To me translate Turkish
708,736 parallel translation
- To me? Now you do think this is about my memory?
Şimdi bunun benim hafızamla ilgili olduğunu mu düşünüyorsun?
Not long ago, the idea that Kate would hurt you as a way to get to me was unthinkable.
Kısa bir süre önce, Kate'in bana ulaşmanın bir yolu olarak size zarar vereceği fikri düşünülemezdi.
Werner was very impressive to me then.
Werner o zamanlar beni çok etkilemişti.
They would agree, of course, out of respect to me and my reputation as a man not to be crossed.
Bunu kabul edeceklerdi, elbette, bana ve çiğnenmemesi gereken şanıma saygı olarak.
But he was also very grateful to me- - the man who had killed the animals responsible for murdering his only son.
Ama o da biricik oğlunu öldürmekten sorumlu hayvanları öldüren adama minnettar kaldı.
Your abiding love for your son was always evident to me, Werner.
Oğlun için ebedi sevgin benim için her zaman açıktı, Werner.
You were brought to me by a mutual acquaintance of ours who wanted me to take certain memories away from you.
Belli anıları senden almamı isteyen karşılıklı bir tanıdığımız tarafından bana getirildin.
When that warrior collects all of the sigils from the fallen and delivers them to me, they will be declared the victor.
O savaşçı, düşen adamın bütün simgelerini topladığında Ve onları bana gönderiyor, Onlar galip ilan edilecektir.
All right, listen to me.
Tamam, beni dinle.
- You listen to me.
- Sen beni dinle.
You lied to me about the flame.
Bana alev hakkında yalan söyledin.
I know what happened to me, I can own it... and begin to move forward.
Neler yaşadığımı biliyorum, bunun üstesinden gelebilirim ve ilerlemeye başlayabilirim.
The doors to your rooms will unlock once you complete the final challenge, and the first ones to meet me in the boiler room... get this.
Odalarınızdaki kapılar son karşılaşmayı başarılı bir şekilde tamamladığınızda açılacak ve ilk kazanan benimle odada buluşacak Bunun için.
And you to me.
Seni de bana.
You were trying to get your brother released from his cell, and you did, by lying to me.
Kardeşini hücresinden çıkarmaya çalışıyordun, ve çıkardın da, bana yalan söyliyerek.
Jane, your brother has killed someone that is very close to me.
Jane, kardeşin bana çok yakın olan birini öldürdü.
There's nothing you can say to me.
Bana söyleyebileceğiniz bir şey yok.
All right, I'm gonna need you to come to DC with me to make a statement. No, I can't.
Pekala, bir açıklama yapmak için DC'ye gelmeniz lazım.
Dispatch routed me through to the Vienna station agent.
Telgraf beni Viyana istasyon acentesine yönlendirdi.
She's not gonna stop until she burns me to the ground.
Beni yere devirene kadar durmayacaktır.
Thank you for agreeing to hear me out.
Beni dinlemeyi kabul ettiğin için teşekkürler.
No, you need to trust me.
Güven bana. Hayır, sen bana güvenmelisin.
You're going to give me everything we need to exonerate him.
Onu aklamamız için gereken her şeyi bana vereceksin.
Here to give me a pep talk?
Bana bir konuşma yapmak için burada mısın?
- You want me to hide?
- Saklanmamı mı istiyorsun?
Skaikru taught me that people are cruel and violent and selfish to the core. I was wrong.
Ben hatalıydım.
I'm not the girl you want me to be.
Olmak istediğin kız değilim.
I used to think that people were basically good, if you took them out of this world and showed them the way of peace, the darkness would fade, just like the darkness in me faded.
İnsanların temelde iyi olduğunu düşünürdüm, Onları bu dünyadan çıkarırsan Onlara barış yolunu gösterdi,
I wanted it to be me.
Ben olmasını istedim.
I have a Yakuza enforcer ready to kill you and bring me that truck for 10 million.
Seni öldürmek için ve o kamyonu bana getirmesi için 10 milyon dolara bu işi yapabilecek emrimi bekleyen bir tetikçim var.
Allow me to clarify.
Açıklamama izin verin.
Someone's trying to hack me.
Birileri beni hacklemeye çalışıyor.
Would you like me to hold the...
Hatta beklememi...
As for him, uh, he didn't choose to work with me, he was forced to.
Onun içinse durum O benimle çalışmayı seçmedi, çalışmaya zorlandı.
You asked me to keep you in the loop,
Seni haberdar etmemi istemiştin...
You want me to stay away from guns?
Demek istediğin silahlardan uzak kalmam gerektiği mi?
My source at Sandstorm told me to follow the cogs, that that would lead to the answer behind everything.
Sandstorm'daki kaynağım ipuçlarını takip edersem Herşeyin arkasındaki aradağımız cevabı bulacağımı söyledi.
You never refused to let me in the field multiple times?
Defalarca sahaya çıkmama izin vermeyen sen değil miydin?
That led me to you.
Beni sana yönlendiriyor.
- You wanted to see me? - Yeah.
- Beni mi görmek istedin?
Let me go undercover, get close to her.
Bırakın gizlice gideyim, ona yakınlaşayım.
You pull me out now, we'll never get close to her again, and you know it.
Beni şimdi dışarı çıkarırsan, ona bir daha asla yaklaşamayacağımızı biliyorsun.
- They told me to rat on my people.
- Adamlarıma ihanet etmemi söylediler.
Okay, so Zapata used her burner phone to send me some intel on Devon and I found a gun range in the White Mountains that lines up with Devon's story.
Tamam, bu yüzden Zapata, bana Devon'dan bir bilgi göndermek için, kullan at telefonunu kullandı. Ve White Mountains'da Devon'un hikayesine uyan, bir atış alanı buldum.
She used to work for me off the books.
Benim için kayıt dışı olarak çalışırdı.
Jane came to see me.
Jane beni görmeye geldi.
She told me about Emma... about what you did to her.
Bana Emma'ya, ne yaptığını anlattı.
And I know there's nothing I can say that will change your mind right now and I understand if you want to put me back in the cell.
Tam şu anda fikrini değiştirecek hiçbir şey söyliyemiyeceğimi biliyorum, Ve beni hücreye geri koymak istersen seni anlarım.
Roman wants me to be angry at him and you want me to be angry at you.
Roman ona kızmamı istiyor, ve sende sana kızmamı istiyorsun.
Emma was the only person that never told me to move on.
Emma bana asla hayatıma devam etmememi söyleyen tek kişiydi.
She never told me to stop searching.
Bana aramayı bırakmamı söylemedi.