English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / Old case

Old case translate Turkish

723 parallel translation
This is an old case. It's already settled.
Bu eski bir dosya, çoktan karara bağlandı.
Old Case hasn't been around lately, but he'll be back. We can count on it.
Case son zamanlarda ortalıkta yok ama geri dönecek.
Well, I've just been reviewing an old case.
Şey, eski bir davayı inceliyordum.
- Oh, so I'm an old case now, am I? - Ssh!
- Demek eski bir dava oldum, öyle mi?
Hey, your old case sounds interesting, James.
- Söylerim. Hey, şu eski davan kulağa ilginç geliyor James.
It's an old case.
Eski bir mesele yüzünden.
- It's an old case.
- Eski bir dosya.
- An old case.
- Eski bir dosya.
The police won't trouble themselves with a 70-year-old case.
Polis kendini 70 yaşındaki bir dava ile yormaz.
This is a very old case.
Bu çok eski bir dava.
We figured we'd stick around just in case the old boy himself should show up.
İhtiyar da gelirse diye, buralarda takılsak iyi olur dedik.
The, uh, case of Champmathieu, the old ex-convict - Is that over yet?
Eski mahkûm Champmathieu'nun davası, sona erdi mi?
The other day, I was talking about this case with an old friend of yours, Mr. Barsad.
Geçen gün, sizin eski dostunuz Bay Barsad'la bu konu hakkında konuşuyordum.
A 12-year-old who easily ate deadly mushrooms and... survived the others... would be a very interesting case for him.
Zehirli mantarları yiyip diğerlerini kurtaran 12 yaşındaki bir çocuk onun için ilginç bir vaka olurdu.
Old Judge Case's boy.
Yaşlı Yargıç Case'in oğlu.
You wouldn't care to step into a waltz as the old year dies, would you, Mr. Case?
Eski yıl biterken benimle bir vals yapmayı istemezsiniz, değil mi Bay Case?
We agreed that old scandals might be forgotten in your case.
Olayını, eski, unutulmuş bir skandal varsayıyoruz.
I say, you think the old boy carried the fate of the empire in that little black case.
Affedersiniz, beyler. Bakın, sizce babalık o küçük siyah çantada imparatorluğun kaderini mi taşıyor acaba?
Say, Dan, there's an old dame outside, says she can crack the Dexter case.
Dan, dışarıda yaşlı bir kadın var ve Dexter davasını çözebileceğini söylüyor.
Tom, that's for the old lady, just in case.
Tüm günü almasın. Kamyonlar bekliyor.
I'm a hopeless case, far too old to alter my preferences now.
Ben umutsuz vakayım. Artık tercihlerimi değiştirmek için de çok yaşlıyım.
Old, in any case.
Gene de yaşlı olsa gerek.
It is also excellent at making old shutters bang... and on dark nights one can spray it in the air in case... the wind isn't whistling loud enough.
Ayrıca eski panjurları çarptırmakta üstüne yoktur bir de karanlık gecelerde rüzgârın ıslığı yeterince keskin değilse havaya sıkılabilir.
When I got interested in this case, I went through the old files very carefully.
Bu dava ile ilgilendiğimde, eski dosyaları iyice gözden geçirdim.
Something about an old murder case and an undertow in the lake.
Eski bir cinayet davası ve göldeki anaforla ilgili bir efsane.
My old man used to keep'em around the house... in case he had a grudge he wanted to settle.
Babam onları evin etrafında tutardı öfkelenip ödeşmek istediği biri olursa diye.
Anyone can drive a car anywhere. Third-party risk is all you need in case you knock some old codger down in the street.
Sokaktaki bir bunağı çiğneme riskine karşın tek yapacağın, üçüncü dereceden sigortalatmak.
SO I'M TO TAKE IT THAT YOU PREFER THE BOW TI E AND OLD IRONSIDES, HMM? I'M AFRAI D THAT SEEMS TO BE THE CASE.
Bu sözlerinizden papyonu ve Old Ironsides'ı tercih ettiğinizi anlıyorum.
Actually he sits on a kitchen chair with an old hose wrapped ragged under him. - Do you always be... brooding over your case. - Ow!
Gerçekte bir mutfak sandalyesinde oturuyor.
Well, if I was the murderer, I'd be very worried in case you heard what Old Enderby said to Cora when he called.
