Part of it translate Turkish
12,152 parallel translation
- I'm just not meant to be part of it anymore.
- Artık onun bir parçası olmak istemiyorum.
And now, somehow... you're a part of it.
Şu an, bir şekilde sen de bunun bir parçası oldun.
This is the worst part of it, you know?
En kötü tarafı da bu biliyor musun?
I can take a leave for part of it or maybe we do long distance for part of it.
Sürecin bir kısmının dışında kalabilirim ya da bir süre ilişkiye uzaktan devam ederiz.
Guess I just wanted to be a part of it.
Sadece bunun bi'parçası olmak istediğimi düşün.
We want you to be a part of it.
Senin de bunun bir parçası olmanı istiyoruz.
I told myself it doesn't matter, but it turns out that's a big part of it.
Kendime önemli değil deyip durdum ama bana büyük sorunlara mâl oldu.
Worry's just part of it.
Endişe bu işin bir parçası.
But I just know I want to be part of it.
Ama tek bildiğim bir parçası olmak istediğim.
But I'm not really a part of it.
Ama ben bunun bir parçası değilim.
Antia has chosen her own path and you are not part of it.
Antia kendi yolunu seçti ve siz bunun bir parçası değilsiniz.
And I was no longer part of it.
Ve artık hayatının bir parçası olmadığımı.
I didn't like that part of it much, but I didn't wake her up.
Bu kısmı pek sevmedim ama onu uyandırmadım.
And I promise you, bumbling into a hasty retreat wasn't a part of it.
Seni temin ederim ki perişan halde acele geri çekilmek bunun bir parçası değil.
She's just a part of it.
O sadece bunun bir parçası.
Bug here needed a ride and Gale, she... she didn't want any part of it.
Bizim böceğin arabaya ihtiyacı vardı ama Gale bunun bir parçası olmak istemedi.
I didn't want to be a part of it. I swear.
- Yemin ederim bunun parçası olmak istemedim.
It's a part of growing up.
Büyümenin bir parçası.
I think the idea that it never changes, and everything else is changing constantly... every other part of his life.
Sanırım esas mesele, onun hep aynı kalmasıydı. Diğer her şey sürekli değişiyordu, hayatının tüm diğer kısımları.
Yes, well, that's a little like Texas saying it's no longer part of the USA, that its oil gives it the power to do that.
Bu adeta Teksas'in "Ben artik ABD'nin bir parçasi degilim." demesine benzedi. Bunu petrole güvenerek söyleyebilirdi.
It's part of the show.
Gösterinin bir parçasıydı.
A part of me thinks that... all those moving particles up there... it's just death and movement, like, there's a collective energy to it.
Bir kısmım... şurada hareket eden şeyleri düşünüyor. Ölüm ve hareket gibi, çok fazla enerjisi var.
Now I can't bear to part with any of it.
- Şimdiyse bunlardan hiçbirinden ayrılmaya dayanamam.
Sure. It's part of the legend you like to leave out.
Tabii ki efsanenin bu kısmını dahil etmek istemezsin.
It's a jointly held asset belonging to every man on this crew who sacrificed some part of himself to build it.
Bu, tayfada bunu var edebilmek için bir şeylerini feda eden herkesin ortak malı.
It's evidence. Part of my investigation.
Soruşturmamın bir parçası.
It's the slowest part of the route.
Yolun en yavaş ilerleyen kısmı burası.
Part of me couldn't believe it myself.
Bir yanım buna inanmadı.
It's part of who I am now.
Şu andaki karakterimin bir parçası.
It's part of the investigation.
- Soruşturmanın bi parçası.
It's part of you now.
- Artık bir parçan oldu.
But... but the dress is part of the story, it indicates you...
Ama elbise hikâyenin bir parçası...
He says it's part of the program.
Tedavinin bir parçası olduğunu söyledi.
We've identified the scrap of metal that I found in the victim's boot, and it's definitely from a car part.
Kurbanın botunda bulduğumuz... metal parçasını tanımladık ve bu kesinlikle bir araba parçasına ait.
It's part of the contract.
Bu, anlaşmanın parçası.
It was all part of a story.
Hepsi öykünün bir bölümüydü.
Like it's a part of me.
Sanki benim bir parçammış gibi.
Then it comes out and it's part of the world.
Sonra ortaya çıkar, ve dünyanın bir parçası olur.
If there's any part of him left, it's here.
Şayet ondan kalan bir şey varsa, o da burada.
It's a separate part of sorts.
Bir şeyin ayrıImış bir parçası gibi.
We'll make it a formal arrangement as part of the... bigger deal between us.
Aramızdaki asıl anlaşma gereği resmi bir düzenleme yapacağız.
It's part of a bigger picture.
Asıl planın bir parçası.
For years, it was used as part of our cryogenics program.
Yıllardır kriyojeni programımız için kullanıyoruz öyle maddeleri.
It's part of the intake protocol.
Alım protokolünün bir parçası gibi düşünün.
Pinkney's murder... it's all a part of an elaborate frame.
Özenle hazırlanmış bir komplonun parçası hepsi.
Come on, it's totally part of the story.
Hadi ama, bu hikâyenin parçası.
She might've thought it was part of the service. Don't matter, though.
Hizmete dahil oldugunu düşündü sanırım.
I believe every part of her being was calling out for it.
Her zerresi bunu haykırmıştır.
It's the hardest part of any strike, when both sides are dug in and neither side's gonna budge.
; Bu grevin en zor kısmı, Her iki tarafta kazığı oynatacak.
You know, it was just a critical part of the journey.
Yolculuğun kritik kısmı da buydu.
It's part of history.
Geçmişte yaşanmış bir olay.
part of me 17
part of the job 29
part of what 16
of it 49
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
part of the job 29
part of what 16
of it 49
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
italian 217
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347