Time to leave translate Turkish
1,729 parallel translation
Picked a hell of a time to leave.
Tam da vaktinde gidiyorsun.
Well now it's time to leave the industy.
Şimdi sektörden ayrılma zamanı.
Time to leave.
Gitme zamanı.
All visitors time to leave.
Tüm ziyaretçiler için ayrılma vakti.
it was time to leave, but she was too many for him.
Gitme vakti gelmişti, ama onun için çok fazlaydı.
We'll need a word that both of us know that means it's time to leave.
Gitme vaktinin geldiğini belli etmek için bir kelimeye ihtiyacımız var.
Aditi, it's time to leave.
Aditi, gitme zamanı.
It's time to leave.
Gitme zamanı geldi.
Time to leave, muchacho.
Gitme zamanı, köle.
It's time to leave, Mr. Hunt.
Gitme zamanı geldi Bay Hunt.
And I don't want scofield ditching me once it's time to leave... he's not ditching anybody.
Burada çıkacağımız zaman, Scofield'ın beni... -... başından atmasını istemiyorum.... - Kimseyi başından atmıyor.
It's time to leave.
Gitme vakti.
You are free to leave any time, but I strongly recommend... you take some time off.
İstediğiniz zaman gidebilirsiniz ama biraz izne çıkmanızı şiddetle öneririm.
Remember, if you don't hear from me in 5 weeks time, I want you to leave this place, take whatever you desire and go back to your homeland.
Unutma, benden 5 hafta sonra haber alamazsan, burayı terketmeni istiyorum, ne almak istiyorsan al ve evine dön.
Weíd leave it to the pious to destroy churches and burn synagogues or blow up each otherís mosques, and I think thatís a point that we might spend more time making because I do think it is feared of us, and this was
Bunu yobazlara bırakıyoruz. Kiliseleri yok etmeyi, sinagogları yakmayı... Birbirlerinin camilerini havaya uçurmayı.
I want to leave for the time being, and stop giving her anymore pains.
Her şeyi zamana bırakmak ve ona daha fazla acı vermek istiyorum.
to drop the item on time, we must leave in exactly four minutes and 32 seconds.
Çantayı zamanında bırakmak için tam olarak 4 dakika 32 saniye sonra ayrılmalıyız.
The next time you leave this house... will be when you find a path to happiness
Bu evden bir kere daha ayrıldığında mutluluğa giden yolu bulacaksın.
I heard you broke up with the small, angry man, so before I leave, I want to ask you one more time.
Küçük, sinirli adamla ayrıldığını duydum bu yüzden ayrılmadan önce, bir kez daha sormak istedim.
He'd go to motels ahead of time to replace the sheets with leak-proof, medical-grade linen so he wouldn't leave blood evidence.
Otele önceden gelir ve çarşafları sızdırmaz, tedavi amaçlı ketenlerle değiştirir. - Böylece arkasında hiç kan bırakmamış olur.
It was easy to leave the first time.
Tess. En başta ayrılmakta hiç zorluk çekmedin.
The normal procedure would be to leave crew members awake so that they could monitor the pods and bring the others out when it's time, but since they all went in, there'd be some kind of an automatic or timed shut-down protocol, but I can't find one.
Normal işletim yöntemi mürettebattan birkaçının uyanık kalmasıdır, böylece kapsülleri gözlerler ve zamanı gelince diğerlerini uyandırırlar, ama hepsi uyuduğuna göre bir çeşit otomatik veya zamanlı uyandırma sistemi olduğunu düşündüm, ama öyle bir şey bulamadım.
I have a staff of 20 that'll tell you the only time I ever leave the kitchen is to take a leak - or yell at a customer.
20 tane işçim, size mutfaktan çıktığım tek anın işemek için veya müşterinin tekine bağırmak için olduğunu söyleyebilir.
Not to leave this time.
Bu sefer ayrılmamak.
Next time leave the scheming to the experts.
Bir dahaki sefere entrika olayını uzmanlara bırak.
But we don't have time to cook because we leave at 6 : 00.
Yemek pişirmek için de zaman yok..
The hardest thing for me was to meet new friends, going to new schools all the time, and, you know, finally get comfortable with a group of friends at one school and then having to leave.
Benim için en zor şey yeni arkadaşlar edinmekti. Sürekli yeni okullara gidiyordum. Nihayet bir okulda bir grup arkadaşla rahatlıyorsunuz ve sonra tekrar terk ediyorsunuz.
We don't have much time. You have to leave.
Burayı terk etmelisiniz, çabuk.
Mr Dorrit will forgive me if I ask leave to continue this interesting conversation at another time, when we've had the opportunity to collect ourselves.
