English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Proven

Proven translate Turkish

2,545 parallel translation
Like, it's scientifically proven and everything?
Bilimsel olarak kanıtlandı mı yani?
I'm first in line, and also, I'm a proven champion.
İlk sırada ben varım ve şampiyon olduğumu kanıtladım.
I'm a proven champion.
- Kendini kanıtlamış bir şampiyonum.
High school judges are proven idiots.
- Tamam, Sue. Lise hakemleri tescilli aptaldır.
Roger and Tyler have said, Our bond has proven itself strong enough to make that commitment and we are so glad -
Roger ve Tyler bağlarının bu denli güçlü olduğunu ve sadakat yeminine hazır olduklarını söylediler.
Then, once again, my lies have been proven true.
Böylelikle bir kez daha yalanlarım ispatlanmış oldu.
I can't take care of you because you have proven to be helpless and unmanageable.
Ama sana bakamam çünkü çaresiz ve yardım edilemez bir durumda olduğunu kanıtladın.
It's proven beneficial in 64 % of trauma cases.
Travma vakalarında % 64 başarı sağladığı kanıtlandı.
Innocent until proven guilty and all that.
Suçu kanıtlanana kadar masum.
I'm afraid all you have proven is that you are a born carnivore.
Ne yazık ki ispatladığın şey doğuştan bir etobur olduğun.
And they're innocent until proven otherwise.
Ve aksi kanıtlanana dek masum bulunmaktadır.
Enzorbia is packed with powerful probiotic cultures proven to kill harmful Bezoars.
Enzorbia zararlı Bezoarları yok ettiği kanıtlanmış güçlü probiyotik kültürlerden oluşuyor.
That is a sign of health. it has been scientifically proven that...
Bu bir sağlık göstergesi. Bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki -
Loyalty to the new order cannot be proven by wearing silk gloves.
Yeni rejime bağlılık, ipek eldiven giymekle sağlanamaz.
I'm a proven warrior.
Ben kanıtlanmış bir savaşçıyım.
So other than enjoying the park on a beautiful day, adjacent to what so far has the flimsiest chance of being proven as illegal activity, has this minor, who has no priors, done anything in defiance of the law?
Güzel bir günde, parkın keyfini çıkartmayı saymazsak, ne sabıkası olan, ne de reşit olan bu delikanlı ucundan bile kanunsuz sayılabilecek ne gibi bir aktivitede bulundu?
The girl has proven herself a good servant.
Bu kız iyi bir hizmetçi olduğunu kanıtladı.
Everyone is innocent until proven guilty.
Her insan suçluluğu kanıtlanana kadar masumdur.
As long as no crimes against Vlatava can be proven against me.
Tabi Vlatava aleyhine bir şuç işlediğim kanıtlanmadığı sürece.
Sportsmaster's proven adept at spotting Martian camouflage, when in motion.
Sportsmaster hareket halindeyken Marslı kamuflajını Farkedebiliyor.
If it fails, then you will actually have proven that you can control me.
Eğer işe yararsa, beni kontrol edebileceğine inanıyorsun eğer işe yaramazsa, beni gerçekten kontrol edebileceğini kanıtlamış oluyorsun.
Of course, you know that already, you've proven your sperm can spawn new life.
Tabii sen bunu biliyorsundur zaten. Spermlerinin bir insana hayat verdiğini kanıtladın.
Chuck Bartowski has proven to be a major threat to. " ... national security.
Chuck Bartowski, ulusal güvenlik için büyük bir tehdit oldugunu kanitladi.
He has proven time and again that he -'s more dangerous than he looks and remember, the rest of his team is only a few feet away.
Göründügünden çok daha tehlikeli oldugunu defalarca kanitladi ayrica unutma, ekibinin kalani sadece birkaç adim uzaklikta.
It actually turns out there's this highly arcane SEC rule that can actually "unwind" a trade and return all the funds to the investor if it can be proven that the investor was a nice young man who was making his first investment.
Eğer yatırımcının, ilk kez yatırım yapan genç biri olduğu kanıtlanırsa son derece gizli SEC kuralı sayesinde yatırımcının bütün yatırımı yatırımcıya geri verilir.
My process is proven.
Sürecim kanıtlanmıştır.
Uh, the arrow pierced his sternum and collapsed his right lung, which, between blood loss and respiratory distress could've proven fatal without immediate medical attention.
