English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Instinctively

Instinctively translate Turkish

246 parallel translation
Oh, no harm really. Besides, I always think a girl knows instinctively when she can trust a man.
Bir kötülük yok ama bence bir kız bir adama tam olarak güvendiğinde evine gitmeli.
She seems to know instinctively the kind of girl that interests me.
İlgimi çeken kızı içgüdüsel olarak merak ediyor.
Exhausted, I sold my bike in Toulouse... and bought a ticket to Monaco... where I headed instinctively.
Yorulduğum zamansa, bisikletimi Toulouse'da satıp içgüdüsel olarak Monako bileti almıştım.
I knew it instinctively, like an animal. I saw it coming.
İçgüdülerim böyle olacağını söylemişti.
When an explanation is given of something and every one believes it there may be one person somewhere who can't quite accept it, who instinctively says I'm not sure that this is sufficient explanation.
Bir şeyler hakkında bir açıklama yapıldığında ve herkes buna inansa da belki bunu kabul etmeyen içgüdüsel olarak, bu açıklamanın başarısından emin değilim diyen birileri olabilir.
Instinctively I felt that his malignant mood had its source in some cruel cross of fate.
İçgüdülerim bana, onun bu kötü huyunun kaynağında... kaderin acımasız bir oyununun yattığını söylüyordu.
I don't approve of you instinctively.
Sizi içgüdüsel olarak tasvip etmiyorum.
Instinctively, I followed myself approaching the bench in the park.
İçgüdüsel olarak kendimi parktaki o banka giderken buldum.
No. dear Miss Prism. I know that... but I felt instinctively that you had a headache.
Hayır, sevgili Bayan Prism, bunu biliyorum ama içgüdüsel olarak başınızın ağrıdığını hissettim.
Yes, I felt it instinctively.
Evet bunu hissetmiştim.
This made them indignant. They headed toward Animal Farm from all directions instinctively uniting once again in common cause.
İçgüdüsel olarak, yine bir ortak amaç uğruna birleşip her yönden akın akın Hayvan Çiftliği'ne gelmeye başladılar
Instinctively, I pretended to be too weak.
İçgüdüsel olarak, çok güçsüzmüşüm gibi davranıyordum.
Doesn't a woman sort of instinctively know when a fellow's on the make?
Bir kadın, bir erkeğin ona ilgi duyduğunu içgüdüsel olarak hissetmez mi?
The murdered fight back instinctively.
Öldürülen içgüdüsel mücadeledir.
When you're being followed, you instinctively find someplace where nobody can find you.
İzlendiğinde, kimsenin seni bulamayacağı bir yeri, içgüdüsel olarak bulursun.
Our hero's next adventure concerns a lady in circumstances from which any gentleman would instinctively wish to free her - but of which any man who was not a gentleman might instantly want to take advantage.
Kahramanımız bir sonraki macerasında zor durumdaki bir hanımefendiye rastlar. Gerçek bir beyefendi bu durumda doğal olarak kadını kurtarmak ister. Ama gerçekten beyefendi olmayanlarsa kadının bu durumunu kendi çıkarları için kullanmaya kalkarlar.
- Instinctively?
- İçgüdüsel olarak mı?
I instinctively used the Vulcan death grip.
İçgüdüsel olarak ölümcül Vulcan tutuşunu kullandım.
- Instinctively.
- Tüm kalbiyle.
The ignorance and unconsciousness of starving, shivering, sick humanity instinctively snatches at everything that can warm it and still its hunger.
Cehalet ve bilinçsizlikten dolayı aç kalınca doymak, ısınmak, hayatta kalmak için içgüdüsel olarak her şeyi yakıp yok ediyorlar.
The last person out of that car instinctively took the keys with him.
Arabayı en son kim kullandıysa içgüdüsel olarak anahtarları da almış olmalı.
Instinctively, that's what they do.
İçgüdüsel olarak yaparlar.
If planet annihilation is part of this thing's nature, it might seek them out as instinctively as an amoeba seeks out food.
Hazmettiði gezegen bu þeyin doðal bir parçasý oluyorsa... onlarý amipin içgüdüsel olarak yiyecek aramasý gibi buluyor olabilir.
I'll say I was looking for a certain girl, heard the whistles and fled instinctively.
Kız aradığımı, ıslığı duyunca gayri ihtiyari kaçtığımı söylerim.
He always digs for his food so instinctively, he tries to solve this problem by digging.
Yyeceğini hep kazarak elde ettiğinden, içgüdüsel olarak, bu sorunu da kazarak çözmeye çalışıyor.
But I knew instinctively you didn't mean what you said.
İçgüdüsel olarak anlardım ki söylediklerin kastettiklerin değil.
- Instinctively needing.
- İçgüdüsel ihtiyaçları var.
Just instinctively I feel it would be something interesting. "
"... İçimden bir ses çok enteresan olduğunu söylüyor. "
I just instinctively sort of - You know, if it says something like, uh...
Bir nevi içgüdüsel olarak... Bilirsin, şöyle şeyler yazarlar...
"A conversation with a dark-haired man will be very important for you"... well, I just instinctively think, you know, " Who do I know who has dark hair?
