Quite a while translate Turkish
851 parallel translation
She lived here for quite a while.. but she moved a few months ago.
Bir kaç ay öncesine kadar burada yaşıyordu. Ama taşındı.
The North American unit and I have been under his command for quite a while now.
Kuzey Amerika birimi ve ben bir süredir onun komutası altındayız.
I lay in bed for quite a while, reading.
Uzun bir süre yatakta uzanıp okudum.
Monsieur La Valle, there are several questions I've been wanting to ask you for quite a while.
Mösyö La Valle... bir süredir size sormak istediğim birkaç şey var.
Well, I haven't played puzzles for quite a while, I might be a little rusty.
Uzun zamandır yap boz oynamadım. Biraz paslanmış olabilirim.
There's a little matter I've wanted to talk over with you for quite a while... called "The Mystery of Milady's Necklace"... or "What Happened to the Pearls?"
Seninle uzun zamandır konuşmak istediğim... "Hanımefendinin Kolyesinin Gizemi"... ya da "İncilere Ne Oldu?" adında bir konu var.
- You were in India for quite a while.
- Uzunca bir süredir Hindistan'daydınız.
I haven't done any shopping for quite a while.
Uzun zamandır alışveriş yapmadım.
Well, looks like you'll be here for quite a while.
Bir süre burada olacaksın gibi görünüyor.
I feel as if I'd been away quite a while.
Sanki uzun zamandır uzaktaymışım gibi geliyor.
It's apt to be that way for quite a while yet.
Şimdilik bir süre koruyacakmışız gibi görünüyor.
- Quite a while.
- Oldukça.
Quite a while later when I'd gotten out of the racket... I found myself back in the same spot.
Çok sonra, bu tür işleri bıraktığım bir sırada baktım ayni yerdeyim.
Say, that's the softest take we've had in quite a while.
Şimdiye kadar aldığımız en kolay para.
- The Professor left quite a while ago.
- Profesör bir süre önce çıktı. - Öyle mi?
That party I went to was enough of a party for me for quite a while.
Gittiğim o parti beni uzunca bir süre idare edecektir.
- That may be quite a while, Lawson.
- Bu epey bir zaman demek Lawson.
- I may stick around for quite a while.
Bir süreliğine buradan ayrılmayabilirim.
We won't be getting to Sun Dust for quite a while.
Sun Dust'a gitmeyi, bir süre unut.
- You've read for quite a while.
- Bütün gece kitap mı okudun?
It's been quite a while.
Görüşmeyeli uzun zaman oldu, değil mi? .
I've known him quite a while and...
Onu bir süredir tanıyorum...
I was there quite a while.
Uzun zaman orda kaldım.
Mother and Dad came in, it took them quite a while to calm me down
Asla birine rahatsızlık vermediler. İnsanlar onlar hakkındaki hiçbir şeyi bilmesinler diye öyle davranıyorlar anne.
I've been waiting quite a while.
Ne hoş. Demek harika çocuk sonunda bir işe bulaştı.
Stay. It's been quite a while.
Çok zaman geçmedi.
Pop hasn't given me a rundown for quite a while.
Pop, bana uzun zamandır senden bahsetmedi.
Circle left for quite a while.
Sola doğru bir süre daire çiz
We suspected you for quite a while.
Bir süredir senden şüpheleniyorduk.
You must've been in this country quite a while I reckon.
Hatırladığım kadarıyla uzunca bir süredir buralarda değildin.
It may take you quite a while to find it.
Bulmak çok zaman alabilir.
That's been there for quite a while.
Uzun zamandır vardı.
You've been golfing here for quite a while.
Uzun bir süredir burada golf oynuyorsun.
I've been working on that for quite a while.
Bir süredir bunlarla uğraşıyorum.
Listen, I've been wanting to meet Ray boy here for quite a while.
Dinle, Uzun bir süredir Ray ile tanışmak istiyordum.
It may take quite a while.
İşim uzun sürebilir.
It's been quite a while.
Uzun zaman oluyor.
We found out about it quite a while after he'd been buried.
Öldüğünü, cenazesinden çok sonra öğrendik.
It'll be quite a while
- Bir süre buralardayım.
We may be here for quite a while.
Bir süreliğine burada kalabiliriz.
I can't ride my bicycle for quite a while
Uzun bir süre bisiklet süremeyeceğim.
I haven't seen him that angry in quite a long while.
Uzun süredir onu böyle sinirli görmemiştim.
Ben, would you like to or shall I explain to Oscar... that you were quite safe while Horace lived to say he lent you the bonds.
Ben, Oscar'a sen mi açıklamak istersin yoksa ben mi açıklayayım? Horace yaşayıp size borç verdiğini söylediği sürece güvendeydiniz.
The last one was quite enough for a while, thanks to you.
Son seans bir süre için yeterli olacaktır, sayenizde.
Specifically, I behave quite idiotically towards a certain young lady that I fell in love with while passing on a stair.
Özellikle de, merdivende yanından geçerken aşık olduğum malum bir genç kadın karşısında... -... budalaca davranıyorum.
Two hours is quite a little while.
İki saat uzun bir süre.
And for a while, he wasn't quite so lonely anymore.
# Kısa bir süre için, artık o kadar da yalnız değildi.
It might take quite a while.
Çok uzun sürebilir.
Quite a while.
Çok uzun.
And I have quite been rejoiced while seeing you thus for a while.
Ve sizi böyle görmekten zevk aldım.
But then, of course, I've been around with them for quite a long while,
Ama herhalde bu, kendimi çok sık gördüğümdendir.
quite a bit 64
quite a few 36
quite a lot 58
quite a sight 16
quite all right 51
a while ago 136
a while 147
a while back 77
while 91
while you were sleeping 17
quite a few 36
quite a lot 58
quite a sight 16
quite all right 51
a while ago 136
a while 147
a while back 77
while 91
while you were sleeping 17
while you were gone 44
while i 34
while you're at it 123
while you were away 22
while you can 25
while we still can 17
while you 41
while we're on the subject 22
while i have you 20
while you're here 68
while i 34
while you're at it 123
while you were away 22
while you can 25
while we still can 17
while you 41
while we're on the subject 22
while i have you 20
while you're here 68