English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / To leave

To leave translate Turkish

55,074 parallel translation
Anyone who wants to leave can leave.
Gitmek isteyen herkes gidebilir.
Why would we want to leave?
Neden ayrılalım ki?
I'm gonna have to ask you to leave.
Gitmenizi istemem gerek.
You're gonna have to leave.
Gitmeniz gerekecek.
I'm afraid you have to leave the cat.
Ne yazık ki kediden ayrılman gerekecek.
Anyone with half a brain knew we were not going to leave. That room without an escalation.
Beyninin yarısı olan herkes o odadan gerginlik olmadan çıkmayacağımızı biliyordu.
- But so sad he has to leave so soon.
- Bu kadar çabuk gitmek..... zorunda olması çok üzücü.
I want to leave.
Gitmek istiyorum.
I told you to leave him alone.
Sana onu rahat bırakmanı söylemiştim.
I have to leave... suddenly.
Derhâl gitmem gerekiyor.
Carrie, under no circumstances allow her motorcade to leave the hotel.
Carrie, ne olursa olsun, konvoyun otelden ayrılmasına izin verme.
I couldn't wait to leave.
Ben gitmek için sabırsızdım.
So, they had to leave Switzerland.
Bu yüzden de İsviçre'yi terk ettiler.
The last thing they told me was to leave, to go to Australia.
Bana söyledikleri son şey, Avustralya'ya gitmemdi.
I just need you to leave me alone.
Beni yalnız bırak.
I need you to... to leave and go back to the hotel, okay?
Onu bırakıp otele dönmeni istiyorum, tamam mı?
When his family found out he died, some of his cousins came down here to leave a mark.
Ailesi onun öldüğünü öğrendiğinde kuzenlerinden birkaçı gelip bir hatıra bırakmak istemişler.
Every time I'm here, it gets harder and harder to leave.
Her gelişimde ayrılması bir o kadar zor oluyor.
You need to leave now.
Hemen gitmelisin.
Well, I want him to leave me alone.
Beni yalnız bırakmasını.
I wonder, ma'am, if he might want you to leave.
Peki o sizin gitmenizi ister miydi?
A long time ago, you asked me to leave Nassau with you to avoid ruin.
Bana sonumuzla yüzleşmek yerine Nassau'dan kaçalım demiştin.
I wonder, ma'am, if he might want you to leave when he learns of your current state of being.
Durumunuzdan haberdar olunca sizden gitmenizi isteyebilir hanımefendi.
Feed him. But once he's done eating, we need to get him to leave.
Ama yemeği bittiği anda onu buradann göndermemiz gerekiyor.
This would be a perfect time to leave and pretend the rest of the story was just as happy and successful.
Öykünün devamını boş verip mutlu ve başarılı bitmiş gibi yapmak için çok uygun bir zaman.
But there's a credible argument to be made that we ought to leave right away, while we still can.
Ancak yapılacak güvenilir bir argüman var. Hemen ayrılmamız gerektiğini, Hala yapabiliriz.
It costs more to leave than...
Gitmek kalmaktan daha ucuz.
You really intend to leave... whether Jack returns alive or not?
Gerçekten de gidiyor musun? Jack sağ salim dönse de dönmese de.
The same rules, you try to leave it better than how you found it.
Aynı kurallar geçerli, bulduğundan daha iyi bırak.
Maybe it's time for me to leave this town.
Belki de bu şehirden gitme vaktim geldi.
My parents had to leave their homes... to find a city where no one knew them.
Anne babam evlerini terk etmek zorunda kalıp onları kimsenin tanımadığı bir yer aramışlar.
"If you come to me, but will not leave your family, you cannot be my follower."
"Benimle gelirsen, ama aileni bırakmazsan, benim takipçim olamazsın."
You just want to have your way with the maids so Master will leave dozens of children here.
Hizmetçilerle birlikte olmak istiyorsun öylemi böylece çocukları olacak ve burada bırakacak.
Leave the IRS to me.
Milli Gelirler İdaresi'ni bana bırak.
I'll leave the picture, in case you're the type of girl who likes to take pride in her work.
Eseriyle gurur duymaktan hoşlanan kız türü olman için fotoğrafı bırakacağım.
I said "Leave him alone." He's got important work to do. "
"Onu rahat bırakın, yapacak önemli işleri var" dedim.
You're not just gonna pack up and leave her to the wolves.
Öylece toparlanıp onu kurtlara yem etmezsin sen.
Unfortunately, it can't leave this room. You're gonna have to read it here.
Maalesef bu odadan çıkamaz, burada okuman gerekecek.
But these horsemen, they came from nowhere and asking us to where we were travelling and we prayed that they would leave us, vanish.
Fakat o atlılar bir anda ortaya çıkıp nereye gittiğimizi sordular ve bizi bırakıp ortadan kaybolmaları için dua ettik.
- [grunts] Leave it to you muttonheads to use the Thunder Ear backwards.
Nöbetçilik görevi resmen size geçti!
Leave your shoes on. No need to take your laptop out.
Dizüstü bilgisayarınızı bırakmanıza gerek yok.
Just leave her and go back to the hotel, okay?
Onu bırak ve otele geri dön, tamam mı?
A test of my faith in that place to see if I'd leave.
Onunla gitmeyecek kadar o yere imanım var mı diye test edildim.
I'm out of here as soon as I get a location on the Dominican deal, but, uh, I'll leave a man behind to watch you, and Aisha can get you whatever you need.
Dominikli ile anlaşma yapınca buradan hemen gideceğim. Seni koruması için bir adam bırakacağım. Aisha ihtiyaçlarını karşılayabilir.
I always try to leave in time to pick up Amira from school.
Amira'yı okuldan almak için her zaman vaktinde çıkmaya çalışıyorum.
See, you not finna leave me here to explain all that to her.
Bak, beni ona tüm olanları açıklamak için kullanamazsın.
Sorry I can't take your call right now, but leave a message, I'll get back to you as soon as I can.
Üzgünüm şu anda telefonunuza bakamıyorum ancak mesaj bırakırsanız en kısa sürede size geri dönerim.
Yeah, we based your credentials around an agent who's on leave, but we haven't had time to backstop everything.
Evet, kimlik bilgilerinizi temel aldık. Izinli olan bir ajan etrafında, Fakat biz her şeyi durdurmak için vaktimiz olmadı.
I'll leave that to God.
Onu Tanrı'ya bırakırım.
If you leave him alive long enough, he's going to make you pay for it.
Hayatta kalmasına izin verirsen senden bunun hesabını sorar.
- Leave it to us.
- Bunu bize bırak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]