Prove it to me translate Turkish
507 parallel translation
Prove it to me in black and white.
Bunu yazılı bir şekilde bana kanıtla.
Prove it to me.
Bana da kanıtla.
Then you will prove it to me by letting me go.
O zaman gitmeme izin vererek bunu kanıtlarsın.
Then prove it to me.
Öyleyse kanıtla bana.
Prove it to me.
Kanıtla bana!
You prove it to me.
Bana bunu kanıtlayın.
Prove it to me.
Bana ispat et.
When we are in England, let him take up a Spitfire... and prove it to me in my 109.
İngiltere'de bir Spitfire yakalasın ve... 109'la bana göstersin. Kabul!
All right, now, prove it to me.
Pekala, şimdi, onu bana kanıtlayın.
Then why are you afraid to let me prove it?
O halde, neden kanıtlamama izin vermekten korkuyorsun?
And there's a contract to prove it. You can't arrest me for selling fish, old dog's face.
# Balık satıyorum diye beni tutuklayamazsın ya, Buldog suratlı!
No matter what they do to me, I'll survive and prove it.
Bana ne yaptıklarının önemi yok, Savaşacağım ve bunu kanıtlayacağım.
Would you want me to prove it?
Benim kanıtlamamı ister miydin?
But it's time for me to prove to be warrior.
Ama savaşçı olduğumu kanıtlamak için işte fırsat.
But try to prove something against me. Try it!
Fakat bana karşı bir kanıt göster.
I have many years behind me to prove it.
Geçmişimde bunu ispatlayacak onlarca sene var.
How much would it cost me to have the lake dragged and prove it to you?
Gölün dibini arattırıp bunu size kanıtlamak bana kaça patlar?
How many times do you want me to prove it?
Daha kaç defa ispatlamamı isteyeceksiniz?
If you let me work for a couple of hours, - I'll be better able to prove what it will do.
Laboratuarda birkaç saat çalışmama izin verirseniz formülün ne yapacağını daha iyi kanıtlayabileceğim.
I can prove it if I can get you to help me dig it out of there.
Orayı kazmama yardım ederseniz ispatlarım.
Now prove to me it's not too high.
Bu ödenecek en yüksek bedel.
I'll prove it to you if you'll let me.
Bana izin verirsen bunu sana kanıtlayabilirim.
I can prove it. I'll take you to the girl who sold it to me.
İspatlayabilirim Sizi bunu bana satan kıza götüreceğim.
give me 30 seconds with him and I'll prove it to you.
Bana 30 saniye verin size kanıtlayayım.
If you don't believe me, if anyone has any doubts, with Mrs. Pryor's permission, I'll prove it to you right here and now.
Bana inanmıyorsanız, herhangi birinin kuşkuları varsa, Bayan Pryor'un izniyle, hemen şimdi burada bunu size kanıtlayacağım.
If I could make it up, like he'd never come between us, if I could prove to you I wasn't scheming to steal anything, so everything would be the same between us, if I could do it, you'd love me again, wouldn't you?
O hiç aramıza girmemiş gibi her şeyi telafi edebilirsem, bir şeyler çalmak için tezgah kurmadığımı sana kanıtlarsam, aramızdaki her şeyin eskisi gibi olması için bunu yaparsam beni yeniden seversin, değil mi?
- Like me to prove it isn't nonsense?
- Bunun bir saçmalık olduğunu kanıtlamamı ister misin?
I was so good that once a day someone would ride into town to make me prove it.
Hem de çok iyi kullanırdım. O kadar iyi kullanırdım ki her gün birileri kasabaya gelip bunu ispatlamamı isterdi.
I'd start my drinking a few minutes earlier until one morning the guy who asked me to prove it turned out to be 16 years old.
Ve her sabah içmeye birkaç dakika erken başlar oldum. Ta ki bir sabah bunu ispat etmemi isteyen adamın 16 yaşında olduğu meydana çıkana dek.
Mr. Bracket, please give me more time and I'll prove it to you.
