Only you can translate Turkish
11,221 parallel translation
You know, Rowena's the only one who can remove it.
Bunu yok edebilecek tek kişi Rowena.
Because you're at the center of all this, which makes you the only person I can trust.
Çünkü bütün olayların ortasındasın, bu da seni güvenebileceğim tek kişi yapıyor.
I don't see how you can free dive after only an hour's instruction.
- Umarım. Sadece bir saat ders aldıktan sonra nasıl serbest dalış yapacaksın anlamıyorum.
It's a surprise. You're not the only one that can keep a secret.
Sır saklayabilen tek kişi sen değilsin.
The only thing that matters now is that we find Julian and make sure he can't come home, so if you're not in, spare me the car ride and let me out.
Şu an önemli olan tek şey Julian'ı bulup eve dönememesini sağlamak eğer dahil olmayacaksanız araba yolculuğundan çıkarın beni bırakın gideyim.
He's about to O.D. on wolf venom, and the only thing that you can get out of him is... is Cepheus, whatever the hell that's supposed to mean.
Aşırı dozda kurt zehirinden ölmek üzere ve ondan öğrenebildiğin tek şey Cepheus artık ne anlama geliyorsa.
No more office that thinks being eco-friendly means having only one toilet, and a break room you can't even take a break in.
Artık sadece bir tuvalet ve giremediğin bir dinlenme odası olmasının çevre dostluğu olduğunu düşünen bir ofis yok.
The only one who can get me that sword is you.
Kılıcı bana getirebilecek tek kişi sensin.
There is only one person who can help you defeat the Dark One now.
Artık Karanlık Olan'ı yenmenize yardım edebilecek tek bir kişi var.
Danny, you've got to figure it out, you're the only one who can.
Danny, şifreyi çözmen gerek çünkü çözebilecek tek kişi sensin.
Surely you can't be so conventional as to think there's only one way to bring up a child?
Eminim ki çocuk yetiştirmenin yalnızca bir yolu olduğunu düşünecek kadar geleneksel değilsindir.
But this plan of yours will only work if you can actually deliver your friend.
Ama bu plan ancak arkadaşını bize teslim edebilirsen işe yarar.
You can't read this gibberish, only top-level gang leaders are fluent in it.
Bu anlamsız şekilleri okuyamazsınız, sadece üstü düzey çete liderleri anlar.
Did you not see a fire? I told you I can only see what the runes allow!
Onları tepede ölürken gördün de yangın çıkacağını görmedin mi?
I want you to do everything you can to get this directly to the Führer and only the Führer.
Bunu doğrudan Führer'e ulaştırmak için elinden geleni yapmanı istiyorum yalnızca Führer'e.
Did you know only 1 % of all males can perform auto-fellatio?
Sadece erkeklerin % 1'lik kısmının kendi kendine oral seks yapabildiğini biliyor musun?
It's the only way he can get you into bed.
Seni yatağa atmanın tek yolu bu.
With no student loans to pay off, imagine then going into the real world and getting a job where you only work 36 hours a week, but got paid for 40, a place where you can still find a thriving middle class,
Öğrenim kredisi borcunuz olmadan gerçek dünyaya atıldığınızı ve haftada sadece 36 saat çalışıp 40 saatlik maaş aldığınız hâlâ refah içinde yaşayan bir orta sınıf bulabileceğiniz bir yerde işe başladığınızı düşünün.
- Well, there's a heavily-bolted door to the fire escape, and there's the roof, which you can only access from here.
Pekala, yangın çıkışına doğru açılan ağır sürmeli bir kapı var, ve birde çatı, oraya ulaşabileceğin tek yer.
- You can only do so much.
Seninde yapabileceklerin bir yere kadar.
There is only one person who can help you defeat the Dark One now.
Artık Karanlık Olan'ı yenmenize yardımcı olabilecek tek bir kişi kaldı.
You are the only one who can help me.
Yardım edebilecek tek kişi sensin.
You're not the only one who can lie. Wait.
- Yalan söyleyebilen tek kişi sen değilsin.
The two of them out there, together, Raising the kind of hell you can only dream about.
İkisi ise dışarıda ancak hayal edebileceğin türden terör estiriyor.
I can only imagine... how angry you must be.
Ne kadar sinirli olduğunuzu anlayabiliyorum.
The only reason why I haven't fired you is'cause I can't be in two places at once.
Seni hala kovmamış olmamın tek sebebi aynı anda iki yerde olamamam.
Please. You are the only one who can help me now.
Lütfen, şu anda bana yardım edebilecek tek kişi sensin.
