill

Instill translate Turkish

113 parallel translation
If these letters reach anyone, may they instill in the honest heart a horror of the infamy of those responsible for this war.
"Eğer bu mektup, birine ulaşırsa onun dürüst kalbine, bu savaşın sorumlusu olan kişilerin rezilliklerinin korkusu aşılansın."
"Instill fear in someone."
"Bir insana korku vermek."
"Instill."
"İlham vermek."
The doorways, the grillwork, the walls - they instill romance.
Girişler, parmaklıklar, duvarlar hepsi aşkı telkin ediyor. Buranın içine işlemiş.
I attempt to instill a bunch of bobbysoxers... and drugstore Romeos with a reverence for Hawthorne... and Whitman and Poe.
Bir grup moda düşkünü kız ve acemi zamparaya Hawthorne, Whitman ve Poe'ya saygıyı aşılamaya çalışıyorum.
We're too weak and old to instill our beliefs on others.
Artık takatsiz ve çok yaşlıyız yavaş yavaş da olsa, inançlarımızı öğretmek için çok yaşlıyız.
How could I instill disgust for love in such a woman.
Aşkımızın iyiliği için kaba olmamalıyım..
Don't instill fear into that child, who is truly gifted...
Çocuğa korku aşılama, gerçekten yetenekli...
Lord, instill understanding in my heart, and give absolution to one wandering all of his days, so that my sinful spirit shall know thy truths.
Tanrım, kalbime kavrayış zerk et ve her gün avare gezenin günahlarını bağışla ki günahkâr ruhum tanısın hakikatini.
That will instill confidence in the workers.
Bu işçilere güven aşılayacak.
And always, always and above all, instill prayer.
Her zaman ve her şeyden önce dua etmeyi aşılamalısınız.
Listen, we need such a coach who can instill a sense of courage in our players along with technique.
Onları harekete geçirebilecek kazanma hırsı oluşturabilecek birisine! Kolejimizin yıkılmasını kurtaracak birisine ihtiyacımız var!
He says that forests embellish the land... and that they instill in man a love of beauty... that they raise the mind.
Ormanların yeryüzünü güzelleştirdiğini insanlara güzelliği anlamayı öğrettiğini moral verdiğini söylüyor.
When I was 16, she made one last attempt... to instill Christian values in me by finding me a tutor.
16 yaşımdayken, bana özel bir öğretmen bularak Hristiyan değerlerini bana aşılamak için son bir denemede bulundu.
For you to wear the habit might help instill respect.
Rahibe kıyafeti giymeniz onlarda saygı uyandırmanıza yardım edebilir.
I have done nothing but be there to help them and to love them and to try to instill values that I thought were important, and...
Ve sevdim. Önemine inandığım değerleri aşılamaya çalıştım.
You instill fear, you earn respect.
Korku aşılayıp, saygı kazanıyorsun.
Brock protects the values of the American ideal and fights for causes that instill pride in a society where morals are hard to come by.
Brock Amerikan idealini koruyor... ve ahlaki değerlerin önemli olduğu... bu ülkede buna karşı olan her şeyle savaşıyor.
I'm not with you because of what family, society, life... tried to instill in me from day one.
Seninle ailemin, toplumun, hayatın bana aşıladığı şeyler yüzünden birlikte değilim.
This same rage made her imagine victims in the children around her, Trying to instill in them a strength she never found in herself.
Aynı öfke, çevresindeki çocukları kurbanmış gibi görmesine kendi içinde bulamadığı gücü onların zihnine yerleştirmeye çalışmasına neden oldu.
So they made an example of him. They beat him to death in front of everybody in order to instill terror and obedience.
Herkese örnek olsun diye onu döverek öldürdüler herkesin önünde korku ve itaat aşılamak için.
The Senate's goal is to instill a sense of security in citizens.
Senatonun amacı vatandaşlara bir güvenlik anlayışı aşılamak.
Insomnia, you always say I'm a loser, but now I've conquered Omei and the Zu mountains, yet you're instill inside that Blood Cave!
İBlis, daima işe yaramaz olduğumu söylerdin! Ama hem Omei'i hemde Zu Dağlarını fethettiim! Sense hala o Kanlı Mağaradasın!
Given an increased consumer prejudice against chemical additives, how do we stem the tide, away from natural or organic based products and instill in the cheese buyer...
