Jar jar translate Turkish
2,350 parallel translation
Well, if it isn't Wil Wheaton, the Jar Jar Binks of the Star Trek universe.
Bizim Wil Wheaton değil mi bu? Star Trek evreninin Jar Jar Binks'i.
Jar Jar, it's Palpatine.
Jar Jar, it's Palpatine.
I just need to reduce it down into this pickle jar, toss in a bay leaf to impress those stupid judges.
Kavanoza koymak için biraz küçültmem gerekiyor. O salak jürileri etkilemek için yaprak da koyalım.
In that jar on the mantel.
Şöminenin üzerindeki kavanozda.
A jar with a big spider in it, of course.
- İçinde büyük bir örümcek olan kavanoz.
What if the earth was in danger and the only way to save it was to stick your hand in a jar with a spider?
Ya dünya tehlikeye girerse ve kurtarmanın tek yolu da elini örümcekli bir kavanoza sokmak olursa ne yaparsın?
Put your hand in the jar or forever be revealed as my sidekick.
Ya elini kavanoza sok ya da sonsuza kadar benim yardımcım olarak kal.
Oh, my God, you're like a little kid, gets his hand stuck in a cookie jar,
Tanrım. Eli şeker kavanozu içinde yakalanıp ırk önyargısı diye bağıran çocuk gibisin.
- starts yelling about racial bias. - No, I'm like a little kid who had to wait in line for the white kids to get their hands - out of the cookie jar.
Hayır, beyaz çocukların ellerini şeker kavanozundan çekmeleri için sırada bekleyen çocuk gibiyim.
You're a sweet in jar.
Biliyorum. Sen yeni çocuksun.
Lobster potpie, cheesecake in a jar, and...
Güveçte istakoz, cheesecake ve...
Caught with your hand in the cookie jar.
Kurabiye kavanozundaki senin ellerin olur.
So, what are you gonna wear, "the bell jar," or "let's get this party started"?
Pekâlâ, ne giyeceksin? "Çan şeklinde" olanı mı "hadi artık partiyi başlatalım" olanı mı?
And drop it in the jar.
At kavanozun içine.
Well, if you look over there, you'll see the jar, right?
Orada. Şişeyi gördün, değil mi?
You're not thinking of mailing her a jar of your own pubes or anything, are you?
Aletinin kıllarını bir kavanoza koyup kıza yollama gibi bir şey yapmazsın, değil mi?
You take your sample of mud and you just fill, say, a glass jar, and you put it in the window.
Çamur örneğinizi alın, ve bir cam kavanoza sadece doldurun, ve onu pencerenin önüne koyun.
So many moments were so sweet, like the peanut butter jar.
Pek çok tatlı anları oldu, bir kavanoz fıstık ezmesi gibi.
What cookie jar did Frank stick his grubby hands into this time?
Gizem burada. Frank bu sefer hangi kurabiye kavanozuna elini attı.
Nice girls keep their cookies in a jar.
Akıllı kızlar kurabiyelerini kavanozun içinde saklar.
In this jar is the scrap of the hundred-dollar bill that was pulled from. Petty Officer Bick's la Boca.
Bu kavanozda Astsubay Bick'in "la boca" sından çıkan para parçası var.
Look in the glove compartment for a brown jar for the Chief, Benny.
Şerif için torpido gözündeki kahverengi şişeye bak Benny.
Time to take the lid off the cookie jar.
Evlendin! Artık kurabiye pakedini açmanın vakti geldi!
I just used my last jar.
Son kavonozum da bitmişti.
Ooh! Nickel in the swear jar!
Kötü söz için kavanoza beşlik atacaksın!
And that used to be a quarter in the swear jar.
Eskiden kavanoza yirmi beşlik atılırdı.
Where's my little jar at the checkout stand?
Kasada, benim bağış kavanozum nerede?
See, they just double the price of the first jar then they toss in the second one "for free."
İlk kavanozun fiyatını iki katına çıkarıyorlar sonra da ikincisinin üzerine "bedava" yazıyorlar.
In the real world all you need is this little jar they put way up here which is...
Gerçek dünyada sana gereken her şey şuraya koydukları bu küçük kavanozda...
It's a jar of olives.
Bir kavanoz zeytin.
You stuck your hand in the wrong cookie jar, little girl.
Her kuşun eti yenmez, ufaklık.
- and I will open the jar.
- İyi olur, sağ olun.
And now, I think we'll have an open jar of jam. - No, don't do that!
- Alice, biraz reçel alabilir miyim?
I offer to help her find some clothes, and she smashes my jar of honey.
Ben ona elbise bulmaya çalışıyorum o ise bal kavanozumu kırıyor.
You know, maybe he stuck his hand in the cookie jar, Skimmed some money for himself.
Bilirsin, bal tutan parmağını yalar.
Why did that cookie jar have to be on top of that fridge? Ugh.
Üzerinde t-shirt'ten başka bir şey olmadan gece yarısı gördüm seni ama...
What was in that jar?
O kavanozda ne vardı?
If the virus had been kept on the outside of an airtight jar, that might be an issue.
Virüs, hava sızdırmayan bir kavanozda tutulmuşsa sorun olabilir.
The jar held old-school inoculations.
Kavanozda eski moda bir aşı varmış.
Uh, listen, I'm a screenwriter, and is it theoretically possible for smallpox to survive for more than 200 years underwater in a sealed glass jar?
Dinleyin, ben bir senaryo yazarıyım da. Teorik olarak, su altındaki cam kavanozda saklanan bir çiçek virüsünün, 200 yıldan fazla yaşaması mümkün müdür?
One possibility is tetanus from the glass jar that sliced your hand.
Kavanozun camı elini kestiği için bir ihtimal tetanoz olabilir.
Glass jar, he won't be able to get through it.
Cam kavanoz! Onun içinden çıkamaz!
It has acid for saliva, did you really think you could contain it in a jelly jar or a refridgerator.
Salyasında asit var. Gerçekten reçel kavanozunda durur mu sanıyordunuz? Ya da buzdolabında.
Well, you are. I mean, you're certainly not the kind of person that would want to watch me do this... With a jar of that.
Öylesin, en azından bir kavanozla bunu yapmamı izlemek isteyecek biri değilsin.
Let me jar your memory.
Dur hafızanı tazeleyeyim.
Try the "take a penny, leave a penny" jar.
"Bir bozukluk al, bir bozukluk bırak." kavanozunu dene.
My father has a jar with real human eyes at home.
Evde babamın içinde gerçek insan gözleri olan bir kavanozu var.
When you lay down at night in your bed, before you take out your heart and put it in its jar, do you ever have any remorse about the way you treated vince when he was a kid?
Geceleri, yatağına uzandığında, henüz kalbini çıkarıp bir kavanoza koymadan önce, Vince daha küçükken, ona davranış şeklinden dolayı, hiç pişmanlık duydun mu?
I'm going to go pee in the jar I got going in the alley.
Ben bir su döküp geliyorum.
'If only I could get her brain in a jar, or hook her up to electrodes.
Beynini bir kavanoza koysam ya da onu elektrotlara bağlayabilsem.
Why the bell ringing, and a tip jar?
Evet. Neden çan çalıyor?