Unfortunately, it's only a matter of time before the FBI pays you a visit, and we can't have that...'cause you are what is commonly referred to as a loose end.
Ne yazik ki, FBI'in seni ziyaret etmesi an meselesi, ve buna izin veremeyiz. Çünkü sen, yaygin olarak bilinen yarim is denen seyin ta kendisisin.
Oh, you're not the only person in here who can be threatening.
Buradaki tek tehditkâr kişiler siz değilsiniz.
You're the only one that can help us.
Bize yardım edebilecek tek kişi sensin.
You're the only person that I can trust.
Sen güvenebileceğim tek insansın.
And you can only take three of the team, so space is an issue.
Bir denizaltı.
I'm the only one who can help you.
Sana yardım edebilecek tek kişi benim.
Perhaps you need sanctions eased against a rogue nation so that you can sell them your tanks or your factories can only spew toxins if the U.S. doesn't sign an emissions treaty.
Belki bir sahtekar ulusa karşı hafifletti yaptırım ihtiyaç Eğer onlara tankları satmak böylece Veya sadece toksinleri kusmak edebilirsiniz fabrikaları ABD emisyon antlaşma oturum yoksa.
You can only be pushed aside for so long before you start to think you are the problem.
Sürekli kenara itilirsen, bir süre sonra sorunun sen olduğunu anlarsın.
If you don't, we can take that picture to a judge and get a warrant, but then you've lost your only chance to cooperate.
Eğer vermezseniz bu fotoğrafı bir hakime götürür ve izni alırız fakat o zaman işbirliği yapmak için tek şansınızı yitirmiş olursunuz.
You are, by far, the most normal person at the FBI, so, you're really the only person in the world I can talk to about this stuff.
Sen ise açık ara farkla FBI'daki en normal insansın, o yüzden bu konuları dünyada konuşabileceğim tek kişi sensin.
It's the only direct flight to Venezuela today, and, as you can see, it's already en route.
Bugün Venezuela'ya yapılan tek direkt uçuş bu ve görebildiğin üzere çoktan yola çıkmış bile.
I'm the only one you can talk to.
Konuşabileceğin tek kişi benim.
And only you boys can stop it.
Sadece siz çocuklar bunu durdurabilirsiniz.
They said the Darkness is coming, and... only you and I can stop it.
Karanlık'ın geldiğini söyledi ve onu sadece siz durdurabilirsiniz dedi.
And in extreme situations, like the one you're in right now, you have no choice. You're the only one who can help her.
Aşırı durumlarda da şu an içinde buluduğun durum gibi seçeneğin yok.
I did, but aren't you just a little curious to learn why you're the only one who can open it?
İstiyordum ama neden onu bir tek senin açabildiğini birazcık da olsa merak etmiyor musun?
Right now, I think you guys are the only family I can handle.
Şu anda başa çıkabileceğim tek aile sizsiniz.
Oh, and, Piggy, the best part is that even though you're the only female host on late-night, it shows you're brave enough to say, "I can't do it without a man."
Ve en güzel tarafı Piggy gece programı sunan tek kadın olmana rağmen bu, "Bir erkeksiz başaramam." diyecek kadar cesaretli olduğunu gösteriyor.
Why can't you accept that you're Hyde and he is the only thing who can destroy Dance?
Niye Hyde olduğunu ve Dance'i yok edebilecek tek şeyin o olduğunu kabul edemiyorsun?
Olalla. You say that I'm the only one that can kill Dance?
Olalla, Dance'i öldürebilecek tek kişinin ben olduğumu mu söylemiştin?
I am the only one you can love because I am the only one whose soul is as dark as yours.
Sevebileceğin tek kişiyim çünkü sadece benim ruhum seninki kadar kara.
You're the only one who can.
- Açabilecek tek kişi sensin.
You can only watch a night show.
Sadece gece gösterimi izleyebilirsin.
You can only discuss this with him.
Bunu sadece onunla görüşebilirsiniz.
only you 239
you can do it 1412
you can 2818
you can't 4106
you can't miss it 64
you can't beat me 46
you can't be serious 595
you can talk to me 162
you can't kill me 112
you can't fool me 70
you can do it 1412
you can 2818
you can't 4106
you can't miss it 64
you can't beat me 46
you can't be serious 595
you can talk to me 162
you can't kill me 112
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't make me 84
you can't understand 78
you can't help me 85
you can trust me 449
you can't stop me 130
you can't do it 187
you can't have it 85
you can't leave me here 50
you can't go wrong 20
you can't make me 84
you can't understand 78
you can't help me 85
you can trust me 449
you can't stop me 130
you can't do it 187
you can't have it 85
you can't leave me here 50