Ok, göğsünü delmiş ve sağ ciğerini parçalamış. Kan kaybı ve solunum yetmezliği, müdahale etmeye imkan bile vermeden ölümüne yol açmış.
Which could've proven fatal without immediate medical attention.
Müdahale etmeye imkan bile vermeden ölümüne yol açmış.
Stan after everything that's come out, after all the facts have been proven, why do you still wear the wristband?
Stan, her şey ortaya serilmesine ve her şeyin kanıtlanmasına rağmen neden hala bilekliğini takıyorsun?
So, Banks thinks that he's just taking his daily meds, when, in reality, he's taking drugs that have been proven to cause depression and increased mental instability.
Yani, Banks günlük olarak ilaçlarını aldığını sanıyordu aslında aldığı ilaçlar depresyon ve akli dengesizlikte artışa sebep oluyordu.
Wisdom of years has finally proven master over fatuous youth.
Yılların verdiği bilgelik sonunda aptalca gençliğimin önüne geçti.
This evening has proven most advantageous.
Bu gece çok faydalı oldu.
Gannicus has proven himself, let him be rewarded with freedom.
Gannicus kendini kanıtladı, özgürlük ile ödüllendirilsin.
Why can't they just make their own tapes? I mean, why would they need us? 'Cause we've got a proven track record.
Tamam da kayıt işe yaramaz
We were worried she was green when we were casting... And she has proven herself since then.
Seçerken acemi diye endişelendik ve o zamandan beri kendini kanıtladı.
That was not proven.
Bu ispatlanmadı.
I knew Cassandra stole those notes, but it could never be proven, just like I can't prove now that she's the one that stole...
Notları çaldığını biliyordum ama kanıtım yoktu. Şimdide çağrı cihazımı çaldığını kanıtlayamadım.
But this claim has yet to be proven, and the debate among various researchers over for who or for what purpose the structure was built continues.
Ancak bu iddia kanıtlanmaya muhtaç ve kim ya da hangi amaç için yapının inşaatının devam ettiği çeşitli araştırmacılar arasında tartışma konusudur.
He had to be shut up, it had to be proven to the world, that this guy was a retard and that his information was in no way valid.
Çenesinin kapanması lazımdı. Dünyaya bu adamın bir geri zekalı olduğu ve verdiği bilgilerin hiç birinin geçerli olmadığının söylenmesi gerekiyordu.
If there's one thing our little venture has proven, Mr. Reese, it's that people are rarely what they seem.
Bay Reese, küçük maceramızın bize kanıtlamış olduğu bir şey varsa oda insanların çok nadiren göründükleri gibi olduklarıdır.
No. The secret service has its own time-proven investigatory protocols which ensure a very high conviction rate.
Gizli servis bunu soruşturma protokollerine göre suçu kanıtlanmış buldu.
I've proven my loyalty to my biological father.
Biyolojik babama sadakatimi ispatladım.
It's been proven to be more effective at restoring the strength.
Bu, daha etkili olduğu kanıtlanmış oldu gücünü yeniden tesis.
I've obtained the letter, our family's innocence will be proven.
Mektubu ele geçirdim, ailemin masum olduğu kanıtlanacak.
And maybe was embarrassed because they were proven to be so vulnerable.
Belki utanmıştır çünkü onların çok savunmasız olduğu kanıtlandı.
You mean everything that was proven wrong?
Yalan olduğu kanıtlanan şeyleri mi diyorsun?
Because for all scientists sense that the Higgs ought to be there, it has proven spectacularly difficult to find.
Çünkü Higgs'in orada olması gerektiğini bütün bilim adamları hissediyorsa da kendini kanıtlayan şey onu bulmanın olağanüstü zorluğu olmuştur.
He's innocent until proven guilty.
Suçluluğu kanıtlanana kadar o masum birisi.
This person has proven that they have exceptional creativity and style.
Bu kişi, özel bir tarzı olduğunu ve yetenekli olduğunu kanıtladı.
which has since been proven to trigger psychosis in patients with recent head injuries.
Ki bu miktar da, ilacın tarih öncesi zamanlarda bile verilen standart dozun 10 katı olup beyin hasarıyla birlikte kullanılması durumunda hastanın psikozunu tetikleyebileceği gösterilmiştir.
That hasn't been proven yet.
Bu henüz ispatlanmadı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]