Locker translate Turkish
4,685 parallel translation
You can't even see into the locker rooms from there.
Oradan soyunma odaları bile görünmüyor.
It's down in my locker.
Aşağıdaki dolabımda.
You're me. You find a first day employee sneaking around in the ladies'locker room. What do you do?
Sen söyle, bir çalışanın ilk gününde bayanlar soyunma odasına girse ne yapardın?
Uh, which is Lucy's locker? Number 116.
- Lucy'nin dolabı hangisi?
It looks like a medic's locker key, but 107's not Lucy's locker.
Sağlıkçıların dolap anahtarına benziyor ama 107 Lucy'nin dolabı değil.
Why would she have another locker?
Neden başka bir dolabı daha olsun ki?
Well, maybe Lucy found something incriminating, decided to store it in the locker, and then she was killed for it.
Belki Lucy suçlayıcı bir şey bulmuştur ve onu dolaba saklamaya karar vermiştir. Sonra da bu yüzden öldürüldü.
Lewis, can we search the locker?
Lewis, dolabı arayabilir miyiz?
Able's locker can wait.
Able'in dolabı bekleyebilir.
Someone wrote something really nasty on my locker.
Birisi dolabıma gerçekten kötü bir şey yazmış.
And then she was the one who bombed my locker.
Ama sonra dolabımı bombalayan oydu.
Here's your locker key.
Soyunma odasının anahtarı.
I just ran into a locker.
Dolaba çarptım.
What, like Hurt Locker stuff?
Hurt Locker filmindeki gibi mi?
So if you can all do me a favor and pass down your keys- - your house keys, your car keys, your locker keys.
O yüzden bana bir iyilik yapın anahtarlarınızı bırakın, evinizin, arabanızın, dolabınızın anahtarlarını.
Step away from the locker!
Oradan uzaklaşın!
Look, I don't know why you want this locker, but I'll make you a deal. 21!
Bak, bu depoyu neden istediğini bilmiyorum ama anlaşabiliriz. 21!
You let us win this locker, we'll give you everything inside except for that cute little clown doll for Hope.
Bizim kazanmamıza izin ver biz de sana, Hope için istediğimiz o tatlı palyaço bebeği dışında, hepsini verelim.
N-Not to worry, but you should know you are in the wrong locker room.
Endişelenecek bir şey yok. Ama yanlış soyunma odasında olduğunu bilmelisin.
Is she in the locker room?
Soyunma odasında mı?
It's a locker key from a bus stop or gym, maybe.
Otobüs durağındaki ya da spor salonundaki dolaba ait bir anahtar olabilir.
That's my locker.
Bu benim dolabım.
Look, someone killed Bert and then cleaned a small area of floor between the body and the front of the locker. Blake...
- Blake...
They also match the boot print found in the morgue next to the locker from which you stole the body of persons unknown.
Onlar ayrıca, bilinmeyen kişinin cesedini çaldığınız morgdaki dolabın yanında bulunan ayak izleriyle uyuşuyor.
That locker over there, open it.
Şurada dolap var ya... Onu açın.
All it's done so far is give me a pain in my ass, hurt my feet, get me laughed at in my locker room.
Şimdiye kadar sadece ayaklarımı acıttı ve soyunma odasında dalga konusu olmama neden oldu.
One, I hid my Lantern battery in a smelly locker for years before my boss ever found out.
Bir, Fener bataryamı patronun onu bulana kadar kokulu dolabımda yıllarca saklamıştım.
Now I'm asking you to support me in the locker room and in the press.
Şimdi beni soyunma odasında ve basında desteklemeni istiyorum.
And when the locker room gets ahold of this, this dude is on his own, believe you me.
Soyunma odasında bunun kokusu alındıktan sonra bu adam, inan bana, kendi başına kalacak.
I need the support of my fans, talk radio, and the locker room.
Hayranlarımın, radyocuların ve soyunma odasının desteği lazım.
There is so much hate in that locker room, Doc.
O soyunma odasında o kadar çok nefret var ki doktor.
We got bets in the locker room.
Soyunma odasında iddiaya girdik.
And Evans rightfully showing his frustration as he heads into the locker room.
Evans, soyunma odasına giderken haklı olarak öfkesini gösteriyor.
Hey. Hey. I just came out to the locker room.
Soyunma odasında herkese söyledim az önce.
No. No, I don't think it will affect the locker room at all.
Hayır, soyunma odasını etkileyeceğini sanmam.
Anyway, the locker room's through there.
Neyse, soyunma odası şu tarafta.
Okay, well, the... the knee braces are in the locker room.
Tamam, şey... Dizlikler soyunma odasında durur.
Oh, look, here's my old locker.
Bakın, eski dolabım bu da.
WHEN I WAS A KID AND YOU HAD A P.E. CLASS, 40, 50 GUYS, THEY'D GO INTO THE LOCKER ROOM,
Ben çocukken, sen de beden eğitimi derslerini bilirsin 40-50 erkek çocuk, birlikte soyunda odasına girerdik herkes çıplak olurdu.
I bet I win a locker full of treasure, like a solid gold bar of silver or Picasso's TV.
Adım gibi eminim, içinde altın külçeler halinde gümüş ya da Picasso'nun televizyonu olan bir depo bulucağım.
Oh, this stupid locker must have belonged to some old lady.
Bu aptal depo ihtiyar bir bayana ait olmalı.
Abe, we found your storage locker.
Abe, gizli deponu bulduk.
The contents of that locker are my private business!
O depodaki malzemeler, özel işlerim içindi!
Mr. Garcia, we got a warrant here to look through Sidney Jouron's locker.
Bay Garcia, Sidney Jouron'ın dolabını aramak için arama iznimiz var.
- I'll open his locker for you. - Uh, so,
- Dolabını sizin için açacağım.
I'm gonna go back to the evidence locker.
Kanıt odasına geri döneceğim.
Hey, spring Dorneget out of the evidence locker, will you?
Kanıt odasından Dorneget'dı da al yanına, olur mu?
On second thought, why don't you just go back to the evidence locker?
Düşündüm de, neden kanıt odasına geri dönmüyorsun?
Ryan shared with us that having your locker so visible from his locker is both distracting and upsetting to him.
Ryan bize, senin dolabının onun dolabının oradan görünüyor olmasının onu üzdüğünü ve dikkatini dağıttığını söyledi.
Ryan was wondering if you could move your locker into there.
Ryan, acaba dolabını oraya taşır mısın diye merak ediyordu da?
Uhh... just personalizing my locker.
Dolabımı kişileştiriyorum.