English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Push him

Push him translate Turkish

1,037 parallel translation
Push him down!
At aşağı!
She push him around some. sonny. like a good little wife?
İyi bir eş gibi biraz itip kalkar değil mi?
For heaven's sake, don't push him too far.
Rica ederim, Onu fazla kışkırtma.
- I didn't push him, he jumped.
- Ben itmedim, kendi atladı.
I'll either break his back or I'll push him off for good, which I deserve.
Ya belini kırarım ya da onun hayrına çekip gitmesini isterim ondan, ki layıkım budur.
He works for me and I push him.
Onu ben itmeliyim. - Bu beni rahatsız etmez ki.
Well, push him then. - Ok, see you on Monday.
- Pazartesi görüşürüz.
Push him down!
Bastır yere!
It's bad enough if he's guilty, but what if he's innocent and you push him over the edge?
Suçluysa makul olabilir ama ya masumsa ve sen aklını oynattırırsan?
Every time, the jumpmaster has to push him out.
Sorumlu her zaman onu dışarı itmek zorunda kalmış.
I'd push him through the nursery door.
Onu doğrudan yetimhanenin kapısına bırakırım.
We'll have to push him.
Onu oyalamamız lazım.
Don't push him out of the way next time.
Bir sonraki sefere onu dışlama.
Push him, come on, push him.
İtekle onu, havuza doğru itekle.
Come on, push him up here.
Haydi onu yukarı itin.
Push him up here, lady.
Çocuğu yukarı itin bayan.
Let's push him off!
Aşağı itelim!
And you'd push him away.
Ama sen onu kendinden uzaklaştıracaktın.
Can't push him too hard.
Onu çok zorluyorsun.
The only way I know to push him out of business is to steal his cash.
Onu işin dışına itmek için bildiğim tek yol, parasını çalmaktır.
You didn't push him into anything.
Onu sen zorlamadın.
You push him down, and yet he always stands up.
Onu aşağı doğru it, o her zaman ayağa kalkar.
You sure your dad didn't push him to it?
Babanın onları tahrik etmediğinden emin misin?
" Push him out, shove him out, way out!
"İt onu, çıkar dışarı, hop dışarı!"
I'll get him in there if I have to push him myself!
Gerekirse onu zorla getiririm.
We must push him into a corner.
Onu köşeye sıkıştırmalıyız.
Don't push him!
İlişmeyin ona!
Don't push him. Call in the snipers.
Ona ilişmeyin.Keskin nişancıları çağırın.
Someone so deadly, so clever, someone so sophisticated that he can get under Jourdan's skin and push him to the brink.
Çok müthiş, çok zeki biri sofistike biri Jourdan'ın derisinin altına işleyerek onu uçurumun kenarına itebilecek biri.
WE COULD PUSH HIM.
- Onu itebiliriz. - Hayır.
- Push him out.
- Onu itelim.
So, push him in the direction where he'll fall.
Yani düşeceği yerin yakınına doğru it!
we find this freak and push him through the portal back to dimension x.
O ucubeyi bulup geçiş kapısını kullanarak onu X Boyutu'na geri yollayalım.
You ain't let him push you into no corner where you could be provoked.
Evet, ama seni kışkırtıp, yanlış bir harekette bulundurmasına izin verme sakın. Peki.
If Mr. Elkin should ring, tell him I'm on my way but I had to booze with a client who's had the push.
Bay Elkin ararsa yola çıktığımı söyler misiniz? Kovulan bir müşteriyle içki içmek zorunda kaldım.
You shouldn't push this on him if he doesn't want to.
Ben sadece istemediği bir şeye zorlamamanız gerektiğini söylüyorum.
I'll push what I want on him. He's my husband.
O benim kocam, neye istersem zorlarım!
Strap the customer in, push a button, raise him up, flip him over let his hair hang down and snip, snip, snip.
Müşteriyi berber kayışıyla bağla, düğmeye bas, onu kaldır, çevir saçlarının aşağıya salınmasını sağla ve kırp, kırp, kırp.
- Don't let him push you around.
- Seni ezmesine izin verme.
Don't let him push you like that!
Seni böyle itmesine izin verme.
So you hide him from me and try to push me aside.
Benden onu saklıyor ve beni bir kenara itmeye çalışıyorsun.
You can't just let him push you.
Sana vurmasına izin veremezsin!
Push it off him!
Üstünden alın!
Don't let him push you in the ropes.
Sağın arkada kalsın! İplere sıkışma sakın! Çok güzel.
"Then why don't you push him a little?"
04 00 : 18 : 09 : 10 - "Çok utangaç biri"
Get behind him and push.
Arkasına geçip it onu.
No need to let him push us around.
Bize amirlik taslamasına niye izin verelim?
Push him off!
Atın aşağı onu!
Gave me my choice, push for him or do 15 long.
Bu işi yapmamı, yoksa 15 sene yatacağımı söyledi.
I saw him push that lever!
Şalteri açtığını gördüm!
Why don't you ask the old master about the time they picked him so clean, he had to push the old car home.
Neden eski ustaya onu soyup soğana çevirdikleri ve o eski arabayı eve iteleyerek getirdiği zamanı sormuyorsun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]