"Koyu saçlı bir beyle yapacağınız konuşma sizin için önemli olacak" işte içgüdüsel olarak düşünüyorsun, "Koyu saçlı kimi tanıyorum." diye. "...
In other words, uh, there's something in me that makes me read it... and I instinctively interpret it as if it were an omen of the future.
Başka bir deyişle, içimde beni onu okumaya iten bir şey var ve içgüdüsel olarak, geleceğe dair bir kehanet olduğunu varsayıyorum.
I did this instinctively.
Bunu içgüdüsel yaptım.
It's a technique that many hot-tempered, uneducated people evolve instinctively and though it's primitive it is as effective as more sophisticated techniques cultivated by better-educated people with gentler tempers...
Çabuk sinirlenen, eğitimsiz birçok insanın içgüdüsel olarak geliştirdiği bir teknik. İlkel bir yöntem olsa da daha yumuşak huylu ve iyi eğitimli insanlar tarafından geliştirilen sofistike teknikler kadar etkili.
You instinctively knew he was a nuclear scientist...,
Çünkü Bayan Oliver içgüdüsel olarak onun bir nükleer bilim adamı olduğunu biliyordu.
They were instinctively going under the water, because of this phosphor that was burning their skins.
Hepsi içgüdüsel olarak suyun içine girmiş, büyük ihtimalle fosfor derilerini yaktığı için suyun altında kalma ihtiyacı hissetmişler.
It's something they know instinctively, but try to reject or build complicated superstitions about.
Bu bilinçaltında bildiğiniz bir şey, ama bunu reddetmeye çalışıyor veya üzerine karmaşık hurafeler kuruyorsunuz.
Animals are instinctively terrified of fire.
Hayvanlar içgüdüsel olarak ateşten korkar.
Data... what if they're simply acting instinctively?
Data... Ya basitçe içgüdüsel olarak hareket ediyorlarsa?
You know this instinctively, Bill... and it's your instincts that make you such a good operative.
Bu içgüdüsel olarak biliyorsun, Bill ve seni bu kadar iyi bir gizli ajan yapan şey de bu içgüdülerin.
( Woman ) The expectation that we should instinctively know it all can mean that we don't educate ourselves about sex.
İçgüdüsel olarak bazı şeyleri bilebiliriz, ancak, bu seks konusunda kendimizi eğitmeyeceğimiz anlamına gelmez.
I mean, Jules plies her with alcoholic beverages, instinctively... tells her everything he knows she wants to hear, flatters her, charms her... and then sticks his tongue down her throat before she has a chance to say "Ah."
Yani, Jules onu alkollü içkilerle işletiyor, içgüdüsel olarak duymak istediğini bildiği her şeyi ona söylüyor iltifat ediyor, cezbediyor ve o "A" demeye fırsat bulamadan dilini boğazından aşağı sokuyor.
I just headed instinctively back to my apartment because I wanted to hold Judy and kiss her and say things to her, and then then I realized that, you know, I really blew it.
İçgüdüsel olarak daireme döndüm çünkü Judy'ye sarılmak, onu öpmek ve ona bazı şeyler söylemek istiyordum ama sonra sonra fark ettim ki her şeyi mahvetmiştim.
As a pure Saiyan, Vegeta, you're the only one who seems to have instinctively caught on to the might and barbarity of Broli.
Soylu bir Saiyan olan sen, Vegeta, iç güdüsel olarak Broly'inin gücüne ve barbarlığına kapılmış görünüyorsun.
I'll tell you where, someplace warm... a place where the beer flows like wine, where beautiful women instinctively flock like the salmon of Capistrano.
Nereye olduğunu sana söyleyeyim sıcak bir yere biranın şarap gibi aktığı bir yere güzel kadınların som balıkları gibi üşüştüğü bir yere.
I reacted instinctively.
Bu sana ders olsun.
From our spontaneous response to them, sir, I feel instinctively drawn to agree with you.
Bunlara içten gelen tepkilerimizden dolayı, Beyefendi kendimi içgüdüsel olarak söylediklerinizi kabul etmek zorunda hissediyorum.
They can visit an elephant graveyard centuries old and know instinctively where the bones of their ancient ancestors lie.
Bir fil mezarlığını ziyaret edebilir ve atalarının kemiklerinin tam olarak nerede olduğunu bilebilirler.
Howard just instinctively understands... the German ideal of right and wrong... the certain triumph of good over evil... and the redemptive power of romance.
Howard içgüdüsel olarak Almanların doğruya ve yanlışa bakışışını anlayabiliyor. İyiliğin kötülüğe karşı zaferini görüyor ve aşkın kurtarıcı gücünü hissediyor.
He made them all wait, and instinctively filed away their names and faces, as the Captain had told him to.
"Hepsini bekletti..." "... ve içgüdüsel olarak isimlerini ve yüzlerini... " "...
Instinctively, the calves move to the middle... where they are shielded by the sheer bulk and ferocity of the adults.
İçgüdüsel olarak buzağılar orta tarafa geçerek yetişkinlerin dağ gibi cüsselerini ve vahşiliklerini kalkan olarak kullanırlar.
When I heard it, I just reacted instinctively.
Duyduğum zaman içgüdüsel bir tepki verdim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]