Part of the job translate Turkish
705 parallel translation
It's part of the job.
İşin bir parçası.
I think we'll manage it all right now that Harding knows his part of the job.
Harding bu işi iyi biliyor bu sebeple hallederiz sanıyorum.
It's part of the job.
İşimizin gereği.
His part of the job could have been to use his truck as a blind, to draw us away from the real getaway car.
Kendininkini şaşırtmaca olarak kullanmış olamaz mı? Böylece diğerleri kolayca kaçıp gitti.
Is taking the bosses'daughter to the Mocambo part of the job?
Ya patronunun kızını mesai saatinde Mocambo'ya götürmen?
It's part of the job.
Bu, işin bir parçası.
It's part of the job!
İşinin bir parçası bu.
That leaves 65 percent with the worst part of the job over.
İşin en zor kısmı bittiğinde yüzde 65 geri kalacaktır.
I don't mind, it's part of the job.
Bunlar hep oluyor, işin bir parçasıdır.
That's part of the job.
Bu da işimin bir parçası.
That's part of the job.
İşinizin parçası.
Miss Simpson, if you aren't up to your part of the job, tell me now.
Bayan Simpson, işin üstünüze düşen kısmını yapamayacaksanız söyleyin.
All part of the job.
İşin bir parçası.
- Oh, it's all part of the job... you know, just tryin to tie the loose ends together
Hepsi işin bir parçası, sadece gevşek uçları birleştirmeğe çalışıyorum.
They're dead, right? I mean, that's part of the job.
Onlar öldü, tamam mı?
I don't mind doing it if it's part of the job, but -
İşim gerektiriyorsa yapmakta sakınca görmem, ancak...
My father says that going to bed is an integral part of the job and... And one must be good at it.
Babam yatmanın işin bir parçası olduğunu ve bunda iyi olmak gerektiğini söyler.
All part of the job, part of self-defense, that is.
İşimiz gereği. Kendimizi savunmak için kullanıyoruz.
- Part of the job.
- İşin bir parçasıydı.
That's just part of the job.
O da işimin bir parçasıydı.
- It's just part of the job.
- Meslek icabı.
How'd you get out of that part of the job?
Peki bu işin içinden nasıl çıkıyorsun?
- Wasn't that part of the job?
- Bu, işinin bir parçası değil miydi?
You really do like to lean, don't ya? It's part of the job, pal.
- Sen bundan gerçekten hoşlanıyorsun, değil mi?
That's part of the job.
Bu da işin içinde olan birşey.
- That's part of the job, as I understand it.
- Ben de öyle sanıyorum.
They didn't tell me this was part of the job.
İşin bu kısmını bana söylemediler.
Is that part of the job?
Bu da işin içinde mi?
You know, boys, I'm gonna miss this part of the job.
İşin bu tarafını özleyeceğim.
Aren't you into the whole bondage part of the job?
İşin bu tarafı seni heyecanlandırmıyor mu?
Look, it's part of the job, kid.
Bak, bu işin bir parçası evlat.
Sorry, Louison, just part of the job.
Kusura bakma Louison, iş icabı.
House calls are probably my favorite part of the job.
Ev ziyareti işin en çok sevdiğim kısmı.
It's all part of the job.
İşimin bir parçası.
Throwing trash away in the trash can is part of your job.
Çöpleri çöp kutusuna atmak senin görevin.
Visiting cells is part of my job, helps me keep tabs on the men.
Hücre ziyaretleri işimin bir parçası, mahkûmları takip etmemde işe yarıyor.
Part of a parole officer's job is to keep in touch with the man he's working with.
Denetleme memurunun işinin bir parçası çalıştığı kişiyle irtibatta olmak.
Part of my job is to sort various pieces of laundry as they come out of the machines.
Evet. Makinelerden çıkan çamaşırları birbirinden ayırmak da işimin bir parçasıdır.
That's the worst part of our job...
Bu görevimizin en kötü kısmı...
Do you consider that part of your job, to give a man back the dignity he once had?
Bir adama önceden sahip olduğu saygınlığı geri vermenin işinin parçası olduğunu düşünmüş müydün, Harvey?
Well, part of my job is to help my client to think of ways to operate in a way that the public would, you know, approve.
Benim işim müşterime halkın tasvip edeceği şekilde nasıl çalışılacağını göstermektir.
Well, now we're faced with the most nerve-wracking part of a detective's job.
Şimdi, bir dedektifin işinin en sinir bozucu tarafıyla karşı karşıyayız.
Uh, but he realized, I'm sure, there's no question, he realized he was part of a big job that had to be done, and he was gonna do it the way he did everything... full out.
Ama fark etti ki, çok eminim, hiç şüphesiz fark etti ki yapılması gereken büyük bir işin bir parçasıydı ve ne olursa olsun üstüne düşeni layıkıyla yapacaktı.
I'm doing my job, keeping my part of the highway safe.
Ben işimi yapıyorum. Sorumluluğumdaki otoyolda güvenliği sağlıyorum.
You know the best part of our job is?
Önceki işler böyle değildi.
Don't give me that it's-part-of-the-job routine.
Bana Bu İşin Rutin Olduğunu Anlatma..
That was my job as a registrar, that I had the possibility of moving a bit around under various pretexts, to carry papers from my part of the camp into the central registry, and, at that occasion, to meet other people and give them messages,
Siz de Direniş'e üye miydiniz? Evet. İşim, merkezi kayıta evrak taşımak gibi çeşitli bahaneler üreterek insanlarla buluşup mesajları vermek ve onlardan mesajlar almak için etrafta dolaşmamı sağlıyordu.
See, it's part of my job to make the customers feel special.
Müşterileri özel insanlar olduklarına inandırmak işimin bir parçası.
The most important part of this job is the art of listening.
Bu işin en önemli kısmı, dinlemeyi bilmektir.
Even before I first wandered into the cabstand for an after-school job... I knew I wanted to be a part of them.
Okul sonrası işi olarak taksi durağına adım atmadan önce bile onlardan biri olmak istediğimi biliyordum.
This is the fun part of my job, because this is history in the making.
Teşekkürler. İşimin eğlenceli kısmı bu, çünkü yapılışının tarihi.
part of me 17
part of it 35
part of what 16
the job 92
the job is yours 18
part two 38
part one 26
part time 16
part human 21
part of it 35
part of what 16
the job 92
the job is yours 18
part two 38
part one 26
part time 16
part human 21