Ben katil olsaydım, Enderby'nin Cora'ya ne dediğini duymuş birinden çok rahatsız olurdum.
But I could cite one case among a thousand other frauds, of old bank notes unpaid from savings then resold at three or four percent of their face value reassigned to good funds and reimbursed in full.
Ama diğer binlerce dolandırıcılık arasında bir davadan bahsedebilirim, tasarruflardan ödenmemiş eski banknotların görünür değerlerinin yüzde üç veya dördüyle yeniden satılıp fonlara yeniden ve tam olarak aktarılması.
As for the case of diarrhea it was that old mare of judge Cutchell's.
İshal meselesi ise, ihtiyar belediye başkanı, Yargıç Cutchell'dı!
Reckon it's just a case of too soon old and too late smart.
Sanırım birinin erken yaşlanıp geç akıllandığı bir durum.
BUT HE GAVE ME HIS WORD THAT IT WAS THE CASE AND THAT'S GOOD ENOUGH FOR ME WITH OLD DINSY.
Ama durumun bu olduğuna yemin etti ve bizim Dinsy söz konusu olunca bu bana yeter.
Probably just an old fashioned case of indigestion.
Büyük ihtimal sıradan bir hazımsızlıktır.
You're a hard case, ain't you, just like your old man?
Çetin cevizsin, değil mi? Tıpkı baban gibi.
The old man has a personal interest in this case, so don't fuck up.
Komutan bu konuya özel önem veriyor, işi berbat etmeyin.
Anyway, my old lady's gonna be there, and she gonna get dead in my case if I ain't there, so, look, you have a nice evening, and I'll see you later.
Üstelik eski sevgilim de orada olacak ve orada olmazsam benim durumumda ölüp geçecek. Bu yüzden sen güzel bir akşam geçir, sonra görüşürüz.
And in this case, the anticlimax came instantly in the opening speech by this ineffable old Tory, Sir John Wardlaw-Milne, because he made this fantastic suggestion that there should be a supreme commander of all the armed forces who should be...
Ve bu durumda, düş kırıklığı Sir John Wardlaw-Milne'ın, tüm silahlı kuvvetleri komuta eden, tek bir üstün kumandan olması gibi mükemmel bir fikri, açılış konuşması sırasında sunması, ile meydana gelmişti.
Collecting old law books, case numbers, newspaper clippings, you name it.
Bütün kanun kitaplarını, dava örneklerini, gazete haberlerini, ne bulursa topladı.
In that case, we'll go boating tomorrow and take the old man.
O halde, yarın yaşlı adamı da yanımıza alıp kayıkla gezmeye çıkarız.
I was engaged to a case of fifteen year old girl who ran away from her aptolis angelis.
Yetimhaneden kaçan 15 yaşındaki bir kız çocuğuyla ilgili olarak tutulmuştum.
It means, old man, you haven't got a case. No contest.
Dava mava yok demek bu, dostum.
Well, in that case, might you take pity... on a crusty old scientist, who holds you very dear... and marry me?
Bu durumda, seni çok seven huysuz, yaşlı bilim adamına... -... acıyıp onunla evlenir misin? - Charles, bu anı çok uzun...
He's shacked up with some 16-year-old girl and a case of Jack Daniels.
16'lık bir kızı metres tutmuş, kasa kasa Jack Daniels viskisi de cabası.
I had prepared a case, and old man White said to me "How did you do?"
Bir davaya hazırlanıyordum ve yaşlı White bana "Ne yaptın?" diye sordu.
When I was seven years old, I bought another pair of glasses just in case that would happen.
Yedi yaşındayken, belki kırılabilir diye... başka bir gözlük daha almıştım.
That poor old yellow-tailed guy... developed a fatal case of indigestion.
Evet. O zavallı, yaşlı, sarı kuyruklu adam.. ... hayati bir sindirim rahatsızlığı geçirdi.
This, regrettably, is not always the case. In the old days young officers used to be treated more indulgently in this respect.
Eskiden genç subaylara bu konuda hoşgörülü yaklaşılırdı.
Sort of case that would have interested our old friend Mr. Sherlock Holmes.
Bu dava tam eski dostum Sherlock Holmes'in ilgilendiği türden.
little old basket case on wheels, or the ten-foot-taIl roadblock?
Tekerlekli sandalyedeki darmadağın küçük yaşlı mı yoksa üç metre uzunluğundaki dev mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]