Instinctual translate Turkish
72 parallel translation
Instinctual behavior. Oh.
İçgüdüsel davranışlar.
"The primitive world," I say, "what instinctual truths were lost with it."
"Ilkel dünyayla" derim, "ne de çok içgüdüsel hakikat yitip gitti".
Man is a combination... of the learned and the instinctual, of the sophisticated and the primitive.
İnsan öğrenilmiş olanla içgüdüsel olanın, karmaşık olanla ilkel olanın bir birleşimidir.
But what frightened the rulers of the empire even more was Freud's idea that hidden inside all human beings were dangerous instinctual drives.
Ancak imparatorluğu yönetenleri daha çok korkutan şey,... Freud'un her insanın içinde gizli tehlikeli içgüdüsel dürtüler olduğu düşüncesiydi.
I think that he sent Michelle those X rays like he was trying to reach out to her without quite knowing why, as if his own instinctual impulse was to save those men.
Bence Michelle'ye röntgenleri o gönderdi. Nedenini bilmeden,... ona durumu bildirmeye çalışıyordu. Sanki o adamları, içgüdüsel olarak kurtarmak istiyordu.
On some instinctual level... the creature is familiar with me.
İçgüdüsel olarak... yaratık beni tanıyor.
Display an instinctual affection, but... Even they will ultimately shun you.
Sevdiğin kişiler sana içgüdüsel bir sevgi göstermeye devam edebilirler ama onlar bile senden sonunda bıkacaklar.
It's an instinctual reaction.
Bu içgüdüsel bir tepki.
It becomes second nature, instinctual.
Artık bu içgüdüsel olarak sizde bir huy halini alır.
Vulcans experience an instinctual... irresistible urge to return to the homeworld and... take a mate.
Vulkanlar içgüdüsel olarak ret edemeyeceği bir eve dönme isteğiyle birlikte... eş bulmak üzere eve döneriz.
It's an instinctual developmental drive.
İçgüdüsel bir gelişim dürtüsü.
While I don't believe this creature has language in a true sense... it seems to be expressing itself in a mixture of simple concepts, sensations and instinctual reactions.
Her ne kadar bu yaratığın gerçek manada bir dili olduğuna inanmıyor olsam da... o kendisini basit kavramlar, duyumsamalar ve içsel tepkilerle ifade ediyor görünüyor.
A sort of instinctual chaos : forms and colors comingling in a conflictual coherence, bodies cohabiting in a harmonious but unstable questioning, in short, instinctive, cacophonic and, paradoxically, controled painting.
İtkisel seçilmiş karşıt renkler güzel bir ahenk sağlamış. Armonik bir çerçevede ele alınmış kütleler... Kısaca itkisel, kakafonik bir resim ve ilginç bir paradoksla karşımıza çıkan hakimiyet.
To live life consistent with your deepest instinctual drives.
Sezgilerini kullanarak istikrarlı bir yaşam sür.
I don't know if that's instinctual or a side effect of this retrovirus.
Bunun retrovirüsün yan etkisi mi, yoksa içgüdesel mi olduğunu bilmiyorum.
The notion of animal drives, unconscious and instinctual drives, lurking beneath the surface of civilization ;
Medeniyetin altında gezinen bilinçdışı içgüdüsel dürtüler,... hayvansal dürtülerden bahsediyordu.
driven primarily by instinctual or unconscious desires and that if you can in fact trigger those needs and desires, you can get what you want from them.
Tüketici, içgüdüsel ya da bilinçdışı arzularla hareket ediyordu. Eğer bu ihtiyaç ve arzuları tetikleyebilirseniz,... onlardan istediğinizi alabilirsiniz.
It is instinctual
Kalıtımsaldır.
It's an instinctual response.
Bu içgüdüsel bir tepki.
Sigmund Freud said that the purpose of our dreams is to satisfy certain instinctual urges that society deems unacceptable.
Sigmund Freud'a göre rüyalarımızın amacı toplumun kabullenemeyeceği belirli içgüdüsel dürtülerimizi tatmin etmektir.
