English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pleasant

Pleasant translate Turkish

4,294 parallel translation
You have a safe and pleasant flight, sir.
Güvenli ve eğlenceli uçuşlar dilerim bayım.
Wow, you're being very pleasant.
Wow, çok canayakınsın.
Pleasant weather.
Hoş bir hava.
"Doomsday prediction falls flat " as citizens spend pleasant evening enjoying one of Pawnee's finest parks. "
"Kıyamet günü kehaneti, vatandaşların Pawnee'nin en iyi parklarından birinde güzel bir akşam geçirmesiyle ilgi görmedi."
There is melody in the pleasant breeze
# Hoş esintide melodi var. #
We have the pleasant moments without minding its ending
# Sonunu düşünmediğimiz keyifli anlarımız var. #
Pleasant surprise.
Bu ne hoş sürpriz.
What a pleasant surprise.
Bu ne güzel sürpriz!
Yeah, you say that like it was pleasant, and we weren't handcuffed.
- Evet, sanki iyi bir denemeydi gibi söyledin. Hem o zaman kelepçeli de değildik.
He's a pleasant man.
Ne hoş bir adam.
To wish you to have a pleasant journey.
İyi yolculuklar.
Brown pelicans leave these pleasant, balmy seas when fishing opportunities arise further north.
Balık avlama imkânları kuzeye kayınca bu hoş ve ılık sulardan ayrılıyorlar.
That sounds pleasant.
Kulağa hoş geliyor.
Because I have to tell you, we have just lived through that nightmare with Monica and our children, and it was not a pleasant experience.
Demem o ki Monica ve çocuklarımızla olan kabustan daha yeni uyandık ve pek de hoş bir tecrübe değildi.
Hi, everybody, and a very pleasant...
Selam millet, çok hoş...
Well, you can imagine how pleasant it was for me to have to tell my grandfather that the baby that I'm carrying in my arms is mine and would you please feed her until after the war because I can't provide for her in Pest.
Kucağımdaki çocuğun benim olduğunu, savaş süresince ona bakmasını ve sevmesini istediğimi, çünü ona Peşt'te bakamıyor olduğumu büyükbabama söylemenin, ne büyük bir zevk olduğunu hayal et.
Will have a pleasant taste.
Hoş bir tat olacak.
Less pleasant before you do your job?
Az hoş İşinizi yapmadan önce?
It will not be pleasant.
Kolay da olmayacak.
While it was not pleasant he was my friend.
Tadı kötüydü ama arkadaşımdı benim.
When you see that everybody did a good job, it's very pleasant.
Herkesin işini iyi yaptığını gördüğünüzde kendinizi iyi hissediyorsunuz.
I hope you've had a pleasant journey.
Umarım yolculuğuz iyi geçmiştir.
And, you know, it's not pleasant to do that with somebody who doesn't want to do it.
Ve biliyor musun onu yapmayı istemeyen biriyle onu yapmak hiç güzel değil.
Mr. Tetedepiaf, though your presence here was not your choice, so to speak, we shall do everything to ensure you have a pleasant stay.
Bay Tetedepiaf, her ne kadar burada olmayı kendiniz istememiş olsanız da sizi oldukça iyi ağırlayacağımızdan emin olabilirsiniz.
It's very pleasant.
Bu gerçekten çok zevkli.
Not exactly pleasant.
Pek hoş olmamıştı.
Well, after our last pleasant chat. I had my IT guys do a little deep research.
Son tatlı sohbetimizin ardından benim bilgisayarcı çocuklar derin bir araştırma yaptı.
We're at 311 38th Street, in Pleasant Point.
31138. Sokak, Pleasant Point'deyiz.
Some say it's very pleasant.
Bazıları çok zevkli olduğunu söylüyor. Ama bazıları da...
- Maybe it's a pleasant sin.
- Zevkli bir günah herhalde.
" Soon, Anne, I'll just be a pleasant memory, which will make you smile, I hope.
" Anne, ben gelecekte sadece seni güldürecek olan hoş bir anı olacağım.
No doubt because a provincial woman isn't worth bothering with and a pregnant woman isn't a pleasant memory.
Taşralı bir kadına cevap vermeye değmiyor mu? Hamile bir kadının hoş bir anısı olamaz mı? "
What a pleasant surprise.
Bu ne güzel sürpriz.
I hope you had a pleasant flight.
Umarım keyifli bir uçuş geçirirsiniz.
"Pierre felt for the first time that strange yet pleasant feeling"
" Pierre ilk defa kendini bir tuhaf hissetti.
Can we just enjoy a pleasant dinner?
Sadece keyifli bir akşam yemeği yiyebilir miyiz?
It was pleasant to hear you being congratulated on your husband.
Kocan tarafından tebrik edildiğini duymak gerçekten onur vericiydi.
To admire another man's wife is a pleasant thing, but sensual desire indulged for its own sake is greed, a kind of gluttony, and a misuse of something sacred, which is given to us so that we may choose the one person with whom to fulfill our humanness.
Başka birisinin eşini beğenmek, hoş bir durum söz konusu olabilir. Ancak cinsel duyguların kendine tecavüz etmesine müsamaha göstermek hırstır. Bir çeşit açgözlülüktür.
What a pleasant surprise.
Ne hoş bir sürpriz.
Have a pleasant trip!
İyi yolculuklar!
[NEAL] IT WAS A PLEASANT ENVIRONMENT.
Ortamı güzeldi.
Pleasant and memorable celebration.
Unutmayın, şimdiye kadar yaptıklarımızın en büyüğü olmasını istiyor.
It was a pleasant evening.
Hoş bir akşamdı.
Once upon a time there was a pleasant place, called Maryland.
"Evvel zaman içinde Marilyn adında hoş bir yer varmış."
I found her pleasant right off.
Onu oldukça iç açıcı buldum.
Pleasant night, ma'am.
- İyi akşamlar, hanımefendi.
♪ I can't hesitate ♪ And I can't wait for Pleasant Street
â ™ ª Duraksayamam â ™ ªVe Pleasant Sokağı için bekleyemem
♪ Hello ♪ Pleasant Street ♪ Don't you know she's back again ♪
â ™ ª Merhaba â ™ ª Pleasant Sokağı â ™ ª Bilmiyor musun?
♪ All the stony people walking round ♪ In Christian licorice clothes ♪ And I can't hesitate
⠙ ª Siyah Hıristiyan kıyafetleri içinde ⠙ ª Bütün zalimler yürüyor ⠙ ª Ve duraksayamam ⠙ ª Pleasant Sokağı için ⠙ ª Bekleyemem ™ ª
Ah, Mrs. O'Neil. What a pleasant surprise.
Bayan O'Neil, ne hoş bir sürpriz.
I only wish we were meeting under more pleasant circumstances.
Keşke sizinle daha güzel şartlar altında tanışsaydık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]