English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / One beer

One beer translate Turkish

674 parallel translation
Should I buy one beer for tonight, or can I fill it up as much as I want?
Yalnızca bu gece için bir tane mi alsam yoksa bir sürü alıp buzdolabını tıka basa doldursam mı?
Took one beer.
Bir bira aldım.
- One beer, coming up.
- Bira, geliyor.
One beer, and a sidecar for my friend.
Bana ve dostuma birer bira lütfen.
- Would you cut it out? - Let's see, you owe me four sodas, six Coca Colas, two cream sodas and one beer.
- Evet, şimdi bir bakalım, 4 gazoz, 6 kola, 2 meyvalı gazoz ve bir bira.
And can we go by Smitty's for just one beer?
Smitty's'e de bir bira içmek için uğrayabilir miyiz?
One beer!
- Buyur? Bir tane de bira!
- Hey, just one beer.
- Sadece bir bira.
No harm in one beer, Joe.
Bir biradan bir şey olmaz, Joe.
We never gave her even one beer.
Bir bira bile vermedik ona.
- Come on, Charly, just one beer.
- Haydi, Charly. Sadece bir bira.
- I buy you one beer, okay?
- Sana bir bira alayım, olur mu?
- You-You buy me one beer?
- Sen? Sen mi bana bira alacaksın?
- One beer at John's.
- John'nin yerinde bir bira içeriz.
One beer.
Bir bira. - Bir mi?
One beer's no cheer.
Bir bira yetmez bize.
- No. One beer's no cheer.
- Evet, yetmez.
I want to fill up your fridge with beer... and I want to come over every day to have one.
Buzdolabını biralarımla ağzına kadar doldurup her gün gelip birer tane içmek istiyorum.
We get one chance at girls, schnapps and beer
# Kızlarda da, birada da tek seçim hakkın vardır
Now, in honor of this great occasion, I'm dishing out free beer to one and all, and anybody found sober after sundown is liable to arrest for disorderly conduct, and that's my ruling!
Şimdi bu büyük haberin onuruna, barımda bedava bira dağıtıyorum, ve güneş batmadan önce ayık bulunan kimse olursa, kamu düzenini bozmaktan yükümlü olur, ve bu da benim kararım!
I stopped at a drive-in for a bottle of beer, the one I had wanted all along... only I wanted it worse now, to get rid of the sour taste of her iced tea... and everything that went with it.
Bira içmek için yol üstü lokantasına girdim, yol boyunca istediğim tek şey. Şimdi daha çok istiyordum, buzlu çayının acı tadından ve onunla ilgili herşeyden uzaklaşmak için.
Don't forget we're supposed to give him a beer, or the price of one.
Ona bir bira ya da parasını vermemiz gerektiğini unutma.
Five packs for champagne, three for wine, one for beer.
Şampanya beş pakete, şarap üç pakete, bira bir pakete.
Put the beer right back there on the table. One at each end.
Biraları masanın her iki tarafına koyun.
~ 36 bottles of beer on the wall. ~ You take one down, and pass it around.
Duvardaki 36 şişe biradan, bir tane alırsın ve etrafından geçersin.
~ 35 bottles of beer on the wall. ~ You take one down, and pass it around.
Duvardaki 35 şişe biradan, bir tane alırsın ve etrafından geçersin.
One of the pleasures of duty in neutral country you Germans can drink fine Scotch whiskey and your enemies can fill up on fine German beer.
Tarafsız bir ülkede görev yapmanın güzel taraflarından biri de bu. ... Siz Almanlar, Scotch viskinin hasını içebiliyorsunuz ve düşmanlarınız da işkembelerini o güzel Alman birasıyla dolduruyor.
One cold beer in the house and you show up!
Hepsi senin olsun.
Well, for example, there's a beer joint, the Yellow House, in number one village.
Ne demek istiyorsun? Örnek vereyim. Bir numaralı köyde sarı bir ev var.
One bullet for the "No Shooting" sign, one for the beer can and one for Harry.
Bir kurşun "Atış yapmak yasaktır" levhasına, Bir kurşun bira kutusuna, bir kurşun da Harry'ye.
Three! One for the shooting sign, one for the beer can -
Bir tane yasak levhasına, bir tane bira kutusuna.
I do hope, dear Franz, this is a one-time surprise, and you won't turn Schönbrunn and the Hofburg of Vienna into a Viennese beer cellar!
Sevgili Franz, umarım bu sürpriz bir kereliktir Schönbrunn ve Viyana Hofburg'unu Viyana bira mahzenine çevirmezsiniz!
You wanna get yourself grounded, you just add one more can of beer to that stack.
Eğer ceza almak istiyorsan, kulene birkaç kutu daha ekle.
And then one afternoon as I took my first sip of what must have been my 2,000th beer,
Bir akşam üzeri, yaklaşık 2000.
One of them looked down, and among the empty beer cans and dead barracuda, she saw the long backbone of the great fish that was now just garbage waiting to go out with the tide.
Biri aşağıya baktı ve boş bira kutularının ve ölü bir barakudanın yanında artık çöpe dönmüş, med-cezirin kendisini derinlere çekmesini bekleyen balığın uzun omurgasını gördü.
THE BEER HE HAD IN PLACE OF THE ONE HE DROPPED ON THE- -
Yere döktüğü biranın yerine...
Outselling Rhine wine eight to one, rapidly creeping up on draft beer.
Rhine şarabından fazla satıyoruz. Çok yakında bira satışına ulaşacağız.
I can't offer you any beer, but I gladly accept one of your cigarettes.
Size bira ikram edemem ama sigaranızdan memnuniyetle kabul ederim.
No, quatro tequila and one beer.
Beş tekila.
That kind of trade doesn't drink one short beer a night. Am I right?
Sağlam tarzda bir müşteri gecede küçük bir bira içmez.
One-Eye, bring me a beer into the office.
Tek göz, ofise bir bira getir.
Have one more beer.
Bir bira daha iç.
What happens after one more beer?
Bir tane daha biradan sonra ne olacak?
One more beer, thanks, Joyce.
Bir bira daha, teşekkürler, Joyce.
One sip of beer.
Bir yudum bira.
For reasons which still remain unclear Edvard Munch is now formally invited by the Berlin Art Association the Verein Berliner Künstler to arrange a one-man exhibition of his work in their new exhibition hall, the Architektenhaus a converted beer-parlour on the WilhelmstraBe,
Hâlâ belirsizliğini koruyan sebeplerle Edvard Munch Berlin Sanat Derneği'nin Berlin Sanatçılar Birliği tarafından çalışmaları için WilhelmstraBe üzerinde bulunan bir birahaneden dönüştürülmüş olan yeni sergi binaları, Mimarlar Evinde tek kişilik sergi açmaya davet edilir.
One ginger beer, and one glass of fresh water.
Bir zencefilli bira ve bir bardak taze su.
A guy tries to set up a little business, sell a little beer they call him public enemy number one.
Küçük bir iş yapmaya çalışarak bira satan bir adamı bir numaralı halk düşmanı yaptılar.
There's a beer in the fridge if you want one.
İstersen dolapta bira var.
- I'd really like a beer, if you have one.
- Varsa bir bira içebilirim.
Get you a case of beer for that one.
Bunun için size bir kasa bira vereceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]