English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Point blank

Point blank translate Turkish

491 parallel translation
I've come to ask you point blank what you mean by writing me these letters.
Size bu mektupları yazarak ne demek istediğinizi sormaya geldim.
Placing bombs in elevators, fighting between neighbors, shooting point blank range.
Asansörlere bombalar yerleştiriliyordu. Komşu, komşusuyla savaşıyordu. Atış noktasından hedef görünmüyordu.
- Point blank range.
- Yakιn mesafe atιşι.
This time I'm going to hit it with full phasers at point blank range.
Bu kez tam güçteki fazerlerle sıfır mesafeden vuracağım.
You have to hit it point blank and you have to hit it from behind.
Onu doğrudan vurmalısın ve de arkadan vurmalısın.
Point blank shooting, sawing off The barrels don't give you much
Bir av tüfeği sadece bu işe yarar.
So he took the rifle and - see the hole - shot him point blank.
Tüfeği alıp - deliği görüyorsunuz - yakın mesafeden ateş etmiş.
But, sir, the Nek is a fortress, with five machine guns at point blank range.
Efendim, Nek bir kale, sıfır menzilde 5 makineli tüfek var.
Then I will ask you point blank, Your Grace, do you intend to marry Lady Edgware?
O zaman size açıkça sorayım, majesteleri, Leydi Edgware'le evlenmek niyetinde misiniz?
Clear this area Motown! Cover it point blank!
Beni takip edin.
Point blank range.
Üç mermi.
Jamie got it point blank in the chest.
Jamie kurşunu direkt göğsüne yedi.
... three shots point blank to kill the 2nd victim.
İkinci kazazedeyi de öldürmek için üç kere ateş ettiniz.
I unloaded a full clip, 450 Magnum, point blank.
Silah tam dolu değildi.
He took a disruptor hit point blank.
Doğrudan bir parçalayıcı darbesi almış.
Dr Crusher has been hit by a disrupter blast at point blank.
Dr.Crusher çok yakın mesafeden parçalayıcı silahla vurulmuş.
You'll ask him point-blank so that he can't misunderstand?
Ona gayet açık bir biçimde sor ki, yanlış anlaşılma olmasın.
You might as well all know, point-blank, we're about broke.
Söylemem gerekir ki iflas etmek üzereyiz.
- At point-blank range?
- Bitişik atışta mı?
We'll close to point-blank range and take them in succession, Mr. Bush.
ynlarına yaklaşıp sırayla her birine ateş edeceğiz, bay Bush.
And just as I got there and bent down, he sort of pushed himself up on one elbow and fired at me point-blank.
Ben de ona doğru koştum ve ben tam yanına gidip tek dirseğimin üzerine eğilmiştim ki beni kendine doğru çekti boşluğumdan istifade edip bana ateş etti.
It's firing point-blank into the house where Toliver and the other guys are.
- Nerede? Toliver ve diğerlerinin olduğu eve ateş açtı. Orada bir çok adamımız var.
- Anything, but tell me point-blank.
- Farketmez. Anlatın.
Ask her point-blank?
Onunla birlikte mi gideceğiz?
This woman, these two children shot at point-blank range.
Bu kadın ve iki çocuk tabancayla, en yakın mesafeden vurulmuşlar.
Shot at point-blank range with a pistol. Imagine, at point-blank range...
Tabancayla, en yakın mesafeden.
How many murderers had to be raised to shoot at point-blank range, to gas, to burn alive or gun down with machine guns millions and millions of women and children?
Kaç kişiyi katil yapmak gerekiyor ki, insanları tabancayla en yakın mesafeden vursun,... gaz odalarında öldürsün, canlı canlı yaksın veya makineli tüfeklerle biçsin milyonlarca... milyonlarca... milyonlarca... kadın ve çocuğu.
- Phasers, fire. Point-blank.
Fazerler, ateş.
- Point-blank range and closing.
- Menzil sıfıra yakın ve ara kapanıyor.
- Point-blank range.
Sıfır noktasına.
All of a sudden, a coward shot him point-blank... a shot on his forehead that led him to death and glory.
Aniden korkak bir düşman ateş etti. Alnına isabet eden bu kurşun onu ölüme ve zafere götürmüştür.
Hollow points, fired point-blank, you know.
Oyuk uçlu, yakın mesafeden atılmış, bilirsin.
He would have to be standing right here, this close point-blank range.
Burada durmuş olmalı, bu yakınlıkta... namlu mesafesinde.
The peasants were shot down point-blank
Köylüler yakın mesafeden vurulmuşlardı.
SHOT POINT-BLANK
KARANLIK BİR KONU
Tonight, on the last night of the year I intend to put the question point-blank.
Yılın son gecesinde soru işaretlerine son vermeyi amaçlıyorum.
Stand by all missiles for point-blank launch!
Bütün füzeler fırlatmaya hazır olsun!
She shot a policeman in the neck at point-blank range.
Kör nokta olan bir açıdan bir polisi boynundan vurdu.
A soft-nosed bullet, fired at point-blank range, to obliterate, to punish and to discourage others.
Diğerlerini yok etmek, cezalandırmak ve cesaretlerini kırmak için, çok kısa mesafeden ateşlenmiş, burun ucu yumuşak bir mermi.
He should have. That bullet was fired point-blank right into his skull.
Ölmesi gerekirdi kurşun tam şu noktaya isabet etmiş.
Move as close as you can... and engage those Stardestroyers at point-blank range.
Mümkün olduğu kadar yaklaşın. Yıldız destroyerlerine düz ateş edebilecek kadar yaklaşın.
Mr. Lear was shot at point-blank range and was killed instantly.
Bay Lear çok yakın mesafeden vuruldu ve öldü.
An unidentified ship appeared and fired on us, point-blank range.
Tanımlanmamış bir gemi ortaya çıktı ve burnumuzun dibinden bize ateş açtı.
Some airport personnel were not so lucky... like the ticket agent and security guard Richards shot at point-blank range... when he arrived at the airport.
Ama bazı havaalanı personeli o kadar da şanslı değildi. Richards, havaalanına varır varmaz gişe memurunu ve güvenlik görevlisini yakın mesafeden vurdu.
M. Benedict Farley received me here in his secretary's room and refused, point-blank, to let me see into his own room, just a few feet away.
Bay Benedict Farley, beni burada, sekreterinin odasında kabul etti. Ve açıkça onun odasını görmeme karşı çıktı. Oysa oda hemen yakındaydı.
He shot'em point-blank.
Hepsini.
A body's been discovered... in the southern part of the county... a real estate agent named Ed Tallent... shot at point-blank range.
Bölgenin güney tarafında Ed Tallent isimli bir emlakçının kısa mesafeden ateş edilerek vurulmuş cesedini bulmuşlar.
He was tortured, shot point-blank in the heart, his skull split open with an ax.
Vurulmuş, elleri boğazında. Sahne 232, üçüncü atış...
I was shot point-blank in the head, and I want to nail the bastard who did it.
Yakın mesafeden kafamdan vuruldum, ve bunu yapan adileri çivilemek istiyorum.
Unfortunately, the offer was refused point-blank.
Maalesef ressam kesinlikle reddetmiş.
I want it point-blank.
Yakından ateş istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]