English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Proves

Proves translate Turkish

2,612 parallel translation
Your infiltration proves Dooku is vulnerable.
İçeri sızmanız Dooku'nun zayıf olduğunu kanıtlıyor.
This proves they aren't ready for that responsibility.
Bu olay da bu sorumluluğa hazır olmadıklarının kanıtı.
The latest Taliban attack proves you wrong.
Son Taliban saldırısı bunun aksini gösteriyor.
Cara proves that.
Cara bunun kanıtı.
Yeah, well, this proves you wrong.
Evet, bu da yanıldığını gösteriyor.
And which proves that your mom is doing the help.
Ki bu annenin yardımcı olduğunu gösteriyor.
I clearly didn't lead him along or anything like that, which proves I'm not a tease.
Onu ayartmadığıma ya da başka bir şey yapmadığıma göre bu da yollu olmadığımı kanıtlar.
Arrhythmia proves I was right.
Kalp ritmindeki bozukluk haklı olduğumu gösteriyor.
You know, there are people who actually believe that surviving the first wave of the invasion proves that they're the best of mankind.
Bazı insanlar işgalin ilk dalgasından kurtulunca insanoğlunun en iyileri olduklarına inandılar.
No, better to win the honest way, even if it proves to be the hard way.
Hayır, daha zor bir yol olsa da dürüst yollardan kazanmak daha iyidir.
Yeah, I guess that proves it's possible.
Sanırım bu mümkün olabileceğini kanıtlıyor.
But the fact that you called me proves that you want to change, that you're searching for a way to get back.
Ama beni aramış olman değişmek istediğini,.. ... geri dönmenin yolunu aradığını kanıtlıyor.
I am willing to bet that this tape proves that you stole the freakin'food.
Ve ben de bu kayıtla birlikte senin yemeklerimi çaldığını kanıtlayacağım.
And if my husband proves ungallant?
Ya kocam kaba davranırsa?
It proves troublesome.
İşte bu, durumu zorlaştırıyor.
The man proves troublesome thorn.
Adam sorun çıkarıp duruyor.
That proves my point.
Bu neyi kastettiğimi gösteriyor.
Create a fake paper trail... Proves that jake acted alone.
Jake'in tek başına davrandığını kanıtlayan sahte bir iz yaratırız.
Crixus proves himself.
Crixus, kendini kanıtladı.
If Gannicus proves himself against Crixus, he shall remain. Yet if he falls, he shall leave this house. Following the others that have failed to honor it.
Gannicus, kendini Crixus'a karşı kanıtlarsa burada kalacaktır lakin yenilirse bu haneyi terk edecek ve onu onurlandıramayanların izinden gidecektir.
Once more Gannicus proves himself a god of the arena!
Gannicus, bir kez daha arenanın tanrısı olduğunu kanıtladı.
If Lisa proves disloyal, she can be replaced.
Lisa'nın sadık olmadığı ortaya çıkarsa, yerini başkası alabilir.
Sometimes what one does not have proves more useful.
Bazen insanın elinde olmayanlar daha çok işe yarar.
Well, that test proves what you can do... when you apply yourself.
Bu test gösteriyor ki, kendini verdiğin zaman başarabiliyorsun.
Her lawyer feels that these more recent crimes proves that she's anything but and requires a mistrial.
Avukatı, yeni suçların aksine, bu davada ispat edebileceğine inanıyor. Davanın hatalı olduğunu düşünüyor ve yeni bir duruşma istiyor.
If your testimony proves false, not "unsupported," not "inappropriate,"
İfadenin, yanlış olduğu ortaya çıkarsa... "Desteklenmeyen" değil, "Uygunsuz" değil, "Yanlış"...
My history in that rile proves that I am a religious republican.
Benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu o dosyadaki tarihçe-i hayatım ispat eder.
The evidence proves the fact,'cause he hasn't drunk or abused for over five years now.
Kanıtı hala bu olay çünkü 5 yıldır hiçbir şey kullanmıyor.
I'd bet my life that you find that cash or at least something else that proves that they did it.
Yemin ederim sana, ya parayı ya da onların yaptığını gösteren bir şey bulursun.
The voice imprint proves its authenticity.
Ses izleri doğruluğunu kanıtlıyor.
Your reaction to my being late proves you have no faintest idea about it.
Benim geç kalışıma tepkiniz, bu konuda en ufak bir bilginizin olmadığının kanıtıdır.
As hard as I try to prove my dad wrong, what am I supposed to do when the man that I love just proves him right?
Güç bela o kadar uğraşarak babama yanıldığını kanıtladım zannederken, sevdiğim adam onun haklı olduğunu kanıtladı, doğru mu?
Yeah, it proves Tyler was in the bar all night.
Bu Tyler'ın bütün gece barda olduğunu kanıtlıyor.
Well, it mostly proves my theory that immortality is caused by some kind of morphic field. Wait a minute.
Ölümsüzlüğe bir çeşit morfik alanın neden olduğu teorimi kanıtlıyor.
That proves my point.
Bu da benim noktamı kanıtlıyor.
Though local porters help lighten the load, trekking through the swampy jungle proves tougher than expected.
Yerel rehberlerin yol boyu yardımlarına rağmen ormanın çamurlu yollarında yürüyemeye çalışmak beklenenden daha zor oldu.
So I guess it proves she was right.
Sanırım bu onun haklı olduğunu gösteriyor.
Alex's power of deception is what proves her value as an agent.
Alex kandırma konusunda çok iyi ve bir ajan olarak değerini kanıtladı.
But if getting hurt proves to be medicine, it's worth giving it a try
Ancak atletler de yaralanabilir deneyip birlikte göreceğiz değil mi?
So it proves nothing.
O halde hiçbir şey değil.
You have a birthmark that proves you're from the clan, don't you?
Kabileden olduğunu kanıtlayacak bir doğum leken var, değil mi?
If it proves that pilot fatigue played a role in the crash, then yes, that will be on my conscience.
Eğer kazanın pilot hatası yüzünden olduğu ispatlanırsa o zaman evet, bunun sorumlusu benim demektir.
Then I must be the exception that proves the rule.
O halde ben de kaideyi bozmayan istisnayım.
This proves it wasn't us?
Hocam. Bu bizim yapmadığımızı gösteriyor.
Marty proves Fleming is Chess, my name is cleared, and I go home.
Marty, Fleming'in Satranç olduğunu kanıtlar adım temize çıkar ve ben de eve dönerim.
Then, in 1870, amateur archaeologist Heinrich Schliemann proves that Troy is a real place after all.
Daha sonra 1870'de amatör arkeolog Heinrich Schliemann Truva'nın gerçek bir yer olduğunu kanıtladı.
This proves he wasn't going to show up for his appeal.
Bu kefaleti için ortaya çıkmadığının kanıtı. - Sınırdakilerle irtibata geçtik mi?
I'll tell you what it proves.
Neyi ispatladığını söyleyeyim.
It proves everything that Margaret is saying- - that you wanted to be with her and you wanted to have Lance's money, too.
Margaret'ın söylediği her şeyi ispatlar. Onunla birlikte olmak istediğini ve Lance'in de parasını istediğini.
This proves anybody here could have killed Beck.
Bu Beck'i herhangi birinin öldürdüğünü gösteriyor.
Well, obviously what this proves is that we're parents who raised a confident and independent young man who thinks for himself and trusts his own instincts.
Açıkça görünüyor ki genç birinin bağımsızlığını ve özgüvenini onun yerine düşünen ve içgüdülerine inanan bir aile olduğumuzu kanıtlıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]