In the world, it's gonna be because you have to. It's gonna become instinctual.
- Dış dünyada, yapmak zorundasın çünkü herşey içgüdüsel olmaya başlayacak.
It's instinctual.
O kadar da tuhaf değil.
- Instinctual, right?
- İçgüdüsel, değil mi?
They're instinctual, intuitive, and, above all, verbal.
Güdüsel, sezgiseldirler. Dahası sözler önemlidir.
I shoot from a more instinctual place.
Fotoğraf çekerken daha çok güdülerimi dinliyorum.
A purely instinctual creature, all desire and joy and rage.
Tutku, zevk ve öfkeden oluşan, tamamıyla içgüdüsel bir yaratık.
It's an instinctual response.
içgüdüsel bir tepki.
I grabbed the fork off the table and it was just instinctual.
Masadan çatalı kaptım, içgüdüsel bir şeydi.
The delirium means her brain is shutting down, reverting to its most instinctual functions.
Deliryum beyin aktivitesinin durması ve en basit içgüdülere geri dönmesi demektir.
He's an animalistic, pure, gutsy, instinctual kind of guy, who will do anything to, uh... to get ahead.
O hayvani, saf, atılgan, içgüdüleriyle hareket eden türde bir adam. Öne geçmek için herşeyi yapabilecek biri.
That was- - it was- - it was instinctual.
İçgüdüsel bir şeydi.
David fincher described you as an actor possessed and deeply instinctual.
David Fincher seni azimli aktör ve sezgileri güçlü diye tanımlamıştı.
This goes deeper than memory into instinctual survival patterns.
Adımı biliyordu. Endişelenme.
This goes deeper than memory into instinctual survival patterns.
Bu durum, hafızanın daha derinine içgüdüsel hayatta kalma yöntemlerinden kaynaklanıyor. Kümeleşme.
He's instinctual. She's empirical.
Erkek içgüdüsel ;
But she only knows this on an instinctual level, clearly, because she has neither the intelligence, the education or the vocabulary to express such regret.
Ancak bunu yalnızca içgüdüsel bir seviyede net olarak algılayabiliyor zira böylesi bir pişmanlığı anlatmaya yetecek zekası, eğitimi ya da sözcük dağarı yok.
Instinctual, I guess.
İçgüdüsel bir şeydi sanırım.
It's instinctual.
İçgüdüseldir.
Well, survival isn't logical, it's instinctual.
Hayatta kalma içgüdüseldir, mantıksal değil.
- it's instinctual.
- İçgüdüsel bir durum.
No one saw us coming, so the response is instinctual - panicked, violent.
Geldiğimizi kimse görmedi, böylece tepki iç güdüsel oldu. Panik sonucu, şiddetli bir şekilde...
It's instinctual.
İç güdüsel.
It's instinctual.
Bu içgüdüsel bir şey.
They prey on our instinctual need to survive.
Hayatta kalma içgüdümüzle uğraşır.
I was just, like, instinctual, because - -'cause they were doing so well, you know?
İçgüdüseldi sanki. Çünkü çok iyi durumdaydılar.
It's fairly instinctual.
Tamamen içgüdüsel.
Men are not animals using their brains. They're instinctual animals.
Erkekler beyinlerini kullanan hayvanlar değillerdir, sadece içgüdüleri olan hayvanlardır.
It's something instinctual.
İçgüdüsel birşey.
The notion of animal drives, unconscious and instinctual drives, lurking beneath the surface of civilization ;
1920'lerde Bernays,... Lippmann'ın istediği şey için teknikler geliştirdiğini iddia ettiği bir dizi kitap yazmaya başladı.
driven primarily by instinctual or unconscious desires and that if you can in fact trigger those needs and desires, you can get what you want from them.
Ahlaksızlıkla normal davranış arasında ince bir çizgi vardır,... çabucak yön değiştirebilirsiniz.
It was instinctual.
İçgüdüsel bir tepkiydi.