English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's time to leave

It's time to leave translate Turkish

519 parallel translation
Master. It's time to leave.
Joo Goon, gitme vakti.
I'm here, so it's time for you to leave.
Geldiğime göre artık git.
It's time for you to leave now.
Artık gitmelisin.
It's time for you to leave...
Nereye gidiyoruz?
It's to leave you time for foreign politics.
Dış politikada size zaman kazandırmak için.
It's time to leave.
Gitme zamanı.
Come, it's time to leave.
Gel, gitme vakti geldi.
Maybe it's time for me to leave.
Belki de benim için ayrılma zamanıdır.
It's time to leave, sir.
- Gitme vakti efendim.
- It's time to leave for the boat.
- Gemiye binme vakti geldi.
It is time to leave my crystal palace.
Sırça sarayımdan ayrılma zamanı geldi.
Well, it's time for me to take my leave, dear lady.
Evet, artık gitme zamanı geldi efendim.
It's time for you to leave the house.
Şimdi evi terk etme zamanı.
" It's time to leave.
Gitme vakti geldi.
It's time to leave your pretty ship.
Güzel gemini arkada bırakma zamanı geldi.
Tell Sandy it's time to leave.
Sandy'e söyle de çıkalım.
And, well, we know it's gonna be two weeks before you're leaving, but some of the men here are gonna be out on patrol when it comes your time to leave us, and, well, we'd like to take this opportunity...
Ve bunu siz gitmeden iki hafta önce yaptığımızı biliyoruz ama bizi bırakma zamanın geldiğinde buradaki bazı askerler dışarıda devriyede olacak ve biz de bu fırsatı değerlendirmek istedik.
Hitler wanted to attack Russia soon in the Fall of 1940 e was left to convince, only for this time, that it would be impossible to leave for the war, in a height of those, had to the climate in Russia
Hitler Rusya'ya 1940'ların sonbaharında saldırmak istiyordu. Yılın o zamanlarında oluşabilecek kötü hava şartlarına karşı o tarihlerde savaşa girmek konusunda kendini ikna etmeye çalışıyordu.
But we obtain to leave the roads main and to go for the province e was extraordinary, because it was a wonderful time, in the villages the people received them e offered them optimum brandy, optimum wine, therefore said "stops what to leave everything for the Germans?"
Ama güç bela anayola ulaşmayı başardık... Taşrada durum çok sıradışıydı. Hava günlük güneşlikti.
It's true, I do have to leave, and I haven't got much time.
Doğru, ayrılmam gerekiyor ve fazla zamanım yok.
It's time for us to leave you.
Biz artık gidelim.
Hurry up, Madame Rosa, it's time to leave.
Acele edin Madam Rosa, Gitme zamanı geldi.
It's best to leave her, we'll see her another time.
Yalnız bırakalım, başka zaman görürüz.
Rosie, get my hat. I think it's time we leave. I... back to the dairy...
Rosie, şapkamı al, sanırım mandıraya gitme, zamanı.
It's been a long struggle, but now that you've regained your strength, it's time for you to leave.
Uzun süre mücadele ettin ama şimdi gücünü geri kazandın ve artık gitme zamanın geldi.
Well, I mean I think that it's time for me to leave.
Artık gitme vaktim geldi demek.
It's time to leave!
Gitme zamanı geldi!
Well, it's time to leave.
Gitme vakti.
It's time to leave this pleasant scene.
Bu hoş manzaradan ayrılma zamanı geldi.
And when a magician can no longer create, it ´ s time for him, as they say in the business, to pack up and leave quietly.
Ve bir sihirbaz artık üretemiyorsa onun için, ticarette dedikleri gibi toplanıp gitme vaktidir.
I think it's time to leave, Robin.
Sanırım gitme zamanı, Robin.
That is why we are here today : no more crying - it's time to leave.
İşte bu yüzden bugün buradayız, artık sızlanmak yok. Artık terk etme zamanı.
Tell Mr.Stone it's time to leave for the ransom drop.
Bay Stone'a fidyeyi bırakma vaktinin geldiğini söyleyin.
It's as if you don't care about time going by... and yet I know that you are in a hurry to leave.
Sanki geçip giden zamanla ilgilenmiyor gibi yapıyorsunuz ama biliyorum ki aceleniz var.
we've got some gas and it's time to go let's leave this dump before we start to glow!
- Mutlu yıllar!
That you're a smart old man who knows when he's finished and it's time to leave.
Sonuç, ayrılma zamanının geldiğini bilen akıllı ve olgun bir adam olduğun.
It's time to leave the Twilight Zone and face reality.
Şimdi alacakaranlık kuşağından çıkıp gerçeklerle yüzleşmek zorundasın.
It's time for you gentlemen to leave.
Siz beyefendiler için gitme zamanı.
It's just hard to arrange to leave at exactly the same time with someone.
Deniyorum. Ama onunla aynı saatte çıkmam çok zor.
- It's time for you to leave this town.
Kasabayı terk etmenizin zamanı geldi!
It's time to leave my cubicle. - Right now?
odamdan gitme vaktin geldi.
It's time for you to leave.
efendim, gitme vaktiniz geldi.
It's time to leave!
Gitmemiz gerek!
Gentlemen, I think it's time for men of good will to take leave of one another.
Beyler, sanırım artık iyi niyetli beylerin birbirinden ayrılma zamanı geldi.
It's time for us to leave now.
Sanırım bizimde gitme vaktimiz! İyi!
It's time for you to take your bird and leave, freako.
Kuşunu alıp gitme zamanın geldi, ucube.
It's time for the train to leave.
Treninin hareket saati geldi.
Now it's time to leave him.
Artık onu terk etmeliyiz.
- I think it's time for us to leave.
Sanırım gitme vaktimiz geldi, Jules.
Detectives, it's time for you to leave.
Dedektifler, gitmenizin zamanı geldi.
- Dad, it's time to leave.
- Baba, gitmemiz gerek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]