English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / So handsome

So handsome translate Turkish

1,072 parallel translation
He's so handsome.
Çok yakışıklı.
Oh, he's still so handsome.
Hâlâ çok yakışıklı.
He was so handsome in his uniform.
Üniforması üzerindeyken öyle yakışıklıydı ki.
Oh, he's so handsome, just like his reward posters.
Oh, çok yakışıklı, tıpkı ödül için yaptırılan afişlerdeki gibi.
You're so handsome this way.
Böyle çok daha yakışıklısın.
You are so handsome!
O kadar yakışıklısın ki!
You are so handsome, Albert.
O kadar yakışıklısın ki, Albert.
You look so handsome in your uniform.
Üniformayla çok yakışıklı görünüyorsun.
He was so handsome, so manly.
Çok yakışıklıydı, çok erkekçeydi.
You're so handsome!
Çok yakışıklısın!
So handsome, with a heroes face!
Yakışıklılığınla! Bir kahramanın öfkeli yüzüyle! Uzun süredir dönmemiş olan iyi bir arkadaşın yüzüyle.
He's so handsome!
Çok yakışıklı biri.
You were so handsome!
Çok yakışıklıydın.
He was so handsome.
Öyle yakışıklıydı ki!
You got so handsome.
Çok yakışıklı olmuşsun.
No, sir, it wasn't quite so handsome.
Hiç de bu kadar güzel değildi.
So handsome!
Çok yakışıklı!
Well, you look so handsome.
Bence çok yakışıklı görünüyorsun.
He's so handsome
Tanrım ne kadar yakışıklı!
He's so handsome. Jesus!
Çok yakışıkIı.
I was beautiful then, and he was so handsome!
O zamanlar güzeldim. Ve o çok yakışıklıydı!
Ranks, you look so handsome in that uniform. I like it!
Üniforma içinde çok yakışıklı duruyorsunuz.
He looked so handsome.
Öyle yakışıklıydı ki!
In fact, every time I saw the movie... I kept thinking, "Tom Baxter's so handsome."
Hatta filmi her izlediğimde "Tom Baxter çok yakışıklı." diye düşünürdüm.
He was so handsome...
Öyle yakışıklıydı ki...
You were so handsome.
Sen çook yakışıklıydın.
Oh, God, he's so handsome!
Oh, Tanrım, çok yakışıklı!
He's so handsome and strong! And bright!
Ne kadar yakisikli, güçlü!
- He's so handsome.
- Ne kadar yakışıklı.
You're so handsome in person!
Kişi olarak çok yakışıklısınız!
It isn't even that he's so handsome.
Çok yakışıklıydı.
They're so handsome!
Çok yakışıklı olmuşlar.
So handsome.
Çok yakışıklı.
- You're so handsome when you're angry.
- Kızdığında çok yakışıklı oluyorsun.
- You're so handsome when you're angry.
- Öfkelendiğinde, o kadar yakışıklı oluyorsun ki.
You're so courageous, so handsome and masculine
Çok cesursun, çok yakışıklı ve erkeksi!
This floor has been liberated... but since you're so handsome, you may come in.
Burası kurtarılmış bölge ama o kadar yakışıklısın ki gir bari.
But he's so handsome.
Ama çok yakışıklı.
It's been so long since I've been made love to by a handsome blond man.
Yakışıklı bir sarışın benimle sevişmeyeli çok uzun zaman oldu.
I look so incredibly handsome with a cigarette that I can't not hold one.
Ama sigarayla oldukça yakışıklı görünüyorum. Elimde bir sigara tutmadan yapamam.
He's so handsome.
Çok yakışıklı adam...
I knew "Handsome" would follow me, so to throw him off... I cleverly ducked into the men's room and lost him.
Yakışıklının beni takip edeceğini biliyordum, başımdan savmak için hemen erkekler tuvaletine daldım ve onu kaybettim.
And it's, um, rather handsome, if I do say so myself.
Cesaretimi mazur görürsen gerçekten de yakışıklı bir yüz.
So you think I'm handsome?
Demek beni yakışıklı buluyorsun?
You're so much bigger, and you're so strong. And you're very handsome.
Sen benden daha büyüksün, daha güçlüsün ve çok yakışıklısın.
THOSE FLECKS OF GRAY IN YOUR HAIR MAKE YOU LOOK SO DISTINGUISHED AND HANDSOME.
Saçındaki şu gri benekler, seni dikkat çekici ve yakışıklı gösteriyor.
He looked so lonely but still very handsome.
Yalnız görünse bile yakışıklıydı.
You look very handsome if I might say so.
Çok yakışıklı görünüyorsunuz Kaptan.
You're first-timers, so don't expect a full share of the loot, handsome.
İlk kez geliyorsunuz, bu yüzden ganimetten tam hisse bekleme, yakışıklı.
SO EVERYONE WILL THINK I'M A HANDSOME LITTLE BOY?
- Sadece saçlarını topla! - Herkes, yakışıklı küçük bir oğlan olduğumu düşünecek.
Oh, and you can tell Handsome jack that I've sent his little gang off on a wild goose chase to the Himalayas, so he won't be getting any help from them.
O yakışıklı Jack'e şunu söyleyebilirsin : Küçük çetesini Himalayalar'a vahşi kaz avına gönderdim. Yani, onlardan hiçbir şekilde yardım alamaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]