Tüketicinin kimyasal katkı maddelerine karşı artan önyargısı dikkate alındığında nasıl hem doğal ya da organik gıda maddesi üreticileriyle rekabet edip....
Philip of Macedonia raised his son among lions to instill fearlessness in him.
Makedonyalı Philip, oğlunu korkusuz yapmak için onu aslanlarla büyüttü.
- Can I instill the Alcaine?
- Alcaine vereyim mi?
And, therefore, we label those people as fundamentalists or fanatics and they have much greater purchase in terms of the fear that they instill in society than they truly deserve.
Bundan dolayı da bizler, o insanları tutucular veya fanatikler olarak sınıflandırırız ve topluma yavaş-yavaş aşıladıkları korku ile de olması gerekenden daha fazla avantaj sağlarlar.
Trying to instill a little history in him.
Biraz tarih bilgisi aşılamaya çalışıyordum.
I'm then able to instill, or re-instill, desirable ones.
Ardından istenen davranış biçimlerini yerleştiriyorum.
It's about the kids. I try to instill a good work ethic... but a lot of the parents get a little too wrapped up.
çocuklara iyi bir çalışma etiği aşılamaya çalışıyorum... fakat bir çok aile bu işe fazla asılıyor.
And to have the talent to instill those kind of feelings to other people is a gift.
Ve bu tarz duyguları verebilmek...
It doesn't really instill faith in your loyalty.
Sadakatin pek sağlam değil.
And then we're gonna instill some renewed confidence in it.
Ve sonra biraz da güven tazeleme yapacağız.
As a teacher, she had found that the best way to control unruly students was to instill a strong sense of shame... in their parents.
Bir öğretmen olarak, yaramaz çocukları kontrol etmenin en iyi yolunun, onların ailelerini içten içe utandırmak... olduğunu keşfetmişti.
So perhaps it's time to instill a little more fear into the people's hearts and minds.
İnsanların yüreklerine ve beyinlerine biraz daha korku aşılamanın vakti gelmiştir belki.
That is the quality that me and my six exwives tried to instill in our children.
Eski altı eşimle çocuklarımı bunu aşılamaya çalıştık.
That's not the way to instill confidence in your teammates.
Takım arkadaşlarına güven aşılamanın yolu bu değil.
We have worked years to instill the teachings of Jesus Christ into our daughter and in one fell swoop, you try to destroy everything we did!
İsa Mesih'in öğretilerini kızımıza öğretebilmek için yıllardır çabalıyoruz ve siz bir anda çıkıp yaptığımız her şeyi yok ediyorsunuz!
And it is my duty to instill in you the ideals we honor here.
Ve burada onurla sahip olduğumuz ilkelerimizi size aşılamak benim görevim.
They were able to instill their souls into this painting and became part of this art.
Ruhlarını bu tabloya aktarıp bu resmin bir parçası olabildiler.
You instill an instinct of fear.
Korkuyu içine işlersin.
With the screening, you're trying to instill what's called "The Shock of Capture", When the person first comes in.
Başlarına geçirdiğimiz çuvallarla onlara "yakalanmanın şoku" dediğimiz şeyi yaşatmaya çalışıyorduk.
I know I'm not doing my best to instill a sense of confidence in my abilities.
Tamam, biliyorum becerilerimin güveniyle sizi yeterince telkin edemedim.
They don't quite instill confidence in me.
Adamlar bana pek de güven aşılamadı.
Create the lie, instill the fear.
Yalan söyle ve korkuyu aşıla.
Our main objective was to instill fear and gain control.
Ana hedefimiz korkutmak ve kontrolü ele geçirmekti.
We will use visual aesthetics to instill psychically in the enemy a disincentive to attack.
Estetik bakma yöntemleri kullanarak düşmanın zihnine yavaş yavaş girip onu saldırmaz hale getiririz.
They were too busy acting out on each other to instill a sense of self in you.
Sana bencillik aşılamak için birbirleriyle devamlı tartışmakla meşguldüler.
It is up to him to instill that in others.
Ve bu bilgilerini diğerlerine aşılamaya yardımcı olur.
She used them to teach hygiene, To control behavior And to instill order.
Dişlerin her gün fırçalanmasını başkalarının rahatsız edilmemesini ve düzenin bozulmamasını isterdi.
Don't be angry at yourself for feeling shame, be angry at the people who instill shame in you.
Önemli olan oğlunun nasıl öldüğü değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]