The job is yours translate Turkish
121 parallel translation
Blake, the job is yours.
Blake, iş sizindir.
- The job is yours, Bones.
Şimdiden sana hayran.
Alright, as far as I'm concerned, the job is yours.
Pekâlâ, bana kalırsa işe alındın.
The job is yours.
İş senin.
If he should blow it, the job is yours.
Eğer başaramazsa onun yeri senindir.
The job is yours if you want it.
Eğer istiyorsan, iş senindir.
Frankie, the job is yours.
Frankie, bu görev senin.
I don't care, the job is yours.
Umurumda değil, iş senindir.
And the job is yours, Mrs. D'Arcy.
Sizde işi aldınız, Bayan D'Arcy.
- Then the job is yours.
- O zaman iş senin.
The job is yours.
İşi aldın.
The job is yours, like it or not.
İstesen de, istemesen de bu iş senin.
The job is yours, like it or not. - Like it or not?
- İstesem de istemesem de mi?
Well... If you love your country fear the Lord and have no trouble getting up at 4 : 00 in the morning, the job is yours.
Evet eğer ülkeni seviyorsan Tanrıdan korkuyorsan ve sabah dörtte kalkmak zorun olmayacaksa, iş senindir.
I'm saying the job is yours to lose.
İş senindir diyorum.
Then the job is yours.
O zaman işi kaparsın.
I have one last mission... and ifyou help me make it a success, the job is yours.
Son bir görevim kaldı eğer başarmama yardım edersen iş senindir.
I understand Dr. Ruber knows Joe Miller personally, which is why the job is yours.
Anladığım kadarıyla Dr. Ruber, Joe Miller`ı tanıyor, o yüzden bu işle siz ilgileneceksiniz.
The job is yours, Ellen.
İş senin Ellen.
If the HR guy likes you, the job is yours.
Eğer adam senden hoşlanırsa, iş senindir.
I-I think I overreacted yesterday, and I'm sorry about that, so, uh, the job is yours if - - if you still want it.
Dün biraz abarttım sanırım, ve özür dilerim senden. İş hâlâ senindir, tabii şayet hâlâ istiyorsan.
The job's yours again when you can take it.
Hazır olduğun an iş yine senin.
The job's yours anytime you can make it.
Hazır olduğunda iş senin.
I have only one chance to get back where I belong... to land a job on a small-town paper like yours... and wait and hope and pray for something big to break... something I can latch onto... something the wire services will gobble up and yell for more.
Ait olduğum yere dönmek için tek şansım var. Sizinki gibi küçük bir kasaba gazetesinde iş bulmak ve iki elle sarılabileceğim haber servislerinin daha fazlası için bağıracağı önemli bir olayın çıkması için bekleyip dua etmek.
If anyone backs out, the job's yours.
Birisi vazgeçerse iş senindir.
Mr. Benson, it should be obvious to you that if anybody wanted to kill the president, he could do a beautiful job of it right from this window of yours.
Bay Benson, biri Başkanı öldürmek istediği taktirde, tam sizin bu pencereden muhteşem bir iş çıkarabilir.
I mean you. The job's yours if you want it.
Eğer istiyorsan iş senindir.
When you come back after the war is over... the job's yours.
Savaş bittikten sonra döndüğünde bu iş senindir.
Why let not old Bill do the job? He may not have your light touch but his price is cheaper than yours.
Kesinlikle seninki gibi eli hafif değil ama ücreti seninkinden daha az.
The job's yours if you want it.
Eğer istersen bu iş senin.
The only job I heard being threatened was yours.
Tehdit altında olduğunu duyduğum tek iş seninkisi.
The job's yours.
İş senin olsun.
Unless you really balls it up, the job's yours.
Eğer işleri batırmazsan, bu iş senin.
All right, the job's still yours, but only because it would take too long to find a replacement.
Tamam, iş hala senin, ama sadece yerini doldurmak çok zaman alacağı için.
You accepted the job and now it's yours.
İşi kabul ettiniz ve artık iş sizin.
If the job is done before he returns, the commission is yours.
Komisyon gelmeden önce iş bitmiş olmalı.
Looks like the job's yours now.
Görünüşe göre iş sana kaldı.
Sweeping the floor is the servants'job... not yours, child.
Yerleri süpürmek hizmetçilerin işidir... senin değil, yavrum.
The job's as good as yours.
Bu iş tam sana göre.
This job of yours, is it on the up-and-up?
- Senin şu işin karanlık mı?
His breath smelled like he'd been drinking on the job, like yours.
Ve nefesi iş üstünde içiyormuş gibi kokuyordu, senin gibi.
- So the job's yours, if you still want it.
- Eğer hâlâ istersen bu iş senin.
- Well, the job's yours if you want it.
- Peki, eğer istersen iş senin.
Sure. The job's yours.
Tabiki, iş senindir.
Nieves, the job can still be yours.
Nieves, iş hâlâ senin olabilir.
The job's yours again.
İş yine senin.
The patient doesn't want it. It is not my job to push him into anything, and it's definitely not yours.
Onu ikna etmek benim görevim değil.
As long as the vetting doesn't flag anything too outrageous, the job's yours if you want it.
Güvenlik araştırmasında çok kötü bir şey çıkmadığı sürece, istiyorsan iş senindir.
If you ever want a job, you can get out of that stuffy library job of yours, go out and see the world.
Eğer başka bir iş yapmak istersen kütüphanecilik işinden ayrılıp dünyayı gezmek istersen ben buradayım.
The job's yours.
İş sizindir.
'Cause beauty fades, though yours has donea remarkable job of holding on, and in the long run, it's gonna be his loss.
'çünkü güzellik geçicidir, gerçi sende ki kalıcılığıyla iyi bir iş yapmış, ve uzun koşu da, bu onun kaybı olacaktır.
the job 92
is yours 46
the jackal 21
the joke's on you 19
the jerk 21
the jury 73
the judge 91
the journalist 20
the jig is up 42
the jungle 18
is yours 46
the jackal 21
the joke's on you 19
the jerk 21
the jury 73
the judge 91
the journalist 20
the jig is up 42
the jungle 18