Small ones translate Turkish
265 parallel translation
Not human lives, but small ones with blood in them.
İnsanlar değil ama küçük şeyler. İçinde kan olan.
- Small ones!
- Hayır, ufak olanları!
- Small ones?
- Ufak olanları mı?
So far, they're only the small ones.
Simdiye kadar hep küçükleri aldilar.
First the small ones, then the long nights filled with hatred.
Önce küçük kavgalar, sonra ise nefret dolu, uzun geceler.
- Small ones.
- Küçük kadehti.
Mine are small ones like my name, Lizzie.
Benimkiler, ismim Lizzie gibi küçük.
It comes in several sizes, including very small ones for ladies'purses.
Çeşitli ebatlarda bulunmaktadır,... bayan cüzdanları için çok küçük olanları da buna dahildir.
Don't catch small ones.
- Ben başka yem deneyeceğim..
A forest of mushrooms. They might be hundreds of years old, but the small ones we can eat.
Yüzlerce yıllık olabilirler, ama ufakları yiyebiliriz.
Killed the women and small ones.
Kadın ve çocukları öldürdüler.
High ones... small ones... straight ones... twisted ones.
Yüksektekiler, küçükler dürüstler, yolsuzlar.
I think he'd rather help big armies than small ones, so we'd better not expect too much.
Bu koca ordu içinde bizi fark edeceğini hiç sanmıyorum, Bu yüzden fazla bir beklentim yok yani.
The small ones are used to heat and light.
Küçükleri ışık ve ısıtma için kullanılıyor.
- The small ones.
- Ufağını.
- Well, small ones, I suppose.
- Küçüklerinden olacak tabii.
And then with you and me in front, we can have some small ones too.
Önde bizim yanımıza, yine küçüklerden iki kişi daha alabiliriz herhalde.
We've got cotton buttons, steel buttons, big ones, small ones for shirt... A nice selection.
Pamuklu düğmelerimiz, metal düğmelerimiz, büyük, gömlekler için küçük düğmelerimiz var.
Small ones...
Bir küçük, bir küçük, bir küçük ve bir küçük.
Small, small ones.
Küçük küçük parçalar.
Okay? Now, food. Four regular meals and three small ones each day.
Dört büyük, üç küçük öğün yemek vereceğiz.
The two small ones, they must be children's coffins.
Şu iki küçük olanlar, çocuk tabutu olmalılar.
Three larger and four small ones.
Üç tane büyük ve dört tane küçük olanlardan.
We got round ones, large ones white ones, small ones, anything you like.
Çok büyük olanları, küçük olanları var. Beğen beğen al.
Here we see one of your small ones.
Çocuklarınızdan biri karşımızda
Big buckets catch more rain than small ones.
Ne de olsa büyük kovalar küçük olanlardan daha çok yağmur toplar.
Leave the small ones.
Küçükleri bırak.
You get the small ones.
Sen küçükleri al. İyi.
The big pile is for the temple, the small ones are for us.
Büyük yığın tapınak için, küçükleri de bize.
Small ones in the front, tall ones in the back.
Kısalar öne, uzunlar arkaya.
I turned big problems into small ones,... and got rid of small ones.
Büyük sorunları küçülttüm küçükleri tamamen yok ettim.
IN THIS AREA, I DON'T EVEN MAKE SMALL ONES.
- Mesleğimde küçük hatalar bile yapmam.
Big ones, small ones.
Büyük olanlar, küçük olanlar.
It's the small ones you've got to look out for.
Küçük insanlara güvenmem.
Buy the small ones for me, Mum?
Benim içinde küçüklerinden alacak mısın, anne?
Ana, take the small ones.
Ana, küçükleri al.
Arrest the small ones.
Küçükleri tutuklayın.
Well, large bones wouldn't travel down the line as far as the small ones, so at least we're getting closer to the source.
İyi, iri kemikler küçük kemikler kadar uzağa gidemezler, bu yüzden en azından kaynağa daha yaşlaşmış olmalıyız.
For me the small ones.. I do not know, they make me sick. They are like rats.
Küçükleriyse fareler gibi tüylerimi ürpertiyor.
- Three small ones.
- 3 tane küçük.
Big ones, small ones, some as big as your head
# Büyükler, küçükler, kafan kadar olanlar
Now that I'm no longer employed by the penitentiary... it is my joy to bring this small comfort to his loved ones.
Artık hapishanede çalışmadığıma göre görevim. Onun sevdiklerine az da olsa huzuru tattırmak.
In interplanetary space, there are more small objects than large ones.
Gezegenler arası boşlukta büyük nesnelerden çok, küçük nesneler vardır.
There are small frogs, but the ones I like the most are the big ones!
Küçük kurbağalar var ama ben en çok büyük olanları seviyorum.
The small, thin ones that slide out!
Küçük, ince, dışarı çıkan tipte.
But the ones we've caught are small fry.
Ama yakaladığımız adamlar piyon.
Those old soda bottles, the ones with those small balls?
Eski soda şişelerini, hani şu ufak tıpası olanları?
If we view the solar system edge on and move the sun off-screen to the left we see that the small terrestrial planets the ones about as massive as Earth, tend to be close to the sun.
Güneş sistemine kenarından bakarsak ve Güneş'i solda kalacak şekilde görürsek,... Dünya'ya yakın büyüklükteki gezegenleri Güneş'e daha yakın konumlanmış şekilde görürüz.
Small animals lose heat faster than large ones.
Küçük hayvanlar daha hızlı ısı kaybeder.
And'cause small wars have a way of becoming big ones, it saves a lot of trouble if the horse gets back to where it belongs.
Küçük savaşlar da büyüklere dönüşebildiği için, atın ait olduğu yere dönmesi çok büyük sorunları engeller.
Um... small buses, you know those ones that beetle about.
Şey... Küçük otobüsler, hani şu vosvoslara benzeyenler bilirsin.
ones 44
small 539
smalls 24
smallville 202
smallpox 38
smaller 54
small talk 39
small world 162
small town 51
small caliber 16
small 539
smalls 24
smallville 202
smallpox 38
smaller 54
small talk 39
small world 162
small town 51
small caliber 16