Bay Dorrit eğer bu ilginç konuşmaya, kendimizi toparlamak için uygun durumda olacağımız başka bir zaman devam etmemizi istesem beni affeder.
Uncle Ono, I think it's time to tell the Viceroy about our little secret, how you never meant to leave the Republic and how you truly care what's best for your people.
Ono amca. Sanırım, küçük sırrımızı Valiye anlatma vakti geldi. Cumhuriyeti terk etmeyi hiç düşünmediğini ve halkınız için en doğrusunun kesinlikle bu olduğunu gösterme zamanı.
That doesn't leave a lot of time to ask him who his all-time hero is.
O zaman da, en sevdiğin kahraman hangisi sorularına pek vakit kalmıyor.
He makes sure to leave plenty of time to get to his bombing site.
Zamanın çoğunu bomba sitelerinde harcıyor.
- It's time for you to leave now.
- Şimdi gitme vaktin geldi.
It's time for you to leave.
Yavaş yavaş git artık sen.
- What time do you have to leave the house?
- Evden kaçta çıkman gerekiyor?
Alan, I think it's time for you to leave.
Alan, sanırım gitme vaktin geldi.
It's hard to explain, but... every time I leave it somewhere... it comes back to me.
Açıklaması zor ama, bunu bir yere bıraksam da gelip beni buluyor.
It's very important that you pay for your rooms now, there won't be time to take care of it tomorrow because we have to leave very early in the morning.
Odalarınızın ücretlerini şimdi ödemeniz hayati önem arz etmekte, çünkü yarın sabah erken saatte ayrılmamız gerekiyor.
Although it hurts, But you must admit that time has come for you to leave.
Ne kadar zor olsa da, gitme zamanının geldiğini kabul etmen lazım.
About the time Finn and I were ready to leave, we found this article about a Spanish sailor who was rescued off a deserted island after being shipwrecked for three years.
Finn ve ben tam oradan ayrılmak üzereyken, ıssız bir adada 3 yıl kaldıktan sonra oradan kurtulmuş bir İspanyol denizci hakkında bir yazı bulduk.
I've been here a long time but now I have to leave.
Uzun bir süredir buradayım ama artık ayrılmak zorundayım.
When it was time for Hannah to leave, I just...
Hannah'nın gitme zamanı geldiğinde ben...
It's time for you two to leave.
Şimdi ikiniz için gitme zamanı geldi.
Maybe it's time for us to leave, too. Huh, Santi?
Belki bizim içinde ayrılma zamanı gelmiştir, huh Santi?
It's time for you to leave.
Gitme vaktin geldi.
- Yes, it was him! To leave the house from time to time.
- Sadece biraz daha dışa açılmalı o kadar.
How can I help you get ready to leave this house in time for your father if you won't help?
Yardım etmezsen babanla buluşmak için zamanında evden çıkmana nasıl yardım edebilirim?
Versailles will give you a hard time, but that will leave enough for you and the boys to live on for a couple of months.
Versailles biraz zorluk çıkarabilir ama.. ... bu para sana ve çocuklara birkaç ay yeter.
I get to Annapolis, and whoever I leave behind as mayor - Bond, Campbell, or who knows - they're gonna have a better time of it.
Ben Annapolis'e gidince arkamda Başkan olarak kimi bırakırsam bırakayım Bond, Campbell ya da başkası fark etmez onlar bu işin sefasını sürecekler.
I'm gonna leave now and give you some time to think about your actions so you don't do something you will regret later.
Şimdi gidiyorum ve sana zaman veriyorum. Kararlarını bir düşün. Sonra pişman olacağın şeyler yapma.
We must continue. Time to leave.
Kalkın hadi, gitme zamanı.
time to die 52
time to go home 94
time to wake up 54
time to go 627
time to sleep 29
time to eat 55
time to go to work 26
time to go to bed 19
time to get to work 16
time to get up 91
time to go home 94
time to wake up 54
time to go 627
time to sleep 29
time to eat 55
time to go to work 26
time to go to bed 19
time to get to work 16
time to get up 91
time to move on 27
time to move 28
to leave 37
leave me 436
leave 1433
leaves 53
leave it here 29
leave me the fuck alone 22
leave it with me 73
leave me in peace 46
time to move 28
to leave 37
leave me 436
leave 1433
leaves 53
leave it here 29
leave me the fuck alone 22
leave it with me 73
leave me in peace 46
leave me alone 2886
leave a message 819
leave it to me 292
leave us alone 361
leave it 1083
leave it there 89
leave it out 59
leave her 167
leave me a message 124
leave now 176
leave a message 819
leave it to me 292
leave us alone 361
leave it 1083
leave it there 89
leave it out 59
leave her 167
leave me a message 124
leave now 176