Bana biraz zaman tanıyın. Delilleri kesin getireceğim.
Unfortunately, the only way i can prove it or disprove it is going to put me in considerable jeopardy.
Top oynayalım!
Want me to prove it?
Kanıtlamamı ister misin?
It's just to prove you accosted me
Bunun için mi asıldın bana.
Oh, I can prove it, Judge, but it don't seem that important to me. It doesn't, eh? Why not?
Yargıç, burada olmadıkları için cevap veremeyecek kişilerin arkasından konuşmak bana yakışmaz.
It's important to me, I've got to prove to him I'm a woman.
Bu benim için çok önemli, ona bir kadın olduğumu göstermem gerek.
Well, it seems to me, any middle-aged bachelor... who has never desired the basic rewards of wife and family... and finds it necessary to occupy the major portion of his life... making one conquest after another... is trying to prove something that he can never possibly prove.
Bence, hiç aile özlemi duymamış, hayatının büyük kısmını birilerini elde ederek geçirmiş, herhangi orta yaşlı bir bekar, asla kanıtlayamayacağı bir şeyi, kanıtlamaya çalışıyor.
If you have any hopes for winning me, now is the moment to prove it. Go on. Go on!
Victor, eğer beni kazanmak gibi bir ümidin varsa, bunu ispat etmenin tam zamanıdır.
You want me to prove it to you?
Sana kanitlamami mi istiyorsun?
Give me a chance to prove it.
Bana kanıtlamam için şans verin.
When you make a bet you're supposed to play it fair and I had every right to... call the Gauls, and I'll prove to you that my Egyptians can still build a beautiful... palaces, and I insist that the Roman leave the builders alone and let me tell you...
Bir bahse girdiğinde dürüst oynamalısın, ayrıca Galyalıları çağırmak için her türlü... hakkım da var, ve sana Mısırlılar'ın hala güzel saraylar yapabileceğini... kanıtlayacağım, Romalı'ların İnşaatçıları rahat bırakmalarını konusunda ısrar ediyorum, Ayrıca söylemeliyim ki...
Maybe you're trying to prove that, but don't count me in on it.
Belki sen bunu kanıtlamaya çalışıyor olabilirsin ama beni sayma.
My daughter gave it to me for my 68th birthday — in English — to prove that the masses of the world were on our side.
Kızım 68. doğum günümde bana vermişti... İngilizcedir. ... Dünya halkının bizden yana olduğunu kanıtlıyor.
And it just goes to prove you don't have any true regard for me whatsoever.
- Bu da niyetinin ciddi olmadığını kanıtlar.
- You had her novel rejected. - That's a lie. Want me to prove it?
Kıçını masadan kaldır ve bana Charlie Fisher'i bul.
But to prove it was me, the person will have to compromise somewhere.
Ama ben olmadığımı kanıtladığımda yapan bir yerlerden açık verecek.
Do you want me to prove it to you?
Sana kanıtlamamı ister misin?
And to prove it, she even offered me posterior intimacy.
Aşkını kanıtlamak için de daha ileri gitmeyi teklif etti.
Tell me, Mr. Bowman, in your opinion, do these men climb to prove their manhood or is it more a matter of compensating for inferiority feelings?
Bay Bowman, sizce... erkekliklerini kanıtlamak için mi tırmanıyorlar... yoksa aşağılık komplekslerini yenmek için mi?
The Lieutenant asked me to think of a number between one and four, and then he would guess the number that I was thinking and prove it.
Komiser benden birden dörde kadar bir sayı düşünmemi istedi, ve sonra düşündüğüm sayıyı tahmin edecek ve kanıtlayacaktı.
Let me prove it to you.
Dur sana kanıtlayayım.
Sister Lacinia, you have to prove me it to me.
Bunu bana kanıtlamak zorundasın, Rahibe Lacinia.
prove it 548
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
prove 18
provenza 109
prove me wrong 30
proverbs 19
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
prove 18
provenza 109
prove me wrong 